Gerici gericinin kurdudur

Almanya’da, 1970’lerin başından bu yana dünya sistemi içinde Türkiye’nin sorumluluğunu üstlenmiş, ama bu vasfı nedense pek görülmemiş bu federal cumhuriyette, salı gününden beri yeni bir hükümet, bir “büyük koalisyon” görevde. “Demokratlığın Hıristiyan’ı sosyali olmaz” diyenlerin ürünü...

Türkiye’deki AsParti-Akparti veya “Erdoğan-Gülen-Özkök” koalisyonunu andıran bir demokrat hükümetin izdüşümü, diyelim ve kısmen abarttığımızı kabul edelim. Ama yansıma üç aşağı beş yukarı böyle.

Angela Merkel’in eski hükümeti seçim sath-ı mailine girerken, yaz başında, Türkiye ayağa kalkmıştı. Şimdi yeni hükümet görevi üstlenirken, Ankara’da depremler yaşanıyor. Berlin’in bu gelişmelerden çok memnun olduğu söylenemez. Ne de olsa Ankara’da, 10 yıldır Alman sosyal demokratlarının da desteğini almış, hatta sosyalist diye ortalıkta salınan birçok çevrenin demokratlığını öve öve bitiremediği bir iktidar vardı. Eski cumhuriyeti bitiren ve yenisini eskisini aratmayacak kadar gericileştiren AKP koalisyonlarına, Avrupa’nın hegemonu Berlin başından beri destek verdi. Sadece, ne dediğini pek bilmeyen kurnaz bir tüccar imamın, başbakan kimliğiyle Almanya’ya gelip Türkiye kökenli insanlara ayar vermeye kalkmasından rahatsız oldu. Ama Berlin-Paris hattı, bu gerici cumhuriyetin militanlarından memnundu.

Şimdi, “yeni” bir hükümet var: Edward Snowden ile ortalığa saçılan bilgilerde kendisine bir muz cumhuriyeti kahyalığından daha fazla değer biçilmediğini görmesine rağmen sesi çıkmayan, herkesin izlendiği skandalını örtbas etmekte kararlı eski ve yeni Başbakan Angela Merkel, dışişleri bakanlığı görevini Frank-Walter Steinmeier’e verdi. Mecburdu.

Sosyalliği de demokratlığı da Kemal Kılıçdaroğlu’nu hiç aratmayan eski SPD’li Başbakan Gerhard Schröder’in yetiştirmesi Steinmeier, dünyadaki sosyal demokrat sağcılığın simge isimlerinden. 1998’de Schröder üzerinden girdiği devlet ve hükümet işlerinde hızla istihbarattan sorumlu bir mevkiye getirildi. Dolayısıyla, Snowden’ın açığa çıkardığı, yeni yüzyılın ilk 10 yılındaki ABD kaynaklı birçok işkence, kaçırma, ölüm olayında parmağının ve/veya bilgisinin olduğu iddia ediliyor. Sola çöreklenmiş sağcıların acımasızlığı yüzünden okunan bir politikacıdır: Önceki yıl eşine bir böbreğini vererek yaşatmayı başaran ve buradan halkın kendisine bir sıcaklık duymasını sağlayabilen, ama yoksullar karşısında son derece acımasız neoliberal yöntemlerle “memleketine hizmet etmeyi tek politika sayan” Frank-Walter Steinmeier, herhalde Ankara ile özel bir ilişki kurmaya çalışacaktır. Bu ilişkide, Erdoğan ve koalisyonerlerinin eski yerlerinin olmayacağı anlaşılıyor. Berlin’in, Ankara’daki her değişimi masaya yatıracağı kesindir.

Merkel-Steinmeier ortaklığının, bugüne kadar destek verdiği Erdoğan-cemaat iktidarını, Haziran İsyanı’nın tetiklediği yeni depremlerin gölgesinde yeniden değerlendirmeye alacağını söyleyebiliriz.

Gericilikte düşeni yemek kanundur.

Yeni hükümetin ortakları, SPD ile CDU ve CSU, bir uluslararası strateji metninde anlaşmış, Federal Almanya’nın “büyüyen gücünün”, askeri olsun, siyasi olsun mutlaka yeni etkileme olanaklarına tercüme edilmesini de karara bağlamışken, Ankara’daki depremlere kayıtsız kalamazlar.

Merkezinde Türkiye’nin bulunduğu bu bölgenin hegemonu, askeri gücü hâlâ tırpanlı Berlin’dir ve herhalde Ankara’ya elleri böğründe bakacak değildir... Ama nasıl bir bakış olacak bu, daha doğrusu nasıl bir yeni dış gericilikle karşı karşıya kalacağız? Takipteyiz...