Türklere ve Kürtlere Kosova aynası

Kendi düşen ağlamaz. Kosova’yı bağımsızlık ilan eder etmez tanıyan bir ülke, yakın bir gelecekte kendi içinden çıkacak Kosovaların diğer ülkelerce tanınmasından şikayet etme hakkını baştan yitirmiş demektir. Bu sakıncanın farkında olan ve büyük siyasal birimler halinde kalmayı tercih eden Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika gibi ülkelerin, Kosova’yı bağımsız devlet olarak tanımaya yanaşmadıkları biliniyor.

Biz, bize bakalım: Türkiye’den kaç Kosova çıkacağını bilmiyoruz, ama en az bir veya daha çok Kosova çıkarma hesaplarının çekmecelerden masa üstlerine çıktığını biliyoruz. Konuyu soL’da daha önce de tartışmıştık. Bu sonuç kaçınılmaz. Parçacıklar siyaseti mutlaka nihayete erecek ve bildiğimiz Türkiye, eğer sol bir cumhuriyet halinde yeniden örgütlenemezse, parça parça olacaktır. Bu konuda, Türkçülüğü, Türk-İslam sentezini koalisyonla falan dizginleyebileceğini sananların nasıl bir felaket için kullanıldıklarını yakında görürüz. Bu, çok da önemli değil, çünkü herkesin malumu.

Önemli olan şey başka ve biz de yaşadıklarımızdan öğreniyoruz: Türkiye’nin içinden çıkarılacak Kosovaların yarını hakkında, daha doğrusu nasıl yaşayabileceği konusunda gerekli veriler birikiyor. Bir fikir edinmek mümkün. Kürt coğrafyasında kalarak bakalım: Burada, bırakalım Türkiye’nin batı bölgelerinde bir Türk-Kürt çatışmasını, tarihsel Kürt coğrafyasında durum nasıl görünecek acaba? Tuzu kuru Kürt zenginleri değil, emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan yoksul Kürt halkından söz ediyoruz. Bu insanlar günde kaç dolarla ve nasıl yaşayacak? Nasıl bir ekonomi kurulacak? İnsanlar nerelere kapatılacak? Tekrar: Kürt zenginlerinden söz etmiyoruz, onların tuzu zaten kuru, ama ne olacak emekçi Kürtlere?

Örnek çok. Görmek isteyene... Kosova dedik. Cumhuriyet, işte.

Bırakın Batı Avrupa’yı, bizzat Almanya, hani şu koca Avrupa’nın sahibi ve en büyük ekonomisi bile aylardır Kosovalı göçmenler nedeniyle ağlaşıyor. Oluk oluk akıyorlar çünkü. Kendi topraklarında iş bulma şansları yok. Bir de rapor çıktı. Bu yeni Amerikan üssünü Almanya’dan önce devlet olarak kabul eden Ankara’nın iyi okuması gereken bir rapor bu. Berlin politikalarına ekspertizler hazırlayan Bilim ve Politika Vakfı’nın (Stiftung Wissenschaft und Politik/SWP) son raporlarından biri, Kosova’daki çöküşü anlatıyor. Bu büyük çiftlikteki korkunç yoksulluğa dikkat çekiyor ve Batı Avrupa’ya yönelen göç dalgasının önlenemezliğini öne çıkarıyor. Halkın yüzde 45’i, yani aşağı yukarı yarısı mutlak bir yoksulluk içinde. Günde 1 avro 42 sent ile yaşamak zorunda. İşsizlik yüzde 40. Gençler arasında ise bu oran yüzde 70’lerde. Avrupa demokrasisi böyle bir mucize işte.

Demek ki Amerikan üsleri ve AB’nin parlak başkentleri de işe yaramıyor. Örneğin ünlü Amerikan üssü Camp Bondsteel, mütevazı boyutlarda da olsa, Kosova’yı kendi kendine taşıyabilen bir ekonomi haline getiremiyor. Zaten kimsenin de böyle küçük parçalardan ekonomik yeterlilik beklentisi bulunmuyor. AB başkentlerinden söz ediyoruz. Böyle etnik kalelerde bir mafya ekonomisinin sürmesi, emek gücü fazlalalığını Batı’nın ihtiyaç duyduğu bölgelere ihraç etmesi, yeterli. Ama her şeyi tadında bırakma halinde tabii. İhtiyacı aşan emek göçü, AB ülkelerini de vuruyor.

İşin bizi ilgilendiren yanı, Türkiye’den kopacak olanları bekleyen gelecek. Tamam Türk politikalarının kabul edilebilirliği yoktur, ama ABD ve AB neonlarıyla gözleri kamaşan Kürt halkını nelerin beklediğini de göstermek şart. Türklere de tabii. Yani biz sadece bir Kürt bölgesinin bütünü terk etmesinden söz etmiyoruz. Batı illerinde de, böyle bir ayrılıktan sonra dikiş tutturmak olanaksızlaşacaktır. Artık sadece büyük siyasal parçaların, dünyadaki emperyalist gerilim hatları dışında yeni ve halkçı rejimler kurması mümkün. Ama küçük parçaların böyle bir şansı hiç yok. Eh, zaten emperyalist başkentlerin istediği de bu küçük parçaların ortalığa yayılması ve “cirmleri kadar yer yakabilmeleri” değil mi?

Gelmek istediğimiz yer orası: Türkçü politikalarla Kürt halkını iyice tedirgin edenlerin görmesi gereken şey, ülkenin bir bölümü koparsa, büyük parçanın da en az küçük parça kadar, hatta çok daha ağır bir krizin içine gireceğidir.

İsteyen Balkan coğrafyasına, isteyen Ukrayna’ya vs. baksın. Küçülenlerin, büyük birimleri aramayanların bu emperyalist paylaşım çılgınlığı içinde hiçbir şansı bulunmuyor.

Yani Erbil’deki Amerikan üssünün hangi derde deva olabileceğini görmek isteyenleri Kosova’daki üsse bir göz atmaya davet etmek yerinde olur. Hiçbir toplumsal yaraya merhem olamıyorlar. Sadece yıkıyorlar.