Et-tekraru ahsen, velev kane yüz seksen!

Ülkenin en büyük havayolu şirketi olan THY’nin yönetimindeki 80’e yakın ismin Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu olduğu ortaya çıktı geçtiğimiz günlerde. Duyan da sanır ki uçaklar imamların üfürüğüyle havalanıyor. Öyle değil halbuki. İmam üfürüğüyle havalanan uçakların değil, halkın parasıyla havalanan imamların hikayesi bu.

Adı geçen okulun kayda değer bir özelliği yok. Havacılık konusunda eğitim falan da vermiyor. Ama gelin görün ki AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Necmeddin Bilal Erdoğan da bu okulun mezunu. “Take off” için yeterli bir özellik. Aynı dönemde Reisin oğluyla aynı okulda, aynı sınıflarda bulunmuşlar, boru değil. Kalkınan bu 80 kişi tanrının seçkin kullarıdır. Tanrı onları seçmiş, yollarını Kartal İmam Hatibe düşürmüştür. İlahi bir seçimdir! 

Fakat biz tanrıdan ziyade şeytana yakın olduğumuzdan “tanrının parmağı olayın neresinde” diye merak ettik kaçınılmaz olarak. 2003’ten beri tek tek aradan içeri alıyorlarmış Kartal İmam Hatipleri. Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde danışmanlığını yapan Mehmet İlker Aycı'nın 2015 yılında THY Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanmasıyla girişler hızlanmış. Aycı kuruma yeni gelen isimleri Kartal imam hatipte okuyanlardan seçmeye özen göstermiş. Böyle böyle sayı 80’i bulmuş.

Fakat 80 kişinin hepsinin sultana ve şehzadesine yaranmak için içeri alındığını düşünemeyiz. Demek elinde bir liste vardır. Kadro boşaldıkça listeden takviye etmektedir. 

Kartal İmam Hatip’in nasıl kuvvetli bir referans olduğunu şöyle anlatayım. AKP’nin kontrol etmek istediği şirketlere el koymakla meşhur Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Bilal Erdoğan’ın Kartal İmam Hatip’ten arkadaşı Burak Aksüs’e Ataşehir’deki paha biçilmez arsayı ihalesiz verdiği anlaşılmış vaktiyle. Usulsüzlük o kadar kör parmağım gözüne yapılmış ki, Sayıştay araya girip “çüş” demek zorunda kalmış. Denetim raporunda, “İhalesiz olarak sonuçlandırılan işlem sonucu, Ataşehir gayrimenkulleri, muazzam bir eksi farkla yükleniciye teslim edilmiştir” deniyor. İmam hatip faktörüdür. Kartal İmam Hatip’i duyan büyülenmektedir. 

Yıl 2014. Mecidiyeköy’de boşaltılan Ali Sami Yen stadı üzerinde yükselen Torunlar GYO inşaatı 10 işçiye mezar oldu. Devletimiz çok şükür ayaktaydı, olayı araştırması için Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Yunus Arıncı'yı görevlendirdi. Fakat Arıncı daha kolları sıvamadan Bilal Erdoğan'la Amerika'dan arkadaş olduğu anlaşıldı. Allahtan Arıncı Kartal İmam Hatip mezunu değildi. Fakat Torunlar GYO, zamanın Başbakanı Erdoğan'ın Eyüp İmam Hatip yıllarından arkadaşı Aziz Torun'a aitti.  

Yıl 2018… Gezi Direnişi sırasında Dolmabahçe’deki camide eylemcilerin içki içtiği yalanını basına servis eden Yasin Yıldız, Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na atandı. Doğru tahmin ettiniz, Yasin Yıldız’ın en önemli özelliği de Şehzade Bilal’in arkadaşı olmasıydı. 

