2 Kasım’da Kautsky cenazeleri

Tarihimiz sanıldığından çok zengindir; en azından içinden çıkardığı şaşkınlardan ve açık düşmanlarından çok daha zengindir. Örnek mi?

Çok.

Biri Clara Zetkin. Bu “57’li” devrimci kadın, 1909’da, yakın dostu Karl Kautsky’nin kısa bir süre önce yayımladığı “İktidar Yolu” (Der Weg zur Macht)  kitabında tartıştığı ve Lenin’in de büyük övgüsünü alan radikal tezlerinden geri adım atacağını, dünya işçi sınıfı siyasetinin merkezi konumundaki SPD üst yönetimi ile kirli pazarlıkların eşiğinde olduğunu adeta hissetmişti. 1933 yılında Moskova’da hayata veda edecek olan bu yorulmaz devrimci, şöhretli dostunun “havaya girdiğini” görüyor ve döneklik sinyallerine adeta ilk refleksini yazıyordu: “Bu adamlara, ancak parmaklarımızı gözlerine sokma, göğüslerine de dizlerimizi oturtmak kararlılığımızı ifade ederek karşı çıkabileceğimizi yazdığımda, ne kadar haklı olduğumu görüyoruz.” (Şevki Yurdakuler, Sosyalizmin Panzehiri Demokrasi, İstanbul 1997 içinde.)

Eğer şiddetiniz yoksa, şiddete maruz kalırsınız ve mağduriyetiniz siyaset kurmanızı önler. “Mağdurdan” sosyalist siyasi aktör çıkmaz, egemen senaryolara hademe çıkar.

Sol ve/veya sosyalizmin ilk büyük ve yeri doldurulamaz şiddeti (“Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz!”) bizim “entelektüel şiddet” de dediğimiz devrimci akıldır. Kitle desteği her zaman eşitler arasında ikincil önemdedir.

Geçen yüzyılın SPD üst yönetimini ve satışa teşneliğini, bugün Türkiye’de açık sağ dahil, her mahfelde arayıp bulabilirsiniz. Sadece CHP ve HDP değil, bunlarla cilveleşen küçük sol “cemaatlerde” de. Türkiye solu, içinden çıkardığı dik kafalı bir devrimci müfreze, KP, dışında, tam bin parçalı bir cemaat olduğunu, daha doğrusu sadece cemaat olabildiğini, hiç partileşemediğini, acıdır ki, 2013 İsyanı’ndan hemen sonra  ilan etti. Mesela Haziran İsyanı’nın düşmanı partileri Haziran İsyanı adına savunmak, böyle bir sol ikiyüzlülük, rağbet gördü, hatta sol içinde “iktidar” oldu. Artık ne menem bir solsa?..

Cemaat anlayışını reddeden ve parti ısrarını koruyan komünistlere saldırının arka planında bu da var. Ağır bir bedel ödendiğini biliyoruz. Peki.

Nedir, daha doğrusu nereye gelmek istiyoruz?

Belki şuraya: Yukarıdaki anekdota, eski bir kitabı yeni bir baskıya hazırlarken muhteşem bir döneği hatırlamak ve hatırlatmak için değil, gericiliğin bir asır sonra bile nasıl birbirinden renk ve kan aldığını görmek/göstermek için değindik. Derdimiz bir adım ileride: Somut bir sosyalist güç olmak ve o gücü çeşitli renkleriyle egemen sınıf temsilcilerinin “iman tahtasına çökerek” kullanmak, sosyalist politikanın önemli bir silahıdır. Eğer egemen sınıflar blokunu, oligarşiyi yani, tartaklamayacak ve kendi sosyalist toplum projenizle onun ve demokratlarının “iman tahtasına çökmeyecekseniz”, sonunuzun Kautsky’den farklı olması mümkün değildir. Hani şu Friedrich Engels’in en yakını ve sekreteri, on yıllarca dünya sosyalizminin bir numaralı teorisyeni sayılan, Lenin’in Ne Yapmalı’sının bile fikir babası kabul edilen devrimci Kautsky’den... Bu adamın, yıllardır ortalıkta dolanan bir canlı cenaze halinde formaliteyi tamamlayıp 1938’de bu dünyadan resmen ayrılmadan aylar önce, “Neuer Vorwärts”te Aralık 1937’de basılan ve Komünist Manifesto’nun Danimarka’da yapılan yeni bir baskısına önsöz olarak kurguladığı yazısında, daha hâlâ tek derdi SSCB ve sosyalizm inadıydı. Kautsky, ortodoksiye, bu kapalı kadrolara, sosyalizmin mümkün olduğu ısrar ve iradesine küfrederek öldü. En az 25 yıllık bir cesetti öldüğünde. Çünkü varlığını siyaset arenasında sosyalist bir iktidarın mümkün olduğunu bağırmak ve devleti ele geçirmek için değil, küçük demokrasi pazarlıkları için gerekli görüyordu.

Çabuk bitersiniz.

Bitersiniz, yerinize taze mal halinde yenileriniz gelir. Siz bitersiniz. Kendinizi bir güç sahibi ve sol ittifak parçası saydığınız anda, sosyalist/komünist bir bağımsız iradeyi ve sosyalist iktidar fikrini örgütleyememişseniz, önünde bekleştiğiniz kapılara sizden paspas yaparlar. On binlercenizi sağa sola sererler.

Başka rezaletler bir yana, 2 Kasım’da 8 Haziran’ı derinleştirerek yaşayacak ve binlerce Kautsky'nin cesedini toplayacağız... Ne acıdır ki, genç görünümlü ve fakat 1938’deki Kautsky’den çok daha yaşlı cenazeler ortalığa serilecek.

Göreceğiz.

2 Kasım’da büyük bir fay hattının kırıldığına ve bunun birçok küçük fay hattında da yeni kırılmaları tetiklediğine tanık olacağız. O kaosta demokrasi arayan, CHP ve HDP’nin önünde taklalar atan “solcuların”, bu omurgasızların hangi akılsızlığa hizmet ettiğini daha iyi anlayacağız.

Devrimci müfrezenin nasıl bir inat, ısrar ve akıl olduğunu da...