Ulusların 'kederlerini' tayin hakkı

Kitabın adı “Hilafet ve Ümmetçilik Sorunu”, yazarı Mehmet Emin Bozarslan. “Ant Yayınları” tarafından 1969’da yayımlanmış kitap. Liceli Bozarslan, medrese eğitimli bir ilahiyatçı. İlkokulu dışarıdan bitirdikten sonra müftü olarak atanmış. 1964’te Kulp Müftüsüyken yazdığı “İslamiyet Açısından Şeyhlik-Ağalık” adlı kitabı nedeniyle ve daha çok da şeyh ve ağaların baskısı yüzünden görevinden uzaklaştırılmış. Bir yıl sonra “Kürtçülük ve solculuk yaptığı” gerekçesiyle görevden alınmış. Danıştay iadesine karar vermiş, Şarköy’e sürülmüş. Sonra başka kitaplar, “Mem û Zîn” çevirisi, sürgünler, hapisler. İlerici bir din adamının, bir Kürt aydınının verimi ve serüvenidir. Sol damardan gelmek ve hayatın her anında ilerici bir tutum almak aydın geleneğimizdir. Bu ülkede gericiliğe, şeyhliğe, ağalığa, kapitalizme, emperyalizme direnmek her zaman solun işidir.

Peki, ne var “Hilafet ve Ümmetçilik Sorunu”nda? Emperyalizmin dini kullanarak, arkasına saklanarak Ortadoğu’da çevirdiği dolaplar… Hâlâ günceldir.

Bir yıl önce yayınevime bu kitabı tekrar basmasını önerdim, kabul edildi. Yazarın oğlu Hamit Bozarslan’a ulaşmayı başardım, dileğimi anlattım. Hamit Bey kibar adam, olanca nezaketiyle babasının kitabın yeniden basılmasını “dilemediğini” bildirdi. Büyük kayıptır.

Neden böyle oldu peki? Ülkemizde 1969’dan bu yana yaşanan siyasal evrime dönüp yeniden bakmanızı öneririm. Bırakalım hilafete, şeyhliğe, ağalığa karşı çıkmayı, Abdülhamit’in tımarhaneye kapattığı Said-i Nursi büyük bir kahramana dönüştü. Bütün şeyhler, şıhlar, ağalar makbul adamlar oldu. Yobaz dincilere etnik kimlikler vehmedildi, tarikat akrabalıkları keşfedildi, “Kürt sorunu”nu “Nakşibendi kardeşliği” ile çözeceğini iddia eden akl-ı evveller türedi. Haliyle emperyalizmin dini kullanarak Ortadoğu’da çevirdiği dolapları teşhir etmenin bir anlamı kalmadı. Gericiliği kutsamak, emperyalist dolapların gönüllü parçası olmak moda artık. Mehmet Emin Bozarslan’ın hakkı var, böyle bir iklimde hilafette hıyanet bulmanın, bunu anımsatmanın ne anlamı var? Unutulmalı, unutturulmalı eskiden söylenmiş olan.

***

Başka bir çağın eşiğindeyiz artık. Tuhaf adamlar türedi haliyle. Öyle bir utanmazlar var ki aralarında, Fidel Castro’yu “Kürt katillerinin dostu” ilan etti biri öldüğü gün. Bir tarihte Saddam Hüseyin’e destek vermişmiş. Sonra Amerikalılar Suriye’den çıkmasın diye imza kampanyası başlattı. Saddam’la ilişkisi nedeniyle Castro’ya kin kusuyor ama dünya halklarının katili Obama’ya, Trump’a bir itirazı yok. Mecbur zaten, hem Castro’yu hem Trump’ı sevmen imkânsız. Seçimini yapmış o da, Amerikancı olmuş. Mehmet Emin Bozarslan’ın yerini dolduran adamlar işte bunlar. Anlamsız bir özgüvenleri de var. Koşulsuz biat bekliyorlar her dediklerine. İtiraz eder, eleştirirsen Kürt düşmanısın.