İbrahim Eren adında bir başka arkadaşının hikayesini buldum Kartal İmam Hatip sıralarından. Başbakanlık müşaviri, TRT Genel Müdür Yardımcısı ve Türk Telekom Yönetim Kurulu Üyesi olmuş aynı zamanda. Kutlu imamızı bunların yanında bir de THY'de Basın Müşaviri atayarak ödüllendirmişler. Biraz daha araştırınca bunlarla birlikte ATV Genel Müdürü görevini de başarı ile yürüttüğü ortaya çıktı ki Kartal İmam Hatip’in olağanüstü başarısıdır. İddia ediyorum, bu niteliklerde bir öğrenci yetiştirecek okul yoktur yeryüzünde. 

O mezunlardan biri olan Yahya Üstün'ün devletin varını yoğunu içine doldurdukları Varlık Fonu torbasındaki 40 şirketten maaş aldığı iddia edildi birkaç gün önce. Dile kolay 40 ayrı şirketten 40 ayrı maaş. Biner lira alsa 40 bin lira eder. 10’ar bin lira alsa 400 bin lira. 200 asgari ücretli emekçinin bir aylık geliri demek bu. Sırf Kartal İmam Hatip’e yolu düştü diye kucağına bıraktıkları çuvalla para halkın parası; çayımızdan çorbamızdan, alın terimizden, yoksulluğumuzdan, yoksunluğumuzdan devşirilen para. 

***

E bu kadar para, bu kadar titr olunca cepte, arkadaşlar koşup dernek kurmuşlar “Önder İmam Hatipliler Derneği” adı altında. Bunlar daha önderleri, düşünün, binlerce imam hatip var geride bol maaşla şirketlere önderlik etmeyi bekleyen. Binlerce THY kursak, hepsini idareci atasak yetmez. Fakat büyük reisimiz geçen hafta koştu gitti, dernek üyelerinin gönlünü aldı. “Modern dünyada tüm bireyler, özgürlük peşinde koşuyor; hâlbuki Müslümanın en büyük özgürlüğü, Allah'a boyun eğmesi, kulluk etmesidir” dedi. Böyle kulluğa can kurban! Kim koşacak züğürt özgürlüğün arkasından, teslim ol yeter. 40 maaşlı kulluk modern İslamın büyük başarısıdır…

Reis önder imam hatipliler salonundan çıktı, artçı İlahiyat Fakültesi'nin 70. yılı kutlama törenine koştu. "Bizim tek dinimiz İslam'dır, diğer her şey sonra gelir" dedi orada. “Nedense ilahiyat mezunları öğretmen olmaya teşebbüs etmiyor, öğretmen olmak için gayret göstermiyor. Şu anda birçok imam hatipte Kuran derslerinin boş geçtiğini biliyorum ve şahidim” diye ekledi. Kim öğretmen olmaya teşebbüs edecek THY yönetim kurulu üyeliği varken. Aylık 400 bin lira geliri olan biri 6. yüzyılın sefil cennetini ne yapsın? İmam-hatiplik artık ülkemizin en dünyevi işidir. 

***

İki söz kaldı bu konuşmalardan aklımda. İlki, “et-tekraru ahsen velev kane yüz seksen” şeklinde. Arapça-Türkçe ortaya karışık bu lafın anlamı “yüz seksen kere de olsa tekrar etmek güzeldir” demekmiş. İkincisi daha eğlenceli; “Mektup yazdım Hasan’a, ha Hasan’a ha sana.” Bu ise bir şiirin nakaratıymış. Şiirin veya şiirlerin yazarı Abdurrahim Karakoç. Şiirlerin diyorum, çünkü Hasan’a yazılan mektupların sayısı 20’yi aşıyor. İlkine tezahürat fazla olunca bir de gelen mektuplar bölümü açmış şair. Bu da “Hasan’dan mektuplar” başlığını taşıyor. Hasan’ın imam olması yüksek ihtimaldir, anlama güçlüğü çekmesinden anlıyoruz. 

Mektup yazdım Hasan’a, velev kane yüz seksen… Mektup yazdım Hasan’a, 40 maaş var alsana… İmam hatip estetiğidir bu da. 

