Liberal sol mafya ve “tekinsiz zamanlar”

Karikatür bunlar, ama sosyalizme düşman korkunç bir enerjiye de sahipler. 1989’da bu enerjilerini kanıtladılar. Biz yine de ucuzluklarına, Judith Butler örneğiyle değineceğiz. Bunların damgasını taşıyan bir tartışmayla başlayalım: “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” gibi sonsuz, anlamsız bir tartışma... Ama tartışma. Üstelik eskimiyor.

Ekolojik felaket mi kapitalizmi yıkacak, yoksa kapitalizmin yıkıcı gücü mü ekolojiyi ve dünyayı yaşanmaz hale getirecek?

Böyle sorularla vakit geçirmenin ve solculuk taslamanın önünde bir engel yok. Zaten böyle saçmalıklar olmasa bu liberal sürü neyle vakit geçirecek?

Fakat bizim geri adım atmayı düşünmediğimiz bir saptamamız var: Kapitalizmin ekolojik, dinsel, cinsel, etnik, kültürel vs. gerekçelerle, sadece onlarla yıkılacak hali yok. Ama dünyayı yaşanmaz hale getireceği kesin. Çünkü kendini yeni koşullara uydurmasını iyi bilen, en sefil koşullardan bile kâr çıkarabilen, sömürmeyi her durumda sürdüren, bu arada sistemin bekası için sosyalizme sızıp son derece sosyalist gerekçelerle sosyalist deneyimleri bire kadar kırmasını beceren bir “Alien” karşısındayız: Sermaye! İsteyen 1989’u yeniden hatırlasın: Ortadan kaldırdığınızı sandığınız bir anda, küçük bir krizle tüm yaptıklarınızı yerle bir edebilen bir “özgürlükler sistemi”dir kapitalizm. Üstelik içinizdedir.

Sermaye aklının inanılmaz düzeyde etkili bir düşünsel üretim fabrikası (“kültür endüstrisi”) olduğunu kabul etmek zorundayız.

Siz solculuğu kolay kolay kimseye vermezsiniz, aydın olmanın devrimci olmaktan geçtiğini savunursunuz, ama onlar sizin içinizdeki yanlış adamları ve kadınları ilk fırsatta, hatta daha sizin içinizdeyken kucaklar, adlarını da önce epey bir yukarılara çıkarır ve medyasında “değerlendirir”. Fakat kendi çöplüklerinde sizin temel değerlerinize, “öncelik sosyalist siyasal iktidarın alınmasıdır” dediğiniz için dogmatizminize ve dışarıdan bilinci örgütle taşımaktan bahsettiğiniz için de “kendi içine kapanma hırsınıza” veryansın ederler. “Aslolan sınıf mücadelesidir ve devrim sandıktan çıkmaz, sokaklardan çıkar, kendisine sandıktan da onayı devrimden sonra devşirir; yani her şeyin başı bir sosyalist sınıfsal iktidardır” diyenlerin nasıl korkunç bir çete olduğunu yaymaya başlarlar: Bunun için de size bir dönem bulaşmış olan erken kaçakların (bugünkü binlerce açık-gizil “Ahmet Kaçmaz-Aydın Engin”in) küfürlerine yer verirler. Misal: Haziran İsyanı’nın en enerjik ve akıl yüklü örgütünü bir süre de olsa tökezletmeyi asıl iş bellerler. Olur böyle şeyler...

Bunlar olur. Bu sol sloganlı liberal militanların da biri gelir, biri gider; size mutlaka bulaşırlar.

Bu tuzaktan kaçmanın tek yolu kendi alanlarınızı yaratmanız, bu alanlardan seslendiklerinizi ise öncelikle korumanızdır.

