Nükleercilere Akkuyu'da yazlık!

Mersin Akkuyu'da nükleer santral yapmak isteyenler var ya, onlara bir hediyemiz olsun: tümüne -kaç kişiler ki zaten, bir elin parmakları kadar- Akkuyu'da yazlık verilsin. Bedava olmaz biraz para ödermek 'suretiyle', aksi halde rüşvete girer, tüm nükleerciler Akkuyu'da birer yazlık ev sahibi olsunlar. Lüksten kaçınılmasın, denize bir kaç yüz metre yürüme zahmetine katlanmamaları amacıyla villaların –tercihan tripleks, 300-400 m2- ortasında bir de büyükçe yüzme havuzu olsun. Bir şartla: yılın en az üç ayını burada geçirecekler. Yağma yok! Yoksa Akkuyulular kızarlar! Akkuyulular, güzel Büyükeceli Beldesi'nin sakinleri, kansere yakalanma risklerinin olağanüstü artacak olmasına karşı bir tepki gösteriyor gibi görünmüyorlar ama, böylesi bir ihmale, yani nükleercilerin yazlıklarına uğramamalarına çok kızarlar, alınırlar en azından, sanıyorum!

Nükleerciler, yapılacak santralin güvenli olacağına çok eminler, o halde, neden, neden Akkuyu'nun o güzel Büyükeceli Beldesi'nde ucuza sahip olacakları lüks villalarınde yılın bir kaç ayını geçirmesinler ki? 'Komple' teorisyenleri –ki bu 'cahiller', gaz tüpleri, bilgisayarlar, cep telefonları ve televizyonların yarattığı risklerden habersizler- nükleer santrallerin tehlikelerinden söz ediyorlar, yok bu nükleer santraller daha patlamadan, durduk yerde, 'mırıl mırıl' çalışırlarken bile öldürücü, kanser ederek süründürücü radyasyonlar yayarmış, yok beş yaşından küçük çocuklar, bu santrallerin beş kilometre çevresinde yaşıyorlarsa eğer, diğer yerlerde yaşayan çocuklarla kıyaslanmayacak bir katsayıyla kansere yakalanıyorlarmış, yok nükleer santrallere 50 kilometreye kadar uzaklıkte yaşayan erkeklerde kan kanserine, kadınlarda da tiroid bezi kanserine yakalanma oranı bu 'tesis'lere çok uzak yerlerde yaşayanların dört-beş katı fazlaymış, yok nükleer santraller çevresindeki topraklar, tarım arazileri bu kuruluşlarda herhangi bir patlama çatlama sızıntı olmadan dahi, çölleşiyormuş, sular kullanılmaz içilmez hale geliyormuş falan!

Nükleerciler, bu gibi 'komple' teorilerinden etkilenmezler! Onlar biliyorlar kurulacak santralin –giderek santrallerin- ne kadar güvenli olacağını. Dolayısıyla da, Akkuyu'da sahip olacakları yazlıklara tabii ki giderler, hem de üç aylığına değil, belki daha da uzun bir süre için, çoluk çocuklarıyla birlikte, doğanın tadını çıkarırlar. Denize nazır villalarda şerbet de içerler, öyle sıradan şerbetler de değil, demirhindi şerbeti örneğin, ve de kan yapıcı, ferahlatıcı, enerji verici (nükleer değil), besleyici, solucan düşürücü, sindirimi düzenleyici, B 3 vitamini açısından oldukça zengin olan bu şerbetle sağlıklarına da katkıda bulunurlar, üstelik tıksırıncaya kadar içebilme özgürlüğüyle!

İroni buraya kadar. Yakında Mersin Akkuyu'da kazmalar vurulacak. Ondan sonra da yapım tüm hızıyla sürecek. Bu işin geri dönüşü yok. Akkuyulular'dan başlamak üzere, Mersinliler, tüm bölge sakinleri, giderek okuduklarını, duyduklarını anlayanların tamamı, bu tasarıya karşı koymak zorunda. Aksi halde önce çocukları kanser olacak, sonra kendileri. Bu santraller ölüm yayıyor. Hem de durdukları –daha doğrusu çalıştıkları- yerde. Herhangi bir patlama, sızıntı falan olmadan. Patlamalar, sızıntılar başladığında zaten geçmiş olsun. Artık o bölgede bir daha yaşam olmaz. Olmuyor. Çernobil ortada, Fukuşima ortada.

Nükleer reaksiyonlar, nükleer santralleri gözü kapalı desteklemeyen nükleer fizikçilere göre, denetim altına alınmaları son derece zor olan süreçler. Bir kere bir nükleer reaksiyon başladı mı, sonunu belirlemek olanaksıza yakın zorlukta. Bilim henüz bu sorunu çözebilmiş değil. Bilimsel araştırmalar devam etsin, tepkimeler sonucu ortaya çıkan bu olağanüstü büyük enerjiyi denetim altına alabilme konusunda kesinlik sunan ilerlemeler sağlansın, sonra konu tartışılır –onaylanır demedik- tekrar. Bu ilerlemeler sağlanıncaya kadar da, var olan, halen çalışmakta olan tüm nükleer santrallerin kapatılması, yeni santrallerin yapımının durdurulması zorunlu. Bu işin şakası yok. Madem bilim yeterli değil, yeterli oluncaya kadar beklenecek, sonrasında da, düşünülecek, herkesin görüşü alınarak.

Bu arada elektrik enerjisi sunumundaki açık (fosil enerjiden yararlanabilmenin sınırları olduğu da unutulmayarak) nasıl karşılanacak?

Nükleer santrallere ayrılması düşünülen fonların yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirilmesiyle: Rüzgar, güneş, dalgalar, akıntılar, su gibi. Bu sonuncu kaynak, yani su da, akılcı kullanılarak, çevreyi mahvetmeyecek bir biçimde değerlendirilerek. Her yeri HES'lerle doldurarak değil, barajlar yapmadan, daha küçük, daha etkin türbinlerle sudan yararlanılarak. Doğayı bitirmeyerek.

Büyükeceliler, Akkuyulular, Mersinliler, Sinoplular, İğneadalılar, okuduklarını duyduklarını anlayanlar çocuklarını, kendilerini, çevrelerini geleceklerini düşünerek davranmak, bu cinayete karşı durmak zorunda. Aksi halde, çok kısa bir süre sonra, iş işten geçmiş olacak. Çocuklar kanser hastalığına yakalanmaya başladığında yakınmanın, dualar etmenin yararı kalmayacak.
Not: Önceki gün Almanya'nın Baden-Württemberg Eyaleti seçimleri yapıldı, 59 yıldır iktidarda olan Muhafazakar CDU yıkıldı, Yeşiller Partisi büyük ilerleme kaydererek ikinci parti oldu. Yeni Eyalet Yönetimi'nde büyük olasılıkla Başbakanlığı Yeşiller Partisi üstlenecek. Neden: Muhafazakar CDU'nun nükleer santraller konusundaki ikiyüzlü tutumu. Nükleercilere bir 'hediye' de Avrupa'dan!

[email protected]