Sosyalizmsiz sol tuzağı

Osman ÇUtsay'ın “Sosyalizmsiz sol tuzağı” başlıklı yazısı 24 Ocak 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletinde geçen hafta sonunda yapılan eyalet meclisi seçimlerinde, sosyal demokratlar (SPD) ve Yeşiller Partisi, sandıktan, Başbakan Angela Merkel’in partisi CDU ile koalisyon ortağı FDP’nin kıl payı farkla önünde çıkmayı başardılar. Buna galiba en çok da SPD’in neoliberal gülü, gaf kralı ve federal başbakan adayı Peer Steinbrück şaşırdı.

Aslında şu oldu: Solun, kendi işini yapıp gündeme öyle ağırlık koymadığı sürece, sırf sol etiketi var diye şans ve etki sahibi olamayacağı bir kez daha anlaşıldı.

Farklı bir ifadeyle: Almanya’nın doğu eyaletlerinde gerçekten güçlü Sol Parti, batıdaki Aşağı Saksonya eyaletinde bir anda siliniverdi. Yüzde 3.1 oranında oy alabilen Sol Parti’deki bu dağılma, Türkiye’deki sosyal mücadele pratiğinin hiç yabancısı olduğu bir şey değil.

Kendi işini iyi yapmayan, işçi sınıfı içinde ve yoksullar arasında örgütlenemeyen, sokağı da derleyip toparlayamayan, asıl önemlisi, ülkenin entelektüel gündemini belirleyemeyen, fakat her açıklamasında “demokrasi ve reformcu güçlere destek” sözü eden bir partinin, halk tarafından ciddiye alınması mümkün olmuyor. “Sol güçlerin” plansız, programsız ve en önemlisi sosyalizmsiz birliği safsatasından, hiçbir şey çıkmıyor.
Bunu bir kez daha yaşamış olduk.

Ama, dedik ya, Batı ile Doğu arasında pek bir fark yok, hele hele ucuzluklar konusunda. Yani hiç benzemezlik ve “sui generis” hezeyanları (“Biz bize benzeriz!”) küresel sahnede pek yer bulamıyor kendisine. Acı olan, solumuzun ve sollarımızın da birbirini andırması. İyi...

İyi ve galiba Prof. Dr. Georg Fülberth’in vurgusu doğru: Sol Parti, artık SPD’nin bir “bağımlı değişkeni” bu, özellikle Almanya’nın batı eyaletlerinde böyle. SPD zayıf düşünce, başkaldırı, bu arada Sol Parti biraz güç kazanıyor. Hıristiyan demokratların etkili olduğu 2005-2009 arasını örnek veriyor Fülberth. O yıllarda Aşağı Saksonya’da da SPD iyice zayıflamıştı ve Sol Parti, bir atak gerçekleştirdi. 2008 başında Alman Komünist Partisi (DKP) desteğiyle eyalet meclisine girmeyi başardı, hemen ardından ise bir bayağılığa sahne oldu.

Sol Parti’nin DKP’li yeni eyalet milletvekili Christel Wegner, devlet televizyonundaki bir haber programında eski Doğu Alman gizli servisi (Stasi) ve Berlin Duvarı’nı yeniden istemekle suçlanabilecek şekilde “düzenlenen” bir söyleşi, skandala dönüştürüldü. Komünist bir ailenin kızı olan Wegner, anında, Sol Parti grubundan dışlandı. Yani Türkiye legalist solunun kendi içindeki “sahte solcu”, “ajan provokatör” suçlamalarının aynısı Sol Parti’de yaşandı. İşte bu parti geçen haftaki seçimde eyaletten silindi.

Demek ki ittifak başka bir şey: Almanya’da ve Türkiye’de “sol gibi” görünen neoliberal örgütler güçlendikçe sosyalizm kaybediyor ve tersi: Sosyalizm güçlendikçe reformist şike zayıflıyor. Neoliberal veya postmodern ya da sarı sol, hangi partide olursa olsun, sosyalist tutarlılığı ilk fırsatta kapı dışarı ediyor. Güçsüzden, müttefik değil uşak çıkıyor.
Orada ve burada.