Siz hiç eli yüzü düzgün ve devrim iddiası olan isimlerin “Belge’li Birikim Gericiliği” fabrikalarında, yani şu anda egemen tüm Türk-Kürt kültür endüstrisinde, İletişim’den Hürriyet’in Radikal Kitap Eki’ne, Cumhuriyet ve İMC’den CNN Türk’e kadar çeşitli alanlarda, sürekli sahneye çıkarıldığını gördünüz mü? Artık istisnalar bile kalmadı. Her şey ortada. Cumhuriyet gazetesi bir örnek; düşürüleli çok olmuş bir eski kale. Bugün bu gazetenin içinde bırakın devrimciyi, solcu ve etkili herhangi birinin kaldığı bile kuşkuludur. İçlerinde hâlâ etkili bir devrimci damarın olduğu ama liberallere anlaşılması güç tavizler veren başka devrimci yayınlar da var. Cumhuriyet’e, ne yazık ki artık tamamen kaybedildiği için değindik, diğerlerindeki devrimci damarları kabul etmeliyiz; bu ise umut demek. Fakat bir meseleyi yineleme hakkımız var: Liberal mafya sanıldığından çok daha çürütücüdür; üstelik çabuk sonuç alabiliyor.

Bizim asıl söylemek istediğimiz şey şu: Bu kültür endüstrisi (Türkiye’deki markasıyla: “Belge’li Birikim Gericiliği”) sizi/bizi, özetle “Tarihsel bir meşruiyete sahip Türkiye’de artık sosyalizm mümkündür, acildir, günceldir ve reel sosyalizm de her zaman önümüzü açan saygın bir deneyim olmuştur!” diyenleri gündemde tutmaz. Ama düşmanlarınıza, sosyalizm düşmanlarına, herhangi bir bahanenin arkasından tek derdi ömrü boyunca komünizme saldırmak olmuş liberal antikomünist militanlara kapılar ardına kadar açılır. Liberal sol denilen mafya çeteleri her coğrafyadaki reel sosyalizmin aşkın mirasçısı KP’lerin düşmanıdır. Bu, sermaye aklıdır ve sermaye haklıdır. Sömürüyü başka nasıl sürdürebilir ki? Buna üzülen ve itiraz eden demokratları, çöplüklerinde kendi başlarına bırakmak zorundayız. Biz orada değiliz.

Biz galiba şuradayız: Sürekli ve yüzyıllar sürecek bir mücadele dışında, yani sosyalist hükümetle birlikte ve galiba asıl ondan sonra başlayacak bir mücadeleden söz ediyoruz, bu korkunç sistemle başa çıkabilmek mümkün değil. Ancak, bıraktığınız anda da sıfırlanırsınız.

Sizi maymun ederler.

İster dünya ölçeğinde, ister Avrupa’da ister Türkiye’deki “sollara” bakın. Judith Butler örnek olsun: Bizdeki şaklabanların rol modeli, önceki hafta Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung’da Trump-Clinton didişmesindeki “solcu rolünü” açıklarken, şöyle bayağılıklar yumurtluyor ve gerçek kimliğini hiç gizlemiyordu; siz bir de bizdeki Judith Butler’ların düzeyini düşünün: “Sanırım biz sol olarak bu durumda kendimize şu soruyu sormalıyız: Hillary Clinton’a karşı mı sokağa çıkmak istiyoruz, yoksa Donald Trump’a karşı mı? Benim için mesele açık, ben daha çok Hillary’yi protesto etmek isterim. Kendisine karşı bir muhalefet kurabilmek için onun Beyaz Saray’a gitmesine yardım etmeliyiz. Çünkü Clinton’a karşı bir muhalefetin Trump’a karşı bir muhalefetten daha başarılı olma şansı var.” (FAS, 16 Ekim 2016, s. 55.) İyi mi?

Bizdekilerin tümü bu Butler denilen karikatürün karikatürüdür. Nuray Mert-Filiz Kerestecioğlu ile başlayabilirsiniz saymaya...

Komşudaki dirençli komünistlerin (KKE) başından itibaren aşağılık bir oyun olarak damgaladığı Syriza ve onun başındaki Çipras türü soytarılar, son örneklerden biridir. Bizdeki Çipras şakşakçıları nerede? Mağdur mu edildiler yani Çipras ve soytarıları tarafından? Kızıyorlar mıdır? Ya tek amacı bu topraklardaki sosyalist ortaklığı imha etmek olan, bunun için de kendisine maske olarak Kürt yoksullarının haklı itiraz ve tarihsel taleplerini seçen HDP’nin veya kendisinden bir türlü vazgeçilemeyen CHP’nin önünde takla sırasına girenler? “Ellerim kırılsaydı” diyen tek tük eski-yeni devrimci dostlarımız dahil, hepsi suçludur. Liberal sol mafyanın tetikçileri oldular... Tetikçinin tetikçisi yani. Taşeronun taşeronu gibi...

