Almanya Erdoğan’a kapıyı kapatırken

Osman Çutsay'ın “Almanya Erdoğan'a kapıyı kapatırken” başlıklı yazısı 13 Haziran 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ayağa kalkan Türkiye halkına İslamcı-faşist diktatörlüğün gösterdiği tepki, Türkiye için en önemli ülke sayılması gereken Federal Almanya’da beklenmedik komplikasyonlara yol açabilir. Federal Almanya’da AKP karşıtı gösterilere nasıl acımasızca müdahale edildiği sergilenirken ortaya öyle bir tablo çıktı ki, bundan böyle Başbakan Erdoğan ve adamlarının yönetmeye aynen devam edeceğini söylemek için dünyadan habersiz veya iktidar hastası badem bıyıklı bir tüccar-imam olmak gerekiyor. Zor. Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın artık herhangi bir Batı ülkesinde “hüsnükabul” görmesi zor.

Özellikle Alman medyasında, halka yönelik polis acımasızlığı tüm ayrıntılarıyla sergilendikten sonra, bu adamın Almanya’yı her ziyareti asayişe bir tehdit olarak algılanacaktır. İş, oralara kadar geldi.

Daha önce de söylemiştik. Sağcının sağcıyı sevdiği bir masaldır. Sevmezler birbirlerini. Nitekim, Alman muhafazakârları da Türk İslamcılığından pek hoşnut görünmüyor. Bunu, sağ medyanın izlediği Türkiye haberleri siyasetinden çıkarmamız mümkün. Merkez ve merkez soldaki yayın organları değil sadece, genelde klasik sağın egemenliği altındaki tüm Alman medyası, Erdoğan cephesinden kaynaklanan acımasız müdahalelerin kanlı sonuçlarını çok ayrıntılı işledi. Artık açıkça içsavaş telaffuz ediliyor. Neden? Tamam, merkez ve merkez soldaki medya organlarının, ellerindeki tek koz “insan hakları ve sivil toplum”. Bunların zaten İstanbul ve Ankara’daki halka yönelik saldırıları kabullenmesi mümkün değildi. Ama sağcı medyanın da gelişmeleri neredeyse protesto ederek verdiğine tanık olduk. Neden, sağcı ve çok etkili Frankfurter Allgemeine Zeitung, önceki gün “Türk hükümetinin giderek artan otoriterliği karşısında AB ile müzakarelerde yeni bir fasıl açma planı, epey bir cahilliktir” yorumuna yer verdi? Diğer sağ basındaki sert tepkiler, bunun çok ötesinde.

Eğer medyanın özgürlük vs. anlamına geldiğini söyleyecek kadar düşmemişsek, buna bir yanıt bulmak zorundayız.

Şu söylenebilir: Son üç günkü Alman medyasını yakından izleyen biri için, Erdoğan bir tür “Mübarek”tir ve günleri sayılıdır. Almanya’dan uzak kalması da iyi olur. Almanya’nın sağ medyası için Erdoğan zihniyetinin siyaset yapması resmen sakıncalıdır.

Bu, belki şöyle yorumlanabilir: AKP ve işbirlikçileri, Türkiye toplumunu tehlikeli biçimde değiştirmeye, ayağa kaldırmaya başladı. AKP bayağılığı yüzünden küresel güçlerin bölgedeki bu en önemli ayağı çökebilir. Türkiye halkı da emperyalist planları yırtıp atan sol bir siyasi iktidara yönelebilir. Ortada böyle bir tehlike var. Türkiye, böyle giderse, kısa bir sürede başkalaşacak ve halk, on yıllardır emperyalist başkentlerin ensesine vurup ekmeğini aldığı bir toplum olmaktan çıkacaksa, Batı, özellikle de Avrupa Almanyası bu sürecin “tetikçisini” affetmez. İpini çeker.

Gerçekten de, sadece medyayı iyi okuyarak bile “Bu adamın suyu ısınıyor” demek mümkün. Bahsi geçen “adam”, Erdoğan’dır. Bu medyayı, Berlin’in suskunluğu ile birleştirebiliriz. Berlin, sözü medyaya bırakmış durumda. Eğer öyleyse, Türkiye’den kaçacak bir Erdoğan’ın, Berlin’e sığınması mümkün değil.