***

Bu kadar ağır edebiyatı her bünye kaldırmaz biliyorum. Edebiyatın alanından tarihin alanına geçeyim. Dinler tarihine uygundur bütün bunlar, bir sapma olarak değerlendiremeyiz. 

“Halife Ömer zamanında dinden çok, hızlı bir zenginleşme ve lüks bir yaşam göze çarpıyordu. Onun bir suikasta kurban gitmesinin ardından halife olan Osman, Muhammed’in düşmanı olan Emevi kabilesindendi. İslam’a en çok direnenler böylece iktidar oldular. 

Ali’yi öldürerek iktidar sahibi olan kâtip Muaviye, halifeliğini tanımayanları sert bir biçimde bastırdı ve iç karışıklıklara son verdi. Halifeliği askeri birlikler tarafından ilan edilmişti; böylece ismen var olan bu kurumu yeniden bir kurum haline getirdi. Ardından yeni fetihlere girişti. Bu, devlettir… Mekke karşısında Şam, iktidarın artık dinden değil, güçten geldiğinin işaretiydi. Nitekim Muaviye’nin ölümünün ardından çıkan iç karışıklıklar sırasında Yezid’in birlikleri Mekke’yi kuşatarak mancınıklarla taşa tuttular. Hacer-i Esved isabet alarak üçe ayrıldı: Kâbe yıkıldı. Bir Arap devleti kurdular ve içinde dinin yeri pek azdır. Ülkelerini genişletmeyi İslam kurallarını yerine getirmekle özdeşleştirmişlerdi. 

Sonra Abbasiler, Emevi yönetimine karşı ayaklanarak 750'de halifeliği ve iktidarı ele geçirdi. Emevi şeflerinden seksen tanesi bir ziyafet bahanesiyle bir araya getirilip öldürüldü. Bu tarihten başlayarak Abbasiler 1258'e kadar İslam dünyasının büyük bölümüne egemen oldu.

İlk Abbasi halifesi Ebu'l-Abbas’tı. 754'te kardeşi Mansur onun yerine geçti. Bu iki halife döneminde orduda Türk ve İran kökenliler önemli görevler üstlendi. Mansur, 762’de Bağdat kentini kurdurarak başkenti Şam’dan buraya taşıdı. Abbasi Devleti, Mansur'un torunu Harun Reşid döneminde en geniş sınırlarına ulaştı. Harun Reşid, Binbir Gece Masallarına konu olan görkemli saltanatını Bermeki ailesine borçluydu. Bu aileden Bermeki Yahya ve iki oğlu, vezir olarak Abbasi Devleti’ni 17 yıl boyunca fiilen yönetti. Yahya, içkiyi ve âlemi çok severdi. Yedi karısı, birçok cariyesi, on bir oğlu ve on yedi kızı vardı. Cömertti, şiiri çok severdi, şairlere paralar dağıtırdı. Dönemi İslam’ın lale devriydi…” 

Kısa din tarihidir. Benim “Din ve Devrim” kitabından aktardım.

***

Marx’a sığınalım bu durumda: “Halkın aldatıcı mutluluğu olarak dinin ortadan kaldırılması, halkın gerçek mutluluğunun beyan ettiği taleptir” diyor önce. Şöyle devam ediyor ardından: “Kuşkusuz, Luther, bağlılıktan gelen köleliği, onun yerine inançtan gelen köleliği getirerek yendi. İnancın otoritesini canlandırarak, otoriteye inancı kırdı. Laikleri papaz yaparak papazları laik haline getirdi. Din duygusunu insanın bilinci yaparak insanı dışarıdan gelen din duygusundan kurtardı. Yüreği zincire vurarak, vücudu zincirlerinden kurtardı.” 

Laikleri imam yapmak üzere geldiler, bütün imamları laik yaptılar. 40 maaş alan imam olur mu? İmamlık artık en dünyevi işlerimizdendir. 

Tekrar edelim öyleyse. Et-tekraru ahsen, velev kane yüz seksen: Bu düzeni değiştireceğiz ve mecburen imamlardan başlayacağız!