Geçenlerde uzun bir yazıya rastladım, “UKTH’nin Soldan İnkârı” başlığını taşıyordu. UKTH diye kodladığı ulusların kendi kaderlerini tayin hakkıymış. Yazının hedefinde bizim soL’un yazarları var. Ulusalcıymışız biz, o yüzden yazdıklarımızın hepsi yanlışmış. Diyelim ki dediği doğru, bütün Marksizmi-Leninizmi sağdan inkâr ediyor yazı, yanında bizimkinin lafı bile edilmez? Ayrıca unutmadan not edeyim, emperyalizme yedeklenmek “kader” değildir. Emperyalist işgal altında halklara kalan sadece kendi “kederlerini” tayin hakkıdır. 

Emperyalistler Ortadoğu’da ve başka bölgelerde yüzyıllardır kimliklerle, inançlarla, geleneklerle, sınırlarla oynar, amaçlarına ulaşmak için kullanır. Hiçbiri işe yaramazsa ajanlarını gönderir, işbirlikçilerine para yağdırır, silahlandırır, kukla yönetimler kurar, darbelere girişir, suikastlar yapar. Halkları birbirine düşürür, kardeşleri birbirlerine düşman eder, kan döker, kan döktürür. Kendi İslam’ını oluşturur (Ilımlı İslam-İhvan-AKP), kendi cihatçısını yaratır (IŞİD), kendi devletlerini oluşturur (Katar-Suudi Arabistan), kendi etnik bölgelerini yaratır (Barzanistan). Elinden geldiğince bölgedeki bütün devletleri (Türkiye-İsrail-Suudi Arabistan) kullanır. 

Bugün ABD’ye yedeklenmesi sayesinde tekâmül etmiş olan Barzanistan’da ulusal bir olumlama bulanlara Suriye’yi düzleme operasyonu sırasında canını kurtarmak için kaçan Kürtleri engellemek üzere kazılan hendekleri hatırlatmanın bilmem bir yararı olur mu? Beğenmedikleri Castro tam tersini yapmış, ABD ve işbirlikçilerini ülkesinden söküp atmıştır. ABD, işbirlikçileri ile birlikte Irak’ı bir kan gölüne çevirirken katillerin yanında saf tutarak kendine koruyucu bir şemsiye sağlayabilirsin ama o şemsiyeyi ilelebet başının üzerinde tutmayı başaramazsın. Bunun tek yolu “halkların kardeşliği”dir. O kardeşlik ise haklı veya değil, emperyalizmin ezdiği halkların yanında saf tutmayı gerektirir. Yoksa acıklı dilekçeler yazarsın giden emperyalist orduların ardından. 

***

Emperyalizmin Ortadoğu’ya son müdahalesinden bu yana tablo eskisinden daha karanlık. Ne Irak Saddam’ın Irak’ından daha iyi, ne Libya Kaddafi’nin Libya’sından daha huzurlu. Suriye son basamağıydı, vurdular ama yıkamadılar. “Krizi fırsata çevirmeciler” ağlıyor şimdi. Emperyalizmin kiralık katilleri olan cihatçılar Suriye’yi dümdüz ederken, Alevi köylerini yağmalayıp, Ezidi kadınlarını pazarda satılığa çıkarırken güvende hissetiysen kendini sorun sendedir. Ayrıca emperyalistlerde oyun çoktur, yaslanamazsın. Yaslandıysan düşersin, kaçınılmazdır. 

Geldik bugüne. Kürtler kardeşimiz ama Suriye Arapları da. Bu topraklar bizim, bu topraklar kadim Ortadoğu halklarının. Eninde sonunda Amerika da defolacak, İngiltere de. Bunu biz yapacağız, Ortadoğu halkları yapacak. Ama Nakşibendi kardeşliği, mikro milliyetçilikle değil, işçi sınıfı kardeşliğiyle. Anamız amele sınıfıdır, yurdumuz bütün cihandır bizim… 

***

Emperyalizmin şemsiyesini kendi şemsiyen sanmışsın. Şemsiye çekilince salya sümük dilekçe yazıyorsun arkalarından; Trump bizi bırakma. Castro kötü, Barzani iyi… Bütün seçimlerin yanlış, hep kötülükten yana kayıyor dilin.

"Yanki go home, yobaz sen de..."  demiştik Boyun Eğme’nin bir sayısında: Eksik kalmış, “yeni mürtecileri” eklemeyi unutmuşuz. 

Tamamlayalım öyleyse: Yanki defol, yancılarını da almayı unutma!