Aydın şiddetimiz: Yükseliş ve düşüş

9 Kasım geride kaldı. Dünya gericiliğinin“ altın vuruşu” diyebiliriz. Ancak 9 Kasım 1938ʼde Almanyaʼda havraların ve Yahudilerin, o bahaneyle ilericilerin ateşe verilmesi (“Kristallnacht”) değil, asıl 9 Kasım 1989, müthiş bir coğrafyadaki büyük yükselişe karşı devreye sokulmuş “altın vuruş”tu. Sosyalizm Avrupaʼdan ilk 9 Kasım ʼla değil, 50 yıl sonraki “özgürlükçü” 9 Kasımʼla kazınabildi.

Nasıl bir coğrafyadır bu?

Avrupaʼyı biraz aşıp kısmi bir Avrasya haritasını karşımıza alınca, görmek çok kolay: Sağda 150 milyonluk Rusça (sadece Rusya değil), solda 100 milyonluk Almanca (sadece Almanya değil), bu iki dev kültür ve sınıf mücadelesi alanının ortasında da en az 100 milyonluk Türkçe (sadece Türkiye değil) uzanıyor. Üç dev dil ve kültür alanı.

“Üç büyükler” diyelim.

Dünya tarihini altüst edebilmiş, emperyalist hesapları dağıtabilmiş, hatta anlaşmalar yırtmış üç doğum ve üç ölümün yaşandığı dil coğrafyalarından söz ediyoruz. Üç aydın coğrafyasından. Ele avuca gelmeyen aydın tarihlerinden, aydın şiddetinden...

Rus, Alman ve Türk-Kürt cumhuriyetçi aydın hareketlerinden...

İnanılmaz işler çıkarmış, Avrasyaʼdaki sınıflar mücadelesini aldıkları ve uyguladıkları kararlarla damgalamış, boyun eğmemiş, ancak kurdukları cumhuriyetler sonradan emperyalizmin “liberal sol” da dediğimiz -özünde- sosyal demokrat ideolojileriyle içinden çürütülebilmiş üç gerçekten büyük kültür coğrafyası. Birbirleriyle yakından ilişkili.

Bu üç isyan ve çürüme alanlarının çevresinde daha küçük diller, kültür coğrafyaları var.  Ancak görece küçükler. Sözünü ettiğimiz üç büyüklere ise, emperyalizmi hiç değilse bir dönem inine tıkmış, anlaşmalarını yırtabilmiş bir aydın şiddeti ve inadı içkin.

Rusça, Ekim Devrimi ile dünyayı yerinden oynattı ve herkesin karşı çıkmasına rağmen tarihin ilk sosyalist cumhuriyetini kurdu. Almanca, sosyalist anayurdun bile şans tanımadığı bir konjonktürde, herkese başkaldırarak 1949ʼda dünyaya sosyalist bir Alman cumhuriyetini kabul ettirdi.  Bu iki büyük olayın arasında, Türkçenin ağır bastığı coğrafyalarda, dünyadaki emperyalist krizi ve savaşı iyi değerlendiren Türkçenin aydın şiddeti, Büyük Ekimʼin rüzgârıyla emperyalist emrivakiyi (“Sevres”) yırttı ve aydınlanmacı bir cumhuriyet kurdu: 1923.

Bu üç cumhuriyet de bugün yok.

'ÜÇ BÜYÜKLERE' İÇKİN ANTİEMPERYALİST ŞİDDET

Rus, Türk ve Alman kültür coğrafyasının ortak yanları, aydınları. Yani ilericileri. Bunlar tüm olumsuz koşullara rağmen dünyaya kafa tutabilmiş ve cumhuriyet kurabilmiş insanlar.

100 yıl sonra baktığımızda gördüğümüz manzara hiç iç açıcı değil tabii, doğrudur: Sonuçta, üçü de çöktü, ama bir aydınca inatla dünyaya kafa tutularak kurulmuş cumhuriyetlerdi bunlar.

