Kirli gerçeklik…

"Altı yaşında çocukla evlenilebilir", "Üç yaşında kız çocukları amcalarının yanına külotla çıkmamalı", "Kız çocukları cehennem kadar risktir" sözleriyle ünlü Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız, soL’daki yazıma dava açtı bir iki yıl önce. Mahkûm oldum, para cezasına çevirdiler. Cezayı öyle bir hesaplayıp verdiler ki, temyiz etmeye imkân bırakmadılar. Trafik cezası kesseler temyizi var, bizimkinin yok. Davaya konu olan "'Tuhafazakâr süslümanlığın' ekonomi politiği" başlıklı yazıma hâlâ ulaşılamıyor. Çünkü ona da erişim yasağı koydurdular. Hatta hızlarını alamayıp mahkeme sonucunu bildiren haberlere erişimi de engellediler.

Onun için bir kez aktarayım: Dedim ki son duruşmada "İki duruşma arasında başka bir ilahiyatçı evlenme yaşını 1'e indirdi. Bunun toplumsal maliyeti ağırdır. Bunun sorumluluğu, sorumsuz ilahiyatçılara aittir… Bir gazeteci ve kız babası olarak pedofiliyi savunanlar, beni karşılarında bulacaklardır." Yani bütün pedofillere borcum var, ödemesem olmaz, bana yakışmaz.

***

Bu suç yeni mi? Kuşkusuz değil. Ama bu kadar yaygın olması ve bu kadar meşru görülmesi yeni. Bundan birkaç on yıl önce küçük çocuklarla evlenme suçtu, yasaktı. “Büyükleri saymak, küçükleri korumak” geleneğimiz olmak üzereydi, bir halk olma yolunda emin adımlarla ilerliyorduk. Sonra dinciler çıkageldi, el koydu topluma ve devlete. Bir halk olma amacından ve iddiasından vazgeçtik. Ne büyüklerin saygınlığı var artık, ne çocukları koruma sorumluluğu. Hâkim gericilik ülkede yeni gelenek ve yeni töreler oluşturuyor. Dün sapıklık olarak kabul edilen davranışlar bugün gelenek ve töre haline geliyor, getiriliyor. Onun için dinin arkasına saklanmış birtakım sapıklar beş-altı yaşındaki çocukların evlenebileceğinden bu kadar rahat söz edebiliyor.

Asıl üzücü yanı şu; bu yeni gelenek ve töre inşası devlet desteklidir. Sapıklık onaylanıyor, kabul görüyor. Altıncı yüzyıl çöl ahlakını hortlattılar el birliğiyle. Sapık sapık değil artık. Bir analiz sonucundan söz etmiyorum, mahkeme kararıyla tescillidir: Beş yaşındaki çocuklarla evlenebilirsiniz demek düşünce özgürlüğü, bunu söyleyene pedofil demek suçtur.

Bunları toplumun bütünüyle dinselleştirildiği, eğitimin dine göre şekillendiği, devletin bir din, hatta bir mezhep devleti haline getirildiği, inancın ayrıcalık sayıldığı bir zamanda konuşmamız asla rastlantı değil. Bu sapıklıkla toplumun dinselleşmesi arasında doğrudan bağ var. Ahlaken çöküyor toplum. Sapıklık ve dinselleşme o çöküntünün habercisi. Çöken toplum sapıklık üretiyor. Sapıklıktan ürken toplum kurtuluşun çaresinin dinde olduğunu sanıyor. Hem din hem sapıklık çoğalıyor. Halk olmaktan çıkma halinin özetidir.

***

Bataklık bu kadar büyüyünce içinde tuhaf sivrisinekler de türüyor haliyle. Birkaç gün önce bir kitap sıçradı o bataklıktan üzerimize. Pedofiliyi tasvir ediyordu. Yalnız biraz şehvetli bir tasvirdi bu. O sayede böyle bir kitap ve böyle bir yazar olduğunu da öğrenmiş olduk.

Oda TV’nin çalışkan yazarı Hakan Erol bu şehvetli yazarın şair olduğunu da açığa çıkardı. İlk şiirini de öyle öğrendik. O ilk şiirinin adı “WC”ydi ve tabii şairinin tuvalette çıkardıkları üzerineydi… Ne yazsın başka; romanı pedofiliye meyledenin şiiri de boka dönüşür.

