Yürüyüş bitti, adalet yürüyüşünün tam zamanı!

16 Nisan’dan 9 Temmuz’a… Arada aşağı yukarı iki aylık bir süre var. Gündemin ışık hızıyla değiştiği Türkiye için bile kısa bir zaman aralığı bu. Ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi algısındaki değişimler için muazzam bir süre. Bu iki ayda AKP’ye teslim olan adamdan AKP’ye kafa tutan adama dönüştü Kılıçdaroğlu. AKP memurluğundan ana muhalefet liderliğine terfi etti. Nereden baksanız büyük bir sıçrama!

Solun büyük bir kısmı kimliklerini ve bayraklarını bırakarak arkasına dizildi. Kürt siyasal hareketi, liberaller, yetmez ama evetciler, “ilerici” aydınlar, kendini Marksist olarak tanımlayanlar, hatta “Leninistler” tişörtünü giyip fotoğraf çektirmeye koştu. Giderek fotoğraf karesinde görünmeyenler büyük suç işlemiş gibi algılanmaya başlandı.

***

Ama nihayetinde yürüyüşün yarattığı duygu dalgası dindi. Maltepe’deki büyük miting dağıldı ve dağılır dağılmaz ülke kendi gerçekleriyle baş başa kaldı. 10 Temmuz’da 15 Temmuz kutlamalarına girişti AKP. Ohal yerli yerinde, Enis Berberoğlu içeride. Birgün gazetesi çalışanı Mahir Kanat nahak yere 6 aydır gün sayıyor. Nuriye ve Semih’in açlığını hücreye kapatıp anahtarını denize attılar. Kılıçdaroğlu’na yakın bir akademisyeni gözaltına aldılar büyük mitingden bir gün sonra. Cübbesinde iliklemek üzere düğme arayan yargıç yüksek mahkemeye yeniden başkan atandı. TRT’yi Bilal’in arkadaşına verdiler. Üniversiteyi AKP’li tosuncuğa teslim ettiler. Salaya zam yaptılar, liselere cihat dersi koydular, evrimi müfredattan çıkardılar. Arada her okula mescit zorunluluğu getirildi.

15 Temmuz’un ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun en çok duyarlılık gösterdiği konulardan biriydi köprüde boğazlanan, linç edilen askerler. Onlar da cumhurbaşkanlığı himayesinde hazırlanan afişlere dönüşüp duvarlara asıldı.

Ve 9 Temmuz’da Maltepe’de bir destana imza atan Kemal Kılıçdaroğlu il başkanlarını toplayıp daha dün “kontrollü darbe” dediği 15 Temmuz’un yıldönümü kutlamalarına katılmaları talimatını verdi.

Eleştirmek için söylemiyoruz bunları. Zaten yürüyüş sırasında da başta TÜSİAD olmak üzere patron örgütlerine ve AKP il başkanlarına Maltepe mitingine katılma çağrısı yapmıştı. Doğal olan da bu. Kılıçdaroğlu’nun ne patronlarla ne de AKP’yle ilgili bir sorunu var. Onun sorunu patronların sadece AKP’yi gözetmesi. AKP’yle ilgili sorun da tek adam rejimi, Tayyip Erdoğan’ın aşırılıkları. O konuda bile ihtiyatlı bir çizgi izledi Kılıçdaroğlu; “Doğrudan Tayyip Erdoğan’ı hedef alıp polemiğe girmeyin” dedi. Yürüyüş de çok “barışçıl” geçti zaten. Korteji yuhalayan, fiili olarak saldıran, dört parmak gösteren yobazlar alkışlandı. Tezek dökenlere gülücük dağıtıldı. Korteje eşlik edip yorulan polis ve askere sık sık selam gönderildi.

Hatta mitingdeki konuşmasında üzerine basa basa vurguladığı tek şey 15 Temmuz şehitleriydi. “15 Temmuz darbe girişimini açık bir şekilde lanetliyoruz” dedi sık sık.  “249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz” kalıbı dikkat çekecek kadar vurgulandı. O kadar ki “Peygamberimizin veda hutbesi” bile vardı konuşmada. Adalet dediğin şey de zaten İslamın icadı değil mi? A evet alanda toplananlar laik ve sol eğilimli bir kitleydi nihayetinde, Nuriye ve Semih’in de adı zikredildi arada. Ama Enis Berberoğlu ziyareti Nuriye ve Semih ziyareti ile taçlandırılmadı nedense? Büyük kalabalık içinde yitip gitmiş sol için bu kadarı fazla bulunmuş olmalı.

***

AKP iktidarının varlık sebebi olan bir politikacının AKP memurluğundan adalet savaşçısı mertebesine sıçramasının tarihidir bu. Türkiye’de siyaset etmek bu kadar kolaydır. 16 Nisan gecesi ayağını sürüyerek ekrana çıkıp pişmiş aşa su katmama endişesiyle yapılan referandum konuşması çoktan unutulmuştur. Hile ve desise ile kurulan rejime yürüyerek çeki düzen verilmek istenmiş ve gerçekten de hedefe ulaşılmıştır. Tayyip Erdoğan’a ölçülü olma mesajı verilmiştir mesela ama bu arada rejime duyulan saygı da açıkça gösterilmiştir. Adalet sıkıntısı vardır rejimin. Ohal kaldırılsa, tutuklu gazeteciler serbest bırakılsa, sistem kendi hukukuna uysa, tek adam sistemi törpülense sorun kalmayacaktır.

“9 Temmuz yeni bir doğuştur” dedi Adalet Mitinginde Kılıçdaroğlu. Hakikaten öyle. Laik Cumhuriyeti tepeleyen ama yerine gecekondu bile kurmakta zorlanan İslamcılara “normalleşmenin” yolu gösterildi. Şimdi seçim onların; Ya mitingde dile getirilen talepleri dikkate alıp geri adım atacaklar, ya da daha ölçüsüzleşip artık uzaktan görünmekte olan duvara çarpıp parçalanacaklar.

soL’da defalarca söyledik, AKP ile CHP, Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu sembiyotik bir organizmadır. Varlıkları birbirlerine bağlıdır. Bu sembiyotik yaşamın habitatı ise piyasa toplumudur, kapitalizmdir. Eşitlik olmadan olmaz adalet.

Yürüyüş bitti, öyleyse adalet için yürümenin tam zamanıdır!

*Boyun Eğme’nin 83. Sayısında yayınlanmıştır