Cizre Gezi'yi beklerken

Cumartesi günkü yazımda “yobazlardan kurtardığımız zaman “Gezi’de bir senfoni konseri verme” önerim genel olarak iyi karşılandı. Fakat her zamanki gibi Gezi ile Cizre arasında karar veremeyenler vardı. Bir okur Gezi konseri önerime, “neden Gezi’de de Cizre’de değil, Cizre daha ağırını yaşıyor” diye itiraz etti. Tabii, Cizre’de de olur, neden olmasın? Cizre vatandır.

Fakat “Asuriye” çölünde, Palmira’da olan da bizim için makbuldür. O konser Suriye halkının emperyalizme ve onun paralı askerleri olan yobaz dinbazlara zaferini muştulamaktadır. Baal tapınağının duvarlarında yankılanan büyük insanlık ailesinin zafer marşıdır. Ve elbette, Palmira’da kurşuna dizilip kafası koparılanların, Cizre’de bodrumda kıstırılıp öldürülenlerin, Paris’te Bataclan tiyatrosunda sebepsiz katledilenlerin kanıyla harmanlanmıştır.

Enternasyonalizm diyoruz buna; Din, dil, ırk benzeri bütün ayrımlardan azade evrensel bir vicdanın sesidir. Öyle bir ses ki, işçi sınıfının ağır yenilgilerinden, ezilen halkların bitimsiz acılarından damıtılmıştır. Gezi’yi, Cizre’yi, Palmira’yı, Paris’i birbirine bağlayan şey işte o acılar ve o tecrübelerdir.

xxx

Ama biliyorum “Cizre” itirazına bir cevap değil bu. 

Gezi bir halkın zalime karşı bir olup haykırışıydı, Cizre bir halkın bir zalim tarafından paramparça edilip susturuluşudur. Daha dün doğudan batıya bir anda paramparça edilmiş onlarca gülüş, onlarca gencecik hayat… Üstelik Gezi’nin katledilmiş çocukların fotoğrafları çoktan solmaya yüz tuttu; Suruç’ta, Ankara’da, Cizre’de öldürülenlerin anısı daha taptaze. Ama sanırım asıl kahredici olan hepsinden öte, bu utanç verici sessizlik!

Batı sessiz, İstanbul sessiz, Ankara, İzmir sessiz… Daha kötüsü Diyarbakır’ın sesini kaybetmesi. “Neden Gezi de Cizre değil” diyen okur aslında Gezi’yi Cizre’ye davet ediyor, anlıyorum. Ses istiyor acısına, zalime isyan istiyor, bodrumda sıkıştırılana dayanışma istiyor.

Ama bu sessizlik zalimin zulmünden değil sadece; Mazlumun zalimle iş tutmaya yeltenmesinden, zaman zaman mazlumun zalime benzemesinden. Bu sessizlik Ankara Kızılay’da otobüs durağında bekleyenleri hedef alıp patlatılan TAK bombası yüzünden. Bursa’da Cami önünden geçenleri sırf öteki diye öldürme kastı yüzünden. Bu şuursuz saldırıları kınamakta tereddüt edip, “yanlış da olsa devrimci eylem” gevelemesi yüzünden. İmralı muhabbetlerinde “10 yıldır AKP’yi biz ayakta tutuyoruz” böbürlenmesi yüzünden. İmralı, Saray, Kandil arasındaki postacının AKP zulüm örgütünün elemanlarıyla sarmaş dolaş olması yüzünden. Batı aydınlık mücadelesi verirken HDP’nin şeriatçılarının onların üzerlerine karanlık püskürtmesi yüzünden. Gezi’de Ergenekon bulma şapşallığı yüzünden. Polis Toma’sı altında ezilen çocukları darbeci olmakla itham etmek yüzünden. Gezi’de bir halk zalime karşı bir olup haykırırken, masa devrilmesin diye susulması yüzünden…

Ama bunlar acıya ses vermeye, zalime isyan etmeye, bodrumda sıkıştırılana dayanışma göstermemeye bahane değil. Gezi ile Cizre’yi yeniden birleştirebilir, zalime karşı hep birlikte bir olup haykırabiliriz.

Tek yolu var sessizliği yenmenin, hep o evrensel vicdanın peşinden gitmek. Zulüm de evrensel çünkü… Cizre’de, Sur’da makineli tüfek tarakaları zulmü haber veriyor evet. Karaman’da yobaz örgütlenmesinin arka odalarından çocuk çığlıkları duyuluyor. İstanbul’da savaş kaçkını çocukların gözleri açlıkla iri iri. Palmira’nın bin yılları devirmiş toprakları dinci yobazın katliamlarından arta kalanları kusuyor. Halep sokak sokak direniyor, Rakka isyan için fırsat kolluyor. Parisliler ölülerinin ardından yürürken yeniden keşfediyor cumhuriyetin değerini.

xxx

Sanki acıların birikmesini bekleyen tuhaf bir sessizlik bu. Sanki evrensel bir senfoni orkestrası o müthiş direniş bestesini çalmak üzere şefin ilk işaretini bekliyor. Az sonra sahnede baş döndürücü bir fırtına patladı patlayacak. Öyle bir ses ki bu, ha Gezi, ha Cizre, ha Palmira, ha Paris; ne fark eder nerede duyulduğu? 

Bu gelgitler unutulur, evrensel vicdan kazanır eninde sonunda. O gün yine her yerde o güçlü ses duyulur:

Yaşasın halkların özgürlüğü!

Yaşasın halkların eşitliği!

Yaşasın halkların kardeşliği!

Fransız Devrimi esintisi, Marx öpücüğü, Ekim Devrimi rüzgârıdır bu…

Eminim, bir gün mutlaka değişir halkların baht’ı. Büyük bir senfoni konseri düzenleriz Cizre’de de. Bach dinleriz!