Her yerde gaf var

Osman Çutsay'ın “Her yerde gaf var” başlıklı yazısı 3 Ocak 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Temel tezimiz malum: Türk siyasetindeki bütün bayağılıkları belki farklı elbiselerle, Alman siyasetinde bulabiliyoruz ve tersi, Alman bayağılıklarını da neredeyse aynen Türkiye’de bol bol yaşayabiliyoruz. Bu iki dünyanın ucuzlukları birbirini hiç aratmıyor. Çünkü tek bir dünyada yaşıyoruz.

Dolayısıyla, Türkiye’de birinin bugün bir terslik veya skandal yaşandığında kalkıp “Valla böyle bir şey Batı’da olsa, ossaat bakan veya hükümet istifasını verir” diye konuşmasına iyi gözle bakmak olmaz. Böyle kolay lafları edenler, ne Batı’yı ne de Türkiye’yi tanıyorlar.
Orada ne kadar ışık varsa, burada da o kadar var.

Orada ne kadar bayağılık ve kir varsa, üç aşağı beş yukarı, burada da o kadar var.

Eh, tabii bunları söylemek kolay. Ya somut örnek? Almanya ve Avrupa sosyal demokrasisinin “hal-i pür melalini” çok iyi temsil eden Peer Steinbrück ve gaflarını örnek alamaz mıyız? İsteyen Paris’e ve François Hollande’a da bakabilir. Biz, Berlin’de kalalım: Yoksullaşmanın toplumsal barışı tehdit ettiğini artık işveren örgütlerinin bile söylediği bir ülkede, Peer Steinbrück gibi bir “cevval kaplumbağa” çıkacak ve 700-800 avroyla yaşamaya çalışan on milyonlarca insanla alay eder gibi Başbakan Angela Merkel’in ayda 17 bin avroluk maaşının yetersiz olduğunu söyleyecek, üstelik bunu sosyal demokrat bir başbakan adayı sıfatıyla yapacak, sonra da bu etiketi taşımaya parti üst yönetiminin desteğiyle devam edecek...

Türkiye’de olsa kimse şaşırmazdı, ama aynısı işte Almanya’da da oluyor ve “zırva tevil götürüyor”. İyice havalanmış bir Peer Steinbrück’e SPD üst yönetiminden destek geliyor. Taban belki köpürüyor, ama etkisiz. 9 ay sonra bu SPD’nin yüzde 23 oy alabileceği bile kuşkulu. Yani önceki seçimlerin de gerisine düşebilir.

Biz, bir adım daha ileri gidelim: “Yahu bizde bir banka şubesi müdürü bile başbakandan çok maaş alıyor” diye konuşan Peer Steinbrück, bu zihniyetiyle, bırakın bugünün şu veya bu Türk politikacısını, bundan 33 yıl önce halka sendikalı işçilerin aldığı ücretleri “Adam işçi, bizden fazla maaş alıyordu” diye şikayet eden Kenan Evren’i andırmıyor mu? Belki de Steinbrück, Evren’in yüzde 92’lik desteğini Türkiyeli yoldaşlarından duymuş ve yöntem olarak değerlendirmek istemiştir. Neden olmasın?

Türkiye’de olup bitenlere şaşırmayalım. Türkiye’de sol kabul edilen bazı kesimlerdeki dev hatalara da şaşırmayalım. Onların benzerlerini Avrupa sosyal demokrasisinin beşiğinde görmüyor muyuz? Federal Maliye Bakanlığı döneminde bazı yasaların yapımında lobilerle bir biçimde bağlantısı olduğu ileri sürülen, kazandığı milyonları meşrulaştırmak için yoksulluğun hızla yayıldığı bir ülkede “sosyal demokratların neden para kazanamayacağını” sormayı yanıt sanan bir başbakan adayı, Steinbrück, sol adına seçime giriyor.

AB’nin motorunda bazı çevrelere göre 12 milyon insan resmen yoksul. Reel ücretler on yıllardır düşüyor, ihracatçılar ve finans endüstrisi bu sayede korkunç bir sermaye birikimi sağlıyor. Yaşlı ve dargelirli emeklilerin sayısı 20 milyonun çok üzerinde. Üstelik bir de devletten aldığı muhtaçlık yardımı olmasa hayatta kalamayacak 3 milyon insandan oluşan kemikleşmiş bir çekirdek yoksulluk var ki, durumun vahametini iyice açık ediyor. Peer Steinbrück çamları bu insanların üzerine deviriyor işte.

Bu çamlar orada da burada da birbirine benziyor. Steinbrückler de...