Sokak ve parlamento ‘bakışımsızlığı’

27 Haziran 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Almanya Avrupası’nın Türkiye’de şaşkınlıkla gördüğü şey, bakışımsızlık... Ortada gerçekten de bir asimetri var. Sokak, parlamentoya yansımaz, daha doğrusu parlamento sokağı yansıtmaz oldu. “Suç” varsa eğer, sokakta yani... Parlamento günahsız...

Neyse... Sonuçta, bir sapma var: Sokakların temsiliyeti ile parlamentodaki gerçeklik birbirini tutmuyor. Örneğin Türkiye sokakları, on yıllar süren uslu çocuk rolünü bir anda kustu. Gördük yepyeni bir durum bu. Dikkat edelim, bir Almanya Avrupası’nda değil, tüm Güney Avrupa’da, ama özellikle de Türkiye’de yaşanıyor. Güney Avrupa’da alışmışlardı, Türkiye hepsine küçük dillerini yutturur gibi oldu, şu belirsiz haliyle 
bile.

Neler yaşanacağını, akışın hangi yöne olacağını şimdiden söyleyemeyiz. Ama Türkiye’de sokaklar, parlamentodan kopuyor. Oysa iki sahne de, çok değil, daha 31 Mayıs öncesine kadar, 33 yıldır simetrik (“bakışımlı”) bir resim verebilmişti. Parlamentonun bileşimi halkı şu veya bu biçimde temsil edebiliyordu. Sokaklar sessiz ve esaretinden memnundu. Belki Kürt başlığında bir kırılma vardı ama o bile, su yolunu bulur misali, kendini parlamentoda ifade edebilmişti. Türkiye genelinde sokak ve parlamento birbirinin izdüşümüydü. Bu oyun bozuldu.

Eski (simetrik) tablonun tarih olduğunu görüyoruz.

“Merkezî Avrupa” işte bu nedenle şaşkın. Çünkü örneğin Almanya’da sokak, parlamentoyla bir biçimde örtüşüyor. Özellikle Türkiye konusunda Murat Belge-Ahmet İnsel gericiliğini aratmayacak kadar düzeysiz Sol Parti, içindeki bazı sosyalistlere rağmen bu sahneyi değiştiremeyecek kadar “marjinal”. Sonuçta, kavgasız, talepsiz sokaklar ile parlamentodaki ağır hava, birbirini yansıtıyor ve besliyor. Sokaklar ve solcuları ile resmi siyaset arasında kurumsal bir çelişki yok bir simetri 
var.

Ancak geçtiğimiz günlerde Berlin’de 6-8 bin, Köln’de 40-50 bin kişinin Taksim’deki polis ve Erdoğan vahşetine karşı sokaklarda protesto yürüyüşü gerçekleştirmesi bir şeyi ifade etti: Ya Türkiye’deki yeni asimetrinin gölgesi Almanya’nın üzerine düşerse? O nedenle Berlin-Paris hattında açık bir telaş gözleyebiliyoruz. Erdoğan’ın bir anda yüzüne vuran “Batı nefreti”, bu dinci hırsın marazi Hıristiyan düşmanlığını gizleyemez hale gelmesi, biraz da Avrupa’daki telaşla ilintili 
olmalıdır.

Sonunda Almanya’nın Türkiye ve sosyalizm düşmanlığında hep cephede kalmış “sivil ve yeşil” bir gazetesi, İstanbul muhabiri üzerinden ve birinci sayfadan dün ağzındaki baklayı çıkardı: Taksim’de AB değerleri dile gelmişti, AB’nin bu fırsatı kullanması gerekiyordu. Bu yükselişi ve asimetriyi, şimdi emperyalist demokrasiye nasıl tahvil edeceklerini düşünmeye başladılar 
demek ki. İyi.

İyi ve Türkiye solu, bu tuzağın üstesinden ancak sol bir iktidar için cephe kurarak gelebilir. Yoksa atı alan emperyalizm burada da “değerleriyle” birlikte Üsküdar’ı geçecek. Tam o noktadayız. Türkiye devrimcileri, bu asimetriyi, bu tarihsel fırsatı, eğer birbirlerine daha dikkatli bakmazlarsa ellerinden çok kolay kaçırırlar. Kemalizm’in sol Kemalizm’e, Kürdizm’in de sol Kürdizm’e evrildiği bir zamanda, sosyalistlerin mutlaka hayatımıza müdahale etmesi gerekiyor. Asimetriden sol iktidar 
çıkabilir.