Atina, Ankara, Berlin

Sosyalist iktidar korkusu olmayan devrimcilerin dedikleri tek tek çıkıyor: Komşudaki Çipras’ın bizdeki “Beceriksiz Bay Ufuk Uras” ile “Az Becerikli Bay Bülent Ecevit” arası bir profile oynadığı anlaşılıyor. Bu adam, sosyalizmin içinden konuştuğu iddiasıyla sosyalizme ait her değeri emperyalizm için pazarlayıp satan bir eğilimi simgeliyor. Uras gerçekten çok beceriksiz ve düzeysiz çıktı. Çipras’ın Allende’nin beceriklisine oynadığı yolunda işaretler var ve bu, hiç öyle yabana atılır bir gözlem değil. Ordu ve darbe imasında mı bulunduk? Biraz. Ama tarih hızlanmış bulunuyor. Yani 1967 Albaylar Cuntası değil de son Sisi operasyonu Çipras’taki “darbe korkusu”nu depreştirmiş ve Berlin’in her istediğini yerine getirmesini kolaylaştırmış olabilir. Henüz Batı basınında gündeme girmeyen bu meselede, bizde galiba bir tek Barış Zeren’in bir değinisi oldu; bu, derinleştirilebilir.

Mısır’daki Sisi operasyonundan sonra bu “olasılığın” her yere yayılması doğaldır.

Emperyalist sistem her coğrafyada bir veya birkaç darbeci General Sisi’ye (“Yeni Çağın Evren’i”) kapıları açık tuttuğunu epeydir ilan etmiş durumda.

Neyse, Çipras dedik. Biz bu tipi kendi solumuzun içinden tanıyoruz, epeydir de yazıyoruz. Avrupa ve Alman sağının günlük kalesi Die Welt, hafta içinde çok daha açık yürekli davrandı ve açıkça “Avrupa için şimdilik Çipras’tan daha iyi bir partner yok” görüşünü başlığa çıkardı. Die Welt, bu başlık altındaki yorumunda, alacaklıların artık istikrarsız bir Yunanistan’la birlikte yaşamaya alışmak zorunda olduğunun da altını çizdi. Çipras sonrası Yunanistan, AB egemenleri için, muhtemelen komünist bir tehdit de içeriyor. Bizdeki sosyalizm düşmanı her tür “radikal demokratın” tersine, emperyalist sistemin uzmanları, o ülkedeki muhtemel gelişmelerin yönünü daha doğru öngörebiliyor. Yunanistan’daki toplumsal kaostan sadece milliyetçi manyakların iktidarı çıksa iyi yani, ama tersi olanaklar/olasılıklar da var ve asıl rahatsız edici olan bu. AB ve ABD’deki Çipras sevgisinin temeli de bu. 

Bizde, işin buraya geleceğini önceden saptayıp uyardığı için “solculuk adına” Yunan komünistlerine (KKE) demediklerini bırakmayanlar, herhalde her şeyi satan “Becerikli Bay Çipras”ı alkışlamaya devam ediyordur.

Etsinler.

Biz başka bir yerdeyiz: Dünyaca ünlü “kriz iktisatçısı” Jeffrey Sachs önceki gün, Almanya’yla ilgili analizlerini yayımladı ve burada ilginç bir tesbitte bulundu. Sachs’a göre, Almanya büyüklüğünün farkında değildi ve bir “baş alacaklı” olarak kendisinden beklenen ağırlığı kullanamıyor, yani kriz idaresini bir türlü öğrenemiyordu. Bu “kriz uzmanının” her söylediğine hak verecek halimiz yok. Ama bu saptamasından hareketle bazı belirlemelerde bulunabiliriz.

Şudur: Dünya emperyalist-kapitalist sistemi, 2008’den beri derinleşen bu yeni kriz sayesinde, galiba devlerin hiç de bir dev gibi davranamadığını öğrendi ve öğretti. O nedenle hangi krizin nasıl sonuçlanacağını ne su başını tutmuş devler ne de onların uşakları biliyor. Uşaklar?

Uşaklar, evet. İsteyen “vasal” da diyebilir. Biz dünya sistemi içindeki azgelişmişlerde kalalım. Avrupa Birliği’nin günah keçilerinden biri Yunanistan ve komşumuz. Durumu Bulgaristan’dan veya Romanya’dan daha kötü değil, ama AB çeperindeki diğer ülkelerde durum daha kötü olsa bile halklar öylesine iğdiş edilmiş, beyinler hamurlaştırılmış ve sol da öyle bir sıfırlanmış ki, henüz kayda değer bir tepkiyle karşılaşmadığımız için, biz Atina ve çevresinde takılı kalıyoruz. Yani ötekilerde bir KKE yok. İyi.

İyi ve biz, Jeffrey Sachs demiştik. Hazret,  Almanya’nın bir alacaklı ülke olarak büyük bir deneyime sahip olmadığını hatırlatıyor, o nedenle Yunanistan’ı çöküşün eşiğine getiren taleplerde bulunmasını biraz normal karşılıyor. Tabii, ardından -mealen- ekliyor: İş sadece Yunanistan’la sınırlı değil, bunun tüm Avrupa ve Almanya için yıkıcı sonuçları olabilir.

Mesele daha derinden çalışılabilir. Bizi burada ilgilendiren, iktidarsız solun hezeyanları ve sosyalizm düşmanlığıdır. Sachs, Avrupa’nın hegemon ülkesinin bile krizi yönetemez durumda olduğunu ileri sürüyor. Üstelik bunu büyük olanakları olmasına rağmen beceremiyor.

Sosyalist bir hükümet kurma korkusuyla kendini önce “terbiye” sonra da “tasfiye” etmiş bir Avrupa solundan, bu krizin altından kalkmasını beklemek ancak çocuklara ve çocukluklarında kalmış eski solculara yakışır. Fakat bu kaosun bambaşka sonuçlar doğurması da mümkün.

Erken bir sonuç: Türkiye’nin egemen sınıfları da, tıpkı komşunun egemenleri gibi, üzerine çöken krizin altından kalkamayacak. Ama büyük patronlar, galiba bizden çıkacak yeni Çipras karikatürleriyle sosyalist bir hükümet tehdidinin önlenebileceği görüşündeler. Bu konuda 7 Haziran’da epey bir sinyal topladılar.

Türkî ve Kürdî kaos kapıda. “Barışı sağlayacağız” gerekçesiyle Türkiye’ye girecek “barış gücü” askerleri de... Birleşik Haziran’ın hâlâ gıkı çıkmıyor.

İçimiz acıyor.