Ahmet Altan Partisi: HDP

Biz coğrafi olarak dışarıdan bakıyoruz, tamam, ama bu bazı şeyleri görememek anlamına gelmiyor. Tersine, bazı şeyleri araya mesafe koyarsanız daha rahat görebiliyorsunuz: Antonio Gramsci, toprağı bol olsun, zamansal mesafeyi önemserdi. O kadar bekleyemeyiz.

Açık söyleyelim: Türkiye solu hiç farkında olmayabilir, hani muharebenin sıcağında aldığınız kurşunu önce fark etmezsiniz ya, öyle, ama yıllardır CHP’cilikle aldıklarını aratmayacak kadar etkili yeni bir kurşunu HDP ile aldı. Ölümcül bir kurşundur bu. Sonuçlarını hep birlikte, CHP’ciliğin Türkiye ve solunu getirdiği noktadan çok daha geri bir mezbelelikte kısa sürede göreceğiz. “Hayırlı” olsun!

“Allah utandırmasın!” da diyebiliriz.

Neden mi?

Çünkü bu ipin ucu kaçmış bulunuyor. Gerçi HDP’ye verilen desteğin ne anlama geldiğini, bu desteği veren çevrelerin içindeki tek tük sosyalist ruhlu insanlar biraz fark etmiş görünüyor, ama bütün yapabildikleri, “Oy vereceğiz, Allah utandırmasın!” demekten ibaret. Şimdi Türk sağından topladıklarını “vatan” falan diye solculukmuş gibi yutturmaya çalışanları ciddiye alacak halimiz yok. Yani Doğu Perinçek’i solcu sayamayız, hazret sağdan geldi, bitişi veya sahneden çıkışı da sağdan oluyor. MHP döküntüleri ve özel harpçilerle el ele hak ettiği bir çıkıştır bu. Yakışır. Tamam. Ama bu Türkçü-İslamcı vurgunu yemiş dar çevreyi bahane edip, onu hiç aratmayacak bir yerde, bir “parti”de ikbal ve çözüm aramak, Türkiye solunun bittiğinin ilanı değil midir? Öyledir.

CHP’cilik Türkiye solunun bitmesiydi. HDP’cilik de öyledir.

Ancak tek tek devrimci kavganın içinden geldikleri bilinen, ödedikleri bedeller tarihe ders olarak girmiş bazı insanların, Türkiye devrimci solu içinde de bitirildiğine tanık oluyoruz. Bu işin boyutlarını anladıklarında çok geç olacak. Çünkü Yugoslavya’yı, Suriye’yi, Libya’yı, Ukrayna’yı, Kafkasları hiç aratmayacak bir felakete gözlerini açacaklar. Türkiye’den çıkarılacak Kosovalardan birinde herhalde bir yer kaparlar ve orada solculuk bulmaya çalışırlar.

Türkiye solunun yeni kullanışlı ahmakları, bu kimlikleriyle kendilerine uygun bir yer elbette bulacaklardır.

Daha açık yazabiliriz. İşte, bu operasyonun korkunç anlamını galiba fark edenlerden biri, bir süre sonra “Elim kırılsaydı da vermeseydim” diyeceğini ya şimdiden ilan ediyor ya da HDP’ye destek kararı alanlardan 8 Haziran’dan itibaren müthiş hesap soracağını:

Biliyoruz elbette, Kürt hareketinin İslamcı tehlikenin varacağı boyutu sonradan fark ettiğini. Gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadelede güven telakki etmedikleri de ortada. Hâlâ kulaklarımızda Kürt hareketi temsilcilerinin Gezi İsyanı ile ilgili söyledikleri. 4+4+4 gerici eğitim düzenlemesine oy veren Kürt milletvekillerini unutmadık henüz. 'Sosyalistler bizi affetsin, bu fırsatı kaçırmayız' sözleri kulaklarımızdan silinmedi daha. Öcalan’ın MİT başkanına güven beyan etmesini de, 'Erdoğan’ın başkanlığına itiraz etmeyiz' dediğini de okuduk. Demirtaş’ın, Erdoğan’ı ayakta alkışladığını gözlerimizle gördük, yapılan açıklamadan ikna da olmadık. Şimdi elbirliğiyle devirelim dediğimiz AKP iktidarının, 'koruma altına alındığı' bile söylendi. Şeyh Sait güzellemeleri, 'Medine Sözleşmesi' atıfları, 'Kutlu Doğum Haftası' kutlamaları, İslam konferansları, 'gerçek İslam bu değil', 'hayatımın tek referansı Kur’andır', 'solcu değilim, Müslümanım, laik değilim, laikliğe karşıyım', 'evet, sol-sosyalistler olmalı ama toplumun ekseriyeti hala dindar', 'Türk halkı bilmeli ki, Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır' nidalarını duymazlıktan gelmek mümkün değil. Kulaklarımız duydu, gözlerimiz gördü, ruhumuz yaralandı.

İsteyen bu metnin tamamını ilgili sitede okur. Yazarı, saygı duyulacak bir devrimcidir. Metnin anlamı bu nedenle çok ağır.