Bunlar her yerde. Bizde devrimcilik iddiası taşıyan her sosyalist iradeyi karşısına almayı iş sanan, daha doğrusu sosyalist direnci hep temel hedef seçen, ama bunu solculuk diye yutturabilen antikomünist liberaller ordusu ve yardakçıları herhalde bilinen örnektir. Bunların önünü bu koşullarda tamamen kesemezsiniz. Ama...

Ama bunları kapitalizmin militanları arasında sayar ve sınırlarınızı ilan edebilirsiniz. Taraf-Radikal-Cumhuriyet-İMC-CNN Türk vs... Buralardaki Sırrı Süreyya’lar, Ertuğrul Kürkçü’ler, Filiz Kerestecioğlu’lar, Can Dündar’lar... Asıl bunlar Türkiye’deki köklü antikomünist damarın tutarlı militanlarıdır. Bahane olarak Türkçü faşistleri, Perinçek cemaati türü nevzuhur milliyetçileri kullanmayı, bir ara her nedense bulaştıkları solumuzda iyi öğrendiklerini biliyoruz. İslamcılarla araları her zaman iyi olmuştur; küfürleşmelerine takılmayın.

Her neyse...

Kapitalizmin ekolojik gerekçelerle veya cinsiyet, din, kültür, etnik adaletsizlerle sarsılacağını sananlar çok yanılıyor. Bu gerekçelerle kapitalizmin yıkılacağını sananlar, bu özel mülkiyet rejiminin ağzından solculuğu düşürmeyen militanlarıdır ve kültür endüstrisinde su başlarını tutanlar da bunlardır.

Hepsinin ortak düşmanı toplumu yeniden örgütleyen, ekonomiyi akılcı bir merkezi planlama doğrultusunda düzenleyen ve belli bir işletme ölçeğinden itibaren tüm üretim araçlarını toplumsal mülkiyete devredeceğini açıklayan sosyalist devrimcilerdir. Yani sosyalist bir hükümetin acil, güncel ve mümkün olduğunu, bundan geri adım atmayacaklarını, onun bunun önünde secdeye varmanın sermayenin maymunluğu anlamına geldiğini ilan edenler haklıdır.

Kemal Okuyan, Türkiye’yi anomali olarak gören her tür sermaye militanıyla aramızdaki sınırı bir kez daha görünür kıldı: Cumhuriyet meşrudur ve devrim sandıktan çıkmayacak! Biz bu temelin üzerine ondan çok daha iyisini ve sosyalist olanını çıkacağız, sonra da devrime onay alacağız. Ama bunun için bazı çevreleri karşı tarafta göstermemiz gerekir: Türkçüleri bahane sayıp cumhuriyeti (1923) en başından itibaren “soykırım rejimi” sayanlarla, bugün Anadolu’dan birbirine düşman en az “Üç Kosova” çıkarma yemini edenlerle nereye gidebilirsiniz? Karşımızda tuhaf bir Türk-İslam-Liberal sentezi var.

Türkçülük ve İslamcılık bir yana, liberalizm, sosyalizme karşı ve tüm renkleriyle, tam bir mafya ideolojisidir. Mafyanın kendini meşru göstermesi için cumhuriyet rejiminin başından itibaren gayrımeşru ilan edilmesi gerekiyor.

Felaketimiz ile liberal sol mafyanın, daha doğrusu -Nihat Behram’ın mükemmel damgasıyla- “liberal safranın” karıştırıcı gücü doğru orantılır. Bu çöp dağı patladığında birlikte çökecekler. Fakat enkazın altında biz de kalacağız. İşte o çok yakınlaşan momentte “Bu ülkede yeni ve sol bir cumhuriyet kurulabilir” diyen işçi sınıfı devrimcilerinin yeterince bağışıklık kazanmış temiz ve enerjik bir cüret halinde kendini göstermesi gerekiyor.

“Tekinsiz zamanlardayız”, evet, M. Bülent Kılıç’ın yeni kitabı “Sımoğlu Süleyman Kıssası”nda dediği gibi: Artık “kuşların ölerek boşlukta bıraktığı çukura sığınıyor sabah”...

Böyle tekinsiz zamanlardan ya devrimle çıkarız ya da sonsuza dek gömülür gideriz.