Tekrar: Rusyaʼda sosyalist cumhuriyet kuruldu, dünya karşı çıkıyordu, Rus aydını dünyanın ilk işçi devletini kurdu. Türkiyeʼde, Rusyaʼdan gelen bu büyük rüzgâr sayesinde,  emperyalizme rağmen aydınlanmacı bir cumhuriyet kurulabildi. Almanyaʼda da, İkinci Büyük Savaş sonrasında, sosyalist anayurdun bile kuşkuyla bakmasına ve pek de istekli olmamasına rağmen, sosyalist cumhuriyet kuruldu. Alman aydınları kurdular. Kimseye boyun eğmediler. Berlin Duvarıʼnı da sosyalizmi korumak için çıktılar. Tek dertleri sosyalizmdi.

Bir aydın kurgusundan söz ediyoruz. Sosyalizm, eninde sonunda bir aydın kurgusu değil midir?

Dünyada kimse istemiyordu dedik, gerçekten de herkes karşı çıktı, öyle ki, sonunda hep birlikte çullandılar. Hitler gibi bir katilin üzerinden geride en az 27 milyon ölü ve 50 milyondan fazla sakat bırakarak ilk sosyalist cumhuriyeti başından itibaren yıkmaya çalıştılar, ama Rus aydını, cumhuriyetini kurdu ve korudu.  1989'daki “altın vuruşa” kadar.

Işığı bize tutalım: Türk aydınının Kürtlerle ittifak halinde bir modern cumhuriyet kurmasını, emperyalizmin haritalarını yırtmasını da kimse kabullenmemişti, ama bu “ittifak” yaptı. 1923, kim ne derse desin ve sonunda Kürt halkının özellikle 1945 sonrasında dizginleri adım adım ele geçiren Türk gericiliğinin marifeti büyük acılarına rağmen, kuruluşunda aydınlanmacı/ilerici bir toparlanmadır. Dünyaya kafa tutulmuş ve Büyük Ekim sayesinde modern bir cumhuriyet kurulabilmiştir. Türkçenin en büyük başarısıdır.

NASIL BAKMALI?

Doğum ve ölüm karşısındayız. Biz hangisine öncelik vereceğiz? Düşüşlerimizi analiz ederiz elbette, ama önceliği yükselişlerimize veririz. Kazanımlarımıza, sonradan kazınsalar bile, saygıyla bakarız. Laboratuvar sayarız. İlgi ve sevgimizi hiç eksik etmeyiz.

Üç büyük dilin aydınları geçmişte ilerici cumhuriyetler kurdular, sonra düştüler. Olsun, yeniden kurarlar.

Bu üçlü meydan okumanın tam ortasındayız.

Etki alanlarımızı küçümsemeyelim. Bize saldırıları da büyümsemeyelim.

Dünyaya kafa tutarak başarabildiklerimiz var. Yine başarırız. Elbirliğiyle. Ruslukʼla, Almanlıkʼla, Türklük ve Kürtlükʼle...  Araplığı da aramıza alarak ve hep birlikte gerçekten yeni, sosyalist bir çağa atlayarak...

Bizden her an her şey beklenir yani...

Soru yinelenebilir o halde: Geçen yüzyılın ilk yarısında, emperyalist kriz derinleşirken ve sınıf mücadelesinin neredeyse bin derecede kaynadığı, sonuçta üç yükselişin ve yüzyılın sonuna doğru da üç çöküşün yaşandığı kültür alanları, artık çöl müdür? Hiç hareketlenmeyecek mi buralar?

Yanıt, umutsuz bırakılamaz: Bu coğrafyada her şeyi altüst edecek aydın şiddetinin sessiz ve saklı kalması mümkün değildir. Her an her şey olabilir. Zaten olmasını değil, olmamasını “anomali” saymalıyız.

Bizi “anomali” sayanlara inat...