Cumhuriyet karşılaması

Geçen yılın Ağustos ayıydı. Bir TV programına katılan AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan,15 Temmuz sonrası yeni bir devlet kurulduğunu söyledi. "Beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan" dedi. Belli ki parti yönetiminde konuşulan bir konuyu dillendiriyordu. Stüdyodaki konukların bir ikisi “Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni ne zaman yıktınız da yeni devleti kuruyorsunuz?” diye mırıldandı.

Konuklar Cumhuriyet’in yıkılmadığını sanıyordu ama gerçekte yıkılalı çok olmuştu. Yıkan da AKP değil generallerdi. Oğan 15 Temmuz’da yıktıklarını sanıyordu ama 12 Eylül cuntası özenle yıkıp, enkazı bu imamlara teslim etmişti. Cemaatle birlikte gelip yıkıntının üzerine oturdular, dağıtmaya, parçalamaya başladılar. Yaptıkları tipik bir enkaz kaldırma işidir.

Fakat çok ürkek ve pek utangaçtılar. “Biz aldığımızda zaten yıkıktı” diyemediler. Cemaat, pastayı paylaşmak istemeyince enkaza el koymaya kalkıştı. Başarısız oldu. AKP’liler eski devletin o gün yıkıldığını sanıyor.

Peki, yeni bir devlet kurdukları doğru mu? Bakıyoruz kurulan ne diye. Sadece devasa bir saray görünüyor enkazın üzerine dikilmiş. O sarayda da tek bir adam görünüyor. Yargı o, yasama o, yürütme o. İşe girmeye kalkışsanız, sabıka kaydını bile ancak ondan alabiliyorsunuz. Başına fes geçirip, eline baston tuttursan bildiğiniz Abdülhamit’tir.

Yaptıkları ne? Dediklerine bakılırsa, yıkılmış bir imparatorluğu ayağa kaldırmış ve devrilmiş bir padişahı canlandırmışlar. Olur mu? Olmaz. Yıkılmış Cumhuriyet’i ayağa kaldırmak ve laikliği canlandırmak kadar imkânsız bir iştir bu. Yıkılan yıkılmıştır, çöken çökmüştür. Yenisini kurmak ise ancak yeni bir sınıfın devrimci dehasıyla mümkündür.

***

Ar damarları çatladı sonra, ürkekliklerinin yerini kof bir kabadayılık gösterisi aldı. Kendileri yıkmış gibi göstermeyi, yenisini kurmuş gibi şişinmeyi pek seviyorlar. Normal şartlarda sıradan sayılması gereken bir havaalanı açılışını bile Cumhuriyet’in kuruluşuna denk getirdiler. Havalimanı değilmiş açtıkları, anıtmış, öyle diyorlar. Bunu vesile ederek Cumhuriyet kutlamasını Ankara’dan İstanbul’a taşıdılar. Cumhuriyet’i başkentinin uzağında, anıt açılışıyla kutlayacaklarmış.

Sırf “Atatürk” ismini silmek için kentin ortasındaki koca havaalanını ıskartaya çıkardıklarını anlamamış gibi yapıyor seyreden kalabalık. Aslında ne Cumhuriyet umurunda ne de şeriat o kalabalığın. Zaten o ismi o havaalanına koyan da Cumhuriyet’i yıkan generallerdi. Kenan Evren’in yarım bıraktığı işi öğrencileri tamamlıyor şimdi. Cumhuriyet’i yıktıysan kurucularını sileceksin, mecbursun.

***

Dikkatlice bakarsanız göreceksiniz, il ve ilçelerdeki “Atatürk” adını taşıyan bütün okulları imam hatip yaptılar, adlarını değiştirdiler. Hoş, imam hatibe Atatürk desen ne demesen ne? “İnönü” adını taşıyan ne okul bıraktılar, ne de stat. Cadde ve sokakların durumu meçhul. Antalya, Afyon, Konya, Bursa, Sakarya, Antakya, Kayseri, Rize, Giresun ve Eskişehir’de “Atatürk” ismi taşıyan statları yıktılar, yenisini yaptılar, “Atatürk”ün yerinde yeller esiyor. Beşiktaş İnönü, Malatya İnönü ve Kocaeli İsmet Paşa statlarının akıbeti malumunuz. Ne koydular yerlerine? “Vodafon”, “Torku” gibi şirketlerin adını. Atatürk Kültür Merkezi’ni de sırf adı nedeniyle yıktılar. Samsun 19 Mayıs Stadı’na bile tahammül edemediler, yenileyip sildiler. Hepsi “Arena” oldu, sonra onu da sildiler “Park” yaptılar. Cumhuriyet düşmanlığının arenası, gericiliğin parkıdır.

Gizlisi saklısı yok artık, Salihli'deki bir öğrenci yurdundan Atatürk’ün adını silip, üzerine gerici-yandaş bir gazetenin “kudret hapı” kurbanı yayın yönetmeninin adını yazdılar. Yazarlar; tipik bir enkaz kaldırma işlemidir. Böylece Mustafa Kemal’siz ve İnönü’süz yeni bir devlet kurmayı deniyorlar. Yavuz Selim’e, Hamit’e, Osman’a, Fatih Mehmet’e, Abdülaziz’e yer var, iki Cumhuriyet kurucusuna yok.

***

Atlamayalım, açacakları anıtı inşa etmek için Kuzey Ormanlarını söküp attılar. “Anıt” ve etrafı Suudi çölü kıvamında artık. Sildikleri “Atatürk Havalimanı’nı” “Millet Bahçesi” yapacaklardı, yakın zamanda onun yerine “yandaş üniversitesi” kurulacağını muştuladılar. Kıyısına küçük bir park yaparlar, çay kek dağıtırlar. Millet bahçesi olmadıysa bile “millet kıraathanesi” garantidir. Çaya, keke vatanını satana İsmet İnönü bol gelir, Mustafa Kemal ise külliyen gereksizdir.

***

Basit bir tarifimiz var, hatırlatıyoruz. Cumhuriyet eski bağlılıkların hepsini yıkıp, bağsız kalanlardan yeni bir halk yaratma işidir. Yıktıkları Cumhuriyet bunu denemiştir ama başarısız olmuştur. Çünkü eşitlikçi olmaktan korktu, bir araya getirdiklerinin karnını doyuramadı, eğitimini tamamlayamadı, ürküp geriye kaçtı kendi devriminden. Şimdi kendi karşı devrimi adını siliyor ve ölüsünü gömüyor. Halkı ümmete dönüştürüyor.

Cumhuriyeti yıktıkları kesin, ama yıkılmış imparatorluğu ayağa kaldırdıkları ve devrilmiş bir padişahı canlandırdıkları tartışmalıdır. İmkânı var mı? Yıkılmış Cumhuriyeti ayağa kaldırmak ve laikliği canlandırmak kadar imkânsız bir iştir bu. Yıkılan yıkılmıştır ve çöken çökmüştür. Yenisini kurmak için ise ancak yeni bir sınıfın devrimci dehasına ihtiyaç vardır.

Demek ki, bir halk yaratma ve devrimci bir Cumhuriyet kurma görevimiz var.

Kutlu olsun öyleyse ve yaşasın Cumhuriyet!