Dünya sisteminde paralel devlet

Sadece Türkiye’de mi var? Hırsız zenginlerin yönetimine, oligarşik hegemonyaya ortak olmak isteyen, şu ya da bu biçimde de olan odaklar, paralel odaklar yani, sadece ulusal düzeyde mi geçerlidir? Bu “ikilem”, acaba uluslararası düzlemde de ortaya çıkamaz mı?
Malum, Türkiye Başbakanı ve adamları, hiç de hayırlı görünmeyen sonlarına doğru doludizgin giderlerken, “devlet içinde devlet” dedikleri paralel bir örgütlenmeden şikayet eder oldular. 2002’den beri iktidarı paylaştıkları bir gücün paralel devlete dönüştüğünü ileri süren Recep Tayyip Erdoğan, ipin ucunu iyice kaçırdığı konuşmalarında, bu işin sakıncalarına dikkat çekiyor. Sermayenin başka türlü ittifak veya koalisyon tanımadığını, bu badem bıyıklı tüccar imamlar nereden bilecek?
Sorumuz şu: Bu “paralellik işi” sadece ülkeler düzeyinde mi kalır?
Değil tabii. Sorun, uluslararası düzeyde de var. Hele Türkiye’nin tam ortasında yer aldığı emperyalist ilişkiler ağında, fazlasıyla güncel. Çok basit: Son hareketlenmeler, ABD’yi, uluslararası ilişkiler alanında, bir süre sonra Erdoğan’ın paralel devlet yakınmalarını aratmayacak kadar etkili bir “paralel güç”ten söz etmek zorunda bırakabilir. Etmelidir de. Berlin, dünya sistemi içinde “reis bildiği” Washington açısından uzunca zamandır can sıkan bir paralel devlettir. Paris’i de, onun ardından, buna ekleyebiliriz.
Böyle olması normaldir. Kapitalizmin meşrebine başkası sığmaz çünkü: Eşitsiz ve bileşik gelişme, er ya da geç, her sermaye ittifakında, koalisyonerlerin birbirlerinin ayaklarına basmasıyla başlayıp boğazlaşmalarına kadar varan bir çelişkiler yumağı üretir. Daha doğrusu, kapitalizm hem eşitsiz/dengesiz gelişimin ürünüdür hem de bu verili durumu daha da derinleştiren bir eşitsizlik/dengesizlik üretir. Sistemin hegemonuna kafa tutacak paralel devletler nasıl ortaya çıkmasın? Demek ki, belli yollarda ve yıllarda beraber yürüyenler, başından itibaren karşılıklı biledikleri bıçaklarını çekmeye mecbur kalacaklardır.
Bu iş sadece Türkiye sınırları içinde kalırsa, pek bir sıkıntı değil sonunda çözülür. Sorun, paralellikler dünya ölçeğinde yayılırsa büyük tabii. Bunun modern zamanlarda ne anlama geldiğini insanlık tam 100 yıl önce başlayan delilikte, önce Ekim Devrimi ardından da Türkiye Cumhuriyeti’ni doğuran ve “Harb-i Umumi” denilen mezbahada görmüştü.
Ülke içi sistemlerle uluslararası sistem birbirine yabancı değil. Paralellikler de... Örneğin, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in nefesini bile dinleyen Amerikan istihbaratı (NSA), aslında güçlenen bir koalisyon ortağına, hadi paralel devlet diyelim, başından itibaren önlem almaya mecbur bir Washington resmi vermiyor mu?
Son aylarda, Berlin’de “Büyük Koalisyon” görevi devralır, eski politikaları birkaç ilave yeni yüzle sürdürmeye çalışırken, dış politikadaki ataklar da gündeme gelmeye başladı. Merkel’in, dinlendiğini sorun etmemesi, Berlin’in ABD kaynaklı bu “muz cumhuriyeti” muamelelerinin hesabını tutmadığı anlamına gelmez.
Berlin, epeydir yeni haklar ve hareket alanları talep ediyor. Ay sonunda Münih’te dünyanın en büyük askeri politikalar toplantısı yapılacak: Uluslararası Münih Konferansı’nı, tarihinde ilk kez Alman Cumhurbaşkanı’nın açacağı bildiriliyor. Koalisyon sözleşmelerine alacak kadar açık yürekliler: “Küresel düzenin biçimlendirilmesine aktif bir katılım içinde olmak istiyoruz” diyor Berlin.
Paralel devlet oluşumları içeride ve dışarıda gündemde yani. İyi.