Çöken ve bir türlü yenisi kurulamayan cumhuriyetin şurasını veya burasını bahane olarak yutup/yutturup Türkiye’ye nihai tekmeyi vuranların, bir oyuna/bu oyuna gelmeyi hak ettiğini söylemek zorundayız. Tıpkı Ahmet Altan gibi. Ahmet Altan ile HDP arasında hiçbir fark yoktur. Elbette HDP içinde, devrimci insanlar vardır, ama HDP bir yönetim  zihniyeti olarak, ideolojik bir toplam olarak, en iyi Ahmet Altan’la özetlenebilir. Bu karşıdevrimci zavallı cahilin, geldiği yeri en iyi anlatanlardan biri Yalçın Küçük Hocamızdı, aklına sağlık, tüm dedikleri çıktı, ama bu tür “taslak halinde kalmış Ahmetlerin” gerekçesi hep hazır değil mi? Görmüyor musunuz, bu adamlar hep haklı. Tıpkı bazı HDP'liler gibi, geçmişten bugüne devam eden Türk-İslam canavarlıklarından, Kürt düşmanlığından, kendi yeni burjuva canavarlığına enerji üretiyor:

Hukukun Türkiye’de iyi işlediğini kimse söyleyemez. Ben 100’den fazla davadan geçtim. Babam 300’den fazla davadan geçti. Bizi haklı yere mi çağırdılar, babam haklı yere mi yattı hapiste? Hayır! Tabii ki hukuk çok kötü işliyor. Ama burada söylediğimiz şey başka: Balyoz’da bal gibi darbe hazırlıyorlardı ve becerebilselerdi çok adam öldüreceklerdi. Hukukta hata varsa, ortaya çıkarsınlar, ki olabilir. Bir kere davanın kendisi çok kalabalık. Bir yüzbaşıyı, binbaşıyı yargılamanın manası yok. Adamlar emir komuta zinciri içinde. Generaller emir veriyor. Generaller için o adamları harcıyorlar.

Bu tip, hep haklıdır.

Doğu Perinçek çevresi 8 Haziran’da dağılır. Beklediklerini alamayacakları şimdiden ortada. Perinçek, sağdan geldiği ve devrimci soldan hiç kabul görmediği bu sahnenin yine sağından çıkıp gider. HDP’yi de benzer bir kader bekliyor olmalı. Ama HDP, Türkiye’yi gömerek gider bir yerlere...

“Gömülsün 'lan bu Türkiye!” diyenlere, Yugoslavya’dan başlayarak nereleri gösterelim?

Sosyalizm ciddi bir iştir: Sola ders vermeye kalkan yarım akıllı yazıcıları ciddiye almayalım, ama kadim çizgilere yön veren bazı kafalara hatırlatalım. AKP’ye, CHP’ye ve diğer tüm Türkçü-İslamcı oluşumlara karşı sınıf savaşı verenler, HDP’ye karşı bu mücadeleyi veremezlerse biterler. HDP, “Hemen, şimdi sosyalizm!” diyen inada en uzak partilerden biridir.

Sadece böyle bir sınıf mücadelesi verebilenler solda kalıp nihai içsavaşımızdan sol bir Türkiye çıkarabilecektir.

Yani biz sınıf savaşını HDP gibi Ahmet Altan Partilerine karşı da vermek zorundayız.

Veremez miyiz?

Buna ortak olmamak bile yeter.

Siyaset steril ortamda yapılmaz, anladık, ama uşaklığı ve sınıf mücadelesinden temizlenmeyi de bize “bulaşık siyaset”in gereği olarak kimse yutturamaz. Sosyalizmsiz solcuların hiçbir dediğine itibar edemeyiz. Syriza kepazeliğini göremeyecek kadar bilgi yoksunuysanız CHP’ye bakın. Hatta Ahmet Altan’a bakın. Oralarda hep HDP’yi görürsünüz. Sosyalizmden ve tüm sosyalist iktidar deneyimlerinden nefret eden, devrimci iktidar ısrarı taşıyanlardan kaçan bir kadrodur. Seçim sandıklarını, yüzde 10 oyunlarını biz kabul edemeyiz.

Türkizm bölündü bölüneceği kadar. Cürmü ve cirmi bu kadar. Kürdizm de bölünsün. Biz sol devrimcilerle yeni bir ülke kurmayı planlayalım. Programımızı anlatalım. Bu çevrelerin AB-ABD ile el ele Türkiye’den çıkaracakları yeni Kosovalara karşı hangi yöntemleri geliştireceğimizi konuşalım. Türkçülük bir suçtur, bunu ancak sosyalizmle etkisizleştirebileceğimizi ilan edelim.

Yahu bu adamların tek satır sol bir programı yok. Syriza’nın yok, onun kardeş partilerinin AKP’nin CHP’nin, HDP’nin neden olsun? Sosyalist iktidar düşmanı bir HDP’den kim ne bekliyor?

Yunan devrimciler, KKE haklı. Onları iyi izleyelim. Türkiye devrimcilerinin önemli kesimlerinin bu çirkin hesaplara bulaşmayı reddetmesi, sadece Birleşik Haziran ruhu bile büyük bir kazanımdır. Haziran isyanımıza mesafesi ve AKP’yi iktidarda tuttuğu sabit bir Ahmet Altan Partisi ile işbirliği yapacak kadar kendini yitirmişlere ne diyebiliriz? Türkiye yakın bir gelecekte yüksek yoğunluklu nihai içsavaşının ortasında, NATO barış güçleri gölgesinde “güvenlik üretirken”, o HDP çağrılarının anlamını çözecektir. Biz, şimdiden biliyoruz.

Seçimmiş, Allah utandırmasınmış...

Ölenle ölünmüyor, dönenle dönülmüyor; siz cesetlerinizi gömmeyi de mi beceremiyorsunuz kardeşler!