NSU-Ergenekon, Offshore-Leaks, medya

Osman Çutsay'ın “NSU-Ergenekon, Offshore-Leaks, medya” başlıklı yazısı 11 Nisan Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Çok tuhaf Bayan Beate Zschäpe ve onun “gökten zembille iniveren” NSU çetesi ile ilgili mahkemenin duruşmaları Münih’te 17 Nisan’da başlayacak, tamam ama iş, uluslararası bir skandala dönüştü bile. İşte meseleye Federal Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de el attı ve “dünyaya rezil olacaklarını” hatırlattı. Sebep, malum: Duruşmaları sadece Alman basını izleyebilecek, yabancılar ama özellikle de Türk medyası dışarıda bekleyecek.

Sanki şu Türk medyası duruşmalara girse bir şey olacak...

Ana akım medya, her ülkede aydınlatmak için değil karartmak için görev başında. Ama yöntemlerinin köklü bir dönüşüm yaşadığını biliyoruz. Yeni Ortaçağ’ın yöntemi, eski Ortaçağ ve onun faşizm modellerinden çok farklı...

Türk medyası eğer ille de bir şeyler yapmak istiyorsa, mahkeme kapısında beklemeyi bıraksın, nasılsa öğreneceği bir şey yok, önce şu “Offshore-Leaks” denilen listelerde, hangi Türkiye bağlantılı isimlerin olduğunu ortaya çıkarsın.

Vergi cennetlerine hangi Türk, ne zaman ve ne kadar dolar veya avro kaçırmış, bunu bir görelim. AKP diktatörlüğünün başarısını bir test edelim.

Aslında hemen görebilirdik. Ama Washington merkezli “Araştırmacı Gazeteciler Uluslararası Konsorsiyumu” (ICIJ), Türkiye’de Metin Münir’i tanıyor. O zaman, tipik bir “kazip ve gaip şöhret” olarak bu Kıbrıslı Türk gazeteciden rica edelim, şu milyonlarca isim içeren listelere artık bir göz atsın da, daha doğrusu o bilmeceleri bir çözsün de, bizi ilgilendiren kimler var söyleyiversin. Farklı zamanlarda da olsa, Mülkiye sıralarında dirsek çürütmüşüz ricamız olsun.

Bugüne kadar sesi çıkmadı, altından mı kalkamadı, yoksa yazacak yer mi bulamıyor? Biz bu tür meselelerde, ilerici Türk basınının risk almaktan korkmadığını, 200 yıllık aydınlanma tarihimizden biliyoruz. Uğur Mumcu, risk almış binlerce kahramandan en tanınmış olanı.

Hayır, bir şey değil, yabancılara soracağız, onlar da “Yahu Türkiye’den sorumlu Metin Münir’e niye sormuyorsunuz?” falan diyecek, hep birlikte rezil olacağız. Bu rezillik de Westerwelle’nin rezil olma korkusunu aratacak doğrusu.

Elbette, Washington’daki oluşumu (ICIJ) araştırmacı gazetecilik falan sayacak halimiz yok. O başka bir şey. Burada da başka hesaplar nedeniyle sızan ve sızdırılan bilgiler var. Bu sızıntılardan, doğru bilgiyi arayan gerçek gazetecilere fazla bir ekmek çıkmaz.

İyi de, hazretler bunu bile açıklamıyor.

Fakat bu medyanın “marjında” başka gelişmeler de olmuyor değil tabii. Münih’teki skandal duruşmaların arka planıyla ilgili gerçekten ısrarlı gazetecilerin varlığı, bir örnek: Almanya’da Jürgen Elsässer ve arkadaşları, ısrarla, başından beri, bu NSU bataklığının altından korkunç şeyler çıkabileceğini yazıyorlar ve Alman basınında, yeni ortaçağın tipik silahıyla boğuluyorlar. soL bu konuda görevini yeterince yerine getiriyor. Ama şimdilerde NSU ile Ergenekon komplolarının benzerliğini işleyen Elsässer ve arkadaşlarının bulgularıyla birlikte, nasıl hasır altı edildiğini görmemek de mümkün değil.

Yeni faşizm böyle: Bilgi saklanmıyor artık bilgi olabilecek her şey, her haber, her çöp, tüm ayrıntılarıyla bir sel baskını gibi halkın üzerine boca ediliyor. Bilgi böyle saklanıyor, insan böyle maymuna dönüştürülüyor.

Biz, yine de direnenleri görüyoruz.

Liberal şaklabanları değil.