Bunun ilahiyatçı versiyonları da var. Adı geçmeyen yazar gibi uzun uzun boka bakıyorlar, boku kutsal sanıyorlar... Derin dinsel bir dönemin içinden geçiyoruz, hep birlikte uzun uzun boka bakıyoruz, boku edebiyat sanıyoruz, inanç sayıyoruz... Mesele, bu tipleri "yazar" diye, ilahiyatçı diye sunan, kutsayan piyasa sisteminde. Bu sapıkları ve onların saçma sapan dışkılarını ödüle boğup parlatanlar, sorgusuz inananlar da suça ortaktır ve artık kaçışları yoktur!

Nitekim dayanamadılar kokusuna, boktan yazarı ve yayıncısını gözaltına aldılar. Niye, orası belli değil. Dini ve hukuki olarak suç olmaktan çıkarılmış bir konudur artık pedofili. Unutmayız ve unutturmayız; o yazar müsveddesini pedofili yüzünden gözaltına aldıranlar beş yaşındaki çocuklarla evlenilebilir diyen imam kılıklıya pedofil dediğim için beni mahkûm etmiştir...

Kaldı ki edebiyattır o, Vladimir Nabokov türü kara yazıcıları sırf anti-Sovyetik diye büyük edebiyat ilan ederek yolu hep birlikte açtınız. Geçtik bunları, çocuk pornosunu kutsayan Gülay Göktürk’ün yıllarca “muhafazakâr” gazetelerde yazmasını yadırgamadınız. Bir arkadaşımın dediği gibi, bazı düşünceleri dile getirmek suçtur; bazı alçaklıkların azı, çoğu olmaz. Pedofiliyi hoş gördünüz mü boğazınıza kadar boka batarsınız ve bir daha çıkamazsınız.

Nedir nihayetinde? Pedofil dinin arkasına saklanınca oluyor da edebiyatın arkasına saklanınca olmuyor mu? Serbest bıraktılar o yazarı da zaten. Karakolda söylediğine göre “Kirli Gerçeklik” akımındanmış âdem. Kibarlık ediyor, “Boklu Gerçekçilik”tir o. Sosyalist gerçekçilik boğazlanınca bunlar doldurdu yerini.

İlahiyatçı mahkemede fikirlerine kutsal kitabı kaynak göstermiş, mahkeme de bunu kanıt olarak kabul etmişti. Bana soruyorsanız söyleyeyim, dünyanın bütün kutsal kitapları bir araya gelse, bebelere dadanmanın mubah olduğunu söylese hepsini yırtar atarız. Yapamazsınız, yaptırmayız…

Öyle bir düzen kurdular ki koca bir iki yüzlülükten ibaret. O boktan edebiyatçı kutsal kitabı eylemine kanıt gösterirse ne yapacaksınız? Bırakacaksınız mecbur.

***

Pedofili suç olmaktan çıktıysa, tacizin, tecavüzün bir hükmü kalmaz. Nitekim bir başka hâkim duruşmada kadın avukatın etek boyunu tutanağa geçirerek yeni hukukun gereğini yerine getirdi. Şaşıramazsınız, hakkınız yoktur. Reisleri geçen hafta hakimleri şeriata göre karar vermeye çağırmadı mı?

***

Seçimden seçime koşuyoruz bütün bunlar olurken. Ama biz koşarken kaldırdılar seçimi. Seçim çalışması bir pagan ayinine dönüştü haliyle. AKP’nin adayı tarikat kapısı, CHP’nin adayı türbe kapısı aşındırmaya devam ediyor. AKP'nin yıktığı laikliği, laik Cumhuriyetin kurucu partisi cami avlusuna bırakıp kaçtı.

Çocuk ve kadın cehennemine dönüşen bir düzeni başka türlü nasıl anlatabiliriz? Çöküyor toplum. Çöktükçe altından sapıklık çıkıyor. Sapıklığı görenler ibadethanelere koşuyor panik içinde. Orada devletten maaşlı ilahiyatçı, çöküntüden panikleyenleri aydınlatmaya hazır, bekliyor. “Dinimizce evlenmekte yaş sınırı yoktur, beş-altı yaşındaki çocuklarla evlenebilirsiniz” diyor soranlara. Ama söylediğinin dehşetini fark etmiş olacak, “siz siz olun çocuk 9 yaşına gelene kadar yatağınıza almayın” diyor. Ne desin daha başka?

Edebiyatçıya da kutsamak düşüyor olup biteni. Yazıp basıyor. Sonra dönüp eserine bakıyor ki bildiğin bok!