Kırım ve 
parçacıklar siyaseti

Ortadaki soru, bir yanıyla acıtıcı: Türkiye’yi yakından ilgilendiren Kırım’daki son gelişmeler, bir parçalanmayı, yani ayrılıkçılığı mı, yoksa emperyal dünyanın efendilerini, özellikle de AB demokrasisini yerinden zıplatan bir bütünleşmeyi mi simgeliyor? ABD ve AB’nin saldırganlığına bakıldığında, yanıt kolay. Dünya ilericiliğini rahatsız etmeyecek, onun “büyük parçalar ve bütünsel siyaset” arayışına uygun bir adım karşısındayız.

Hep tersi olurdu, ama parçacıklar siyaseti bu kez emperyalist siyaseti vurmuş görünüyor. Sadece toplu bir rahatsızlıktan söz etmiyoruz. Berlin ile Washington arasındaki mesafe de daha bir görünür oldu.

Oysa asıl tuhaf ayrılık, biraz olsun aydın namusu taşıyan uluslararası uzmanların bile “Aralarındaki fark, Kuzey Almanya ile Bavyera arasındaki fark kadardır” dediği Ukrayna-Rusya “ayrılığı” idi. Hruşçov’un marifetidir, malum. O zaman, Kırım, bir parçalanmadan çok bir bütünleşmeyi temsil ediyor. Emperyalist siyasetin belini büken ve “parçacıklar karşıtı” bir yönelim bu.

Ancak Kırım’ın Türkiye’ye yansıması, bundan çok farklı olacaktır. Kendisini bir tür Ukrayna gibi gören Türkiye, kendi içinde çok daha büyük bir Kırım taşıdığını itiraf etmek zorunda kalıyor şu günlerde. Parçacıklar siyasetinin Türkiye’yi can evinden vuracağını ve bunun emperyalizmi sevindireceğini söyleyebiliriz. Neden mi?

Çünkü NATO ve AB politikalarına epeydir büyük ve bütünsel parçalar değil, küçük etnik-dinsel-kültürel mafya devletçikleri siyaseti hizmet ediyor da, ondan. Kırım’ın bir halkoylamasıyla ana parçaya yönelmesi tüm emperyal başkentleri vurdu. Ukrayna zaten fiilen iki parça. Doğusunun büyük parçaya (Rusya) yönelmesi, biraz da Rusya’nın yapısı ve girift ilişkileri nedeniyle, emperyal başkentleri çarpmakla kalmadı, ayrıca bunları birbirlerinin ayağına basmaya da zorladı. Önce birbirlerinin ayağına basarlar, sonra, işler iyice kazışırsa, birbirlerinin boğazına çökerler. Şimdilik bir senkron sorunu içindeler.

Kısa bir süre önce, Edward Snowden ve NSA skandalı üzerinden, başbakanının cep telefonunun bile ABD tarafından dinlendiğini, dolayısıyla kendisine bir muz cumhuriyeti gibi davranıldığını itiraf eden Berlin, Kırım’a Washington’dan çok farklı bakıyor. Müfrit Amerikancı Varşova ve Baltık gericiliklerinden de farklı bir bakış bu. Örneğin Başbakan Angela Merkel, Rusya’nın G-8’den atıldığı yolundaki haberleri salı günü “Yok öyle bir karar, bakıyoruz” sözleriyle göğüsleme ihtiyacı duydu.

Almanya Avrupası’nın Rusya ile Kırım yüzünden cepheleşmesi mümkün değil. Ekonomik açıdan mümkün değil. Alman ihracat ekonomisi büyük müşteri Rusya’nın enerjisine göbeğinden bağımlı, ayrıca bu dev pazara inanılmaz yatırımlar yaptı, ondan vazgeçemez. Gerici Putin, bunu iyi biliyor.

Emperyalist sistem Kırım’da bir darbe aldı. Sarsıldı. Ama Kırım’a çok yakın Türkiye’de emperyalizme uyan bir “parçacıklar siyasetinin” önünü her an nihai olarak açabilir. Hep diyoruz: Türkiye’nin küçültülmesi değil, sol bir cumhuriyet olarak büyüme ve yeni ittifaklar kurma olasılığı bunların kâbusudur. Kırım’ın gölgesi, kısa vadede Türkiye’ye bir “kırım” olarak düşecek bu, kesin gibi.

Kesin, ama kader de değil: Parçacıklar siyasetinin panzehiri, sol bir bütünsel ve büyük parçalar siyasetidir. Türk ve Kürt emekçilerinin temel taleplerini karşılayan bir yeni aydınlanmacı cumhuriyettir. Buna ne ABD ne de AB onay verir.

O zaman?