BOP halifesi son Muaviye

Peygamber zehirlendi; kayıtlara göre ölüsü günlerce ortalıkta kaldı. Din büyüklerini öldürme geleneği peygamberden sonra da sürdü. Peygamberin ardından gelen Ebubekir hariç, bütün halifeler birer cinayetle, vakitsiz, hakkın rahmetine kavuştu. Yatağında ölen yalnız yaşlı Ebubekir’di ama kayıtlar göre o da bunu iktidarsızlığına borçluydu. İktidar Osman’daydı ve fakat Ebubekir iktidar sahibi taklidi yapmaktaydı. İktidarsızı öldürmenin hiçbir anlamı yoktur.

Demem o ki, İslam sert bir iktidar mücadelesinin içinden doğdu. Kabilelerin ve ailelerin pozisyonu din mücadelesinde üstlendikleri role göre yeniden belirleniyordu. Yeni dine direnenlerin kaybetmesi, destekleyenlerin kazanması sürecin mantığına uygundu. Ama çok kısa zamanda tam tersine gelişmeler ortaya çıktı. Yeni inanca sonuna kadar direnen Emevi ailesi, kaybedeceğini anlayınca derhal pozisyon aldı, devlette yer tutmaya başladı. İlk Müslümanlar kısa süre önce düşman olarak gerilettiklerinin şimdi efendilerine dönüşmekte olduğunu çaresiz gözlerle izlemekteydi. Kabile birliğinden “devlet”e geçmenin sancılarıydı bunlar.

Her devrimci hal gibi yeni din de başlangıçta cumhuriyete meyilliydi; seçim var ve çok sert, hatta şiddetli kampanyalar yapıldığını biliyoruz. Öldürerek veya oylayarak, mutlaka bir seçim yapılıyordu ve seçilenler sadece dinin değil oluşmakta olan devletin de başı sayılıyordu. Kavgaları budur.

İslam, devlet olmak isteyen bir din olarak başladı, kavgaların sonunda bir devlet dinine dönüşerek gelişimini tamamladı. Din, devlet dini olunca seçime de ihtiyaç kalmadı, cumhuriyet yıkıldı. Cumhuriyetin ve halifeliği gömen kişi Muaviye’dir.

Yıkılışı ise Osman zamanında başlamıştı. Emevi ailesinden gelen Osman devletin bir Emevi kurumuna dönüşmesine göz yumdu. Emevilerin ve Kureyşin onun zamanında elde ettiği ayrıcalıklar kabile zihniyetinin restorasyonu anlamına geliyordu. Kısa zamanda merkezinde Emevilerin ve Kureyşin olduğu imtiyazlı bir sınıf oluştu. Ali’nin müdahalesi çökmekte olan halifeliği ayakta tutmaya yetmeyecekti. Cumhuriyeti korumak için giriştiği son savaşta, asiler mızraklarının ucuna Kuran takarak Halifeyi durdurdu. Demek ki Ali zamanında kitabın kutsallığına inanan pek az Müslüman vardı. Halife öldürüldü ve İslam tarihi için yeni bir dönemin başlama vuruşu yapılmış oldu.

Halife Ali’nin ölümü üzerine Osman zamanında Şam Valisi yapılan Muaviye halifeliğini ilan etti. Seçimi kaldırdı, cumhuriyeti yıktı. Halifelik, onu silah zoruyla ele geçiren Muaviye tarafından 662 yılında fiilen ve hukuken kaldırıldı.

Kılıç zoruyla halife Muaviye, şartların zorlamasıyla imana gelmiş gönülsüz bir Müslümandı. Büyük ihtimalle yaşamının sonuna kadar öyle kaldı. Seçimle gelen ilk halifelerden nefretini saklamıyordu. O bir despottu ve din, üzerine giydiği iktidar kaftanı gibi bir işlev üstleniyordu. Şöyle diyordu: “Siz beni en iyiniz olarak kabul etmeseniz bile, ben başkanlık görevinde sizin için en iyisiyim.” Oğlu Yezid’i veliaht tayin etti, kendisini devlet başkanı olarak kabul etmeleri için halka baskı yaptı. Zamanın ruhuna uygun bir “devlet” ortaya çıkardı. Emevi devleti görünüşte bir “İslam devleti”ydi, gerçekte sıradan bir krallıktan farkı kalmamıştı.

Emevi tarihinin geri kalanı bir ahlaksızlık, yolsuzluk, gasp, yağma, cinayet, katliam hikâyesidir. 90 yıl ayakta kalabildiler, küçük bir ayaklanmayla yıkıldılar. Yıkıldığında Emevi Kralı Eşek Mervan Mısır’a kaçtı. Eşekti ama halifeydi de!

Ayaklananlar Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelen birini bulup lider ilan etti. Başkent Şam’dan Bağdat’a taşındı. Ama öte yandan Abbasilerin dinle bağı Emevilerden daha gevşekti. Asilerin iktidar bahşettiği “Kan Dökücü” lakaplı Abül-Abbas, Emevi geleneğini bozmayıp kendini halife ilan etti. Ayaklanıp Emevileri alaşağı eden fukara Müslümanlar elinden kaçıp giden iktidarın ardından bakakaldı.

Abbasi halifenin zevk-i sefası Moğollar 13. Yüzyıl ortalarında Bağdat’ı işgal edene kadar sürdü. Gerçekte dünyevi iktidarın bir gölgesinden ibaret olan halife direnmeye çalıştı.  Moğollar acımasızdı, şehirde kim varsa Moğollar tarafından kılıçtan geçirildi. Halife Mustasım’a kılıç sürülmeyip, makamına hürmetle bir halı yığının altında ölüme terkedildi. Kılıç zoruyla özel mülke dönüştürülen halifelik bir kez daha Moğol Hanı Hulagu tarafından tarihin çöplüğüne atıldı. Halifeliğin ikinci kaldırılışıdır.

Hulagu’nun Halife Mustasım’ı öldürmesi üzerine Mısır’a kaçmayı başaran Abbasi ailesinden Kral Mustansır’ın kardeşi Ahmet, Mısır’da Kölemen Hükümdarı Baybars tarafından “El Mustansın Billah” unvanıyla Halife ilan edildi. Yoktan var edilen halife, yeniden Abbasilerin siyah sarığını giydi ve Baybars’la birlikte (Buraya dikkat!) Şam Emevi Camisinde namaz kıldı. Halifelik unvanı 300 yıl boyunca Memluk himayesindeki tuhaf adamların elinde kaldı.

Sonra sıra Yavuz Selim’e geldi. Mısır’ı ve Suriye’yi fetheden Yavuz Sultan Selim o ölüyü bulup yeniden diriltti. Halife III. Müvekkil’in elinden tutup İstanbul’a götürdü, böylece Safevilere karşı güç kazanmayı umuyordu. Abbasi halifesi Müvekkil öldü, gelenek yerine bir Abbasi halifesinin geçmesiydi. Ancak halifelik ölüydü ve elinde kılıç olan teslim alıyordu. Yavuz Selim “aldım” dedi, aldı. Gerçekte ne aldı, bilmiyoruz. Halifeliğin kaldırılışlarından biridir.

Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşına girdiğinde çaresiz halife cihat ilan etti. Rivayet o ki Arap Müslümanların yüzünde sadece müstehzi bir gülümsemeye yol açtı. Sadece Hindu Müslümanlar ciddiye aldı, onun da çare olmadığını biliyoruz.

Mart 1924’te, Yavuz Selim marifetiyle dirilttiğimiz ölüyü gömdük. Belki de cumhuriyetle hilafetin yan yana olamayacağını artık görmüştük. Son kaldırılışıdır.

Ölünün, gündemimize yine “Şam Emevi Camisinde namaz kılma” mottosuyla gelmesi pek manidardır. Yeni Müslümanlar Halifelik düşü kurmaktaydılar ve cihatçı çeteleri sınırdan aşırarak, Emevi devletinin sınırlarında yapmayı denediler. Ancak, Gezi’ye, direnen Suriyelilere ve “Hacı Putin”e çarptılar, dağıldılar. Arkasından itenler, son Muaviye Tuhaf Sultan’ın halifelik, devlet başkanlığı ve BOP eş başkanlığı hayalini Şam Emevi Camii avlusuna terk edip kaçmak üzere.

Kılıcı kısa kaldı ve siyasal İslamcılığın İmam Hatipli Halife hayali çöktü. Aslında pek yakışırdı. Şanlı İslam tarihine altın sayfalarından biri daha ilave edilirdi ki, sonuç zaten ortada!

Devrimler çağına verilen kısa gericilik dönemi molası ardında pek çok insanlık dramı bırakarak bitiyor. Şimdi ölüleri ölülere gömdürme zamanı.