Yumak…

Seçim aşamasına doğru hızla yol alan AKP, açılımlarla toplumsal alt-üst oluşun kapısını sonuna kadar açmış durumda.

‘Demokratikleşme’ adıyla yapılan her girişim, temelsiz, mesnetsiz bir paylaşım kavgasına dönüşüyor.

Kafa karıştırıcıların cirit attığı, liboşların yağdanlık durumunda kirli bilgiler kustuğu bu yeni süreçten, bizler de payımıza düşeni almak üzereyiz!

Sonunda paketlerden biri de, sanat alanları için açıldı ve içinden gerçekten CİN çıktı!

Kültür Bakanlığı, sanatçıların sorunlarını çözmek için düğmeye bastı!

19-20 Kasım tarihinde Bilgi Üniversitesi’nde yapılan ve alandaki MESLEK BİRLİĞİ kuruluşlarından bazılarının katılımcısı olduğu toplantıda, bakanlığın TEK ÇATI önermesi üstüne sorular ve cevaplar sıralandı.

Bakanlık, meslek birliklerini ayrıştırmış, örneğin Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği’ni (TOMEB) bu toplantıya davet etmemiş, ayrıca alanda örgütlü bulunan dernek,vakıf, sendika gibi yapılaşmaları da yok saymış ve tek kelime ile AYRIMCI davranmıştır..

Memlekette sanat alanlarında her şey ‘güllük-gülistanlık’ diye düşünen AKP zihniyeti, sapla samanı ayrıştırmadan, sorunları ve çözüm yöntemlerini derinlemesine incelemeden bir dayatmanın, bir oldu-bittinin peşindedir.

Toplantı sonuçları açısından, şimdilik eli boş Ankara’ya dönen yetkililer, bakan beyin yeni talimatlarını bekleyecekler.

Anlaşılan odur ki, sistemli yarılma oluşturma faaliyetleri, artık üst düzeyde ele alınıyor ve olmazsa olmaz, BAKANLIĞA BAĞLI ÇATI dayatması gelecek günleri bekliyor.

Olup bitenlerden habersiz bir bakanlık neler yapabilir, birlikte yaşayıp göreceğiz!

***

Geçen gün, belki de ilk kez sağlıklı biçimde yapılmış bir araştırmanın sonuçlarını paylaştık dostlarla.

Türkiye tiyatrosu, amatöründen profosyoneline, devlet tiyatrolarından şehir tiyatrolarına kadar toplam 3.700 oyuncu barındırıyor.

Ne kadar az!

70 milyonluk bir ülke için, bu sayıya ‘vahim’ demek daha doğru galiba.

Gelin görün ki bu 3.700 oyuncunun özel tiyatrolar, devlet tiyatroları ve şehir tiyatrolarında yalnızca 1.500 kadarı sahneye çıkıyor.

Diğer meslektaşlarımın küçük bir kısmı, TV dizilerinde çalışıyorlar. Geriye kalanları ise İŞSİZ.

Bir takım kurumlara ‘sanatçı alımları’ da mal alır gibi, İHALEYLE gerçekleştirilence, yandı keten helva!

Yine de onca tiyatro kursu, atölyesi, onca özel okulun tiyatro bölümü ve bildik devlet üniversitelerinin tiyatro birimleri ha babam, de babam oyuncu yetiştiriyor!

Bugün, ‘Tiyatro Ana Sanat Dalı’ adındaki bölümlerinde, yıllık öğrenim bedeli 16 bin, 18 bin dolar olan özel okullarımız var!

Bu okulların bir çoğunun, tiyatroya oyuncu değil de, dizilere insan malzemesi oluşturmak için süslü-püslü çağrılar yaptıkları da bir gerçek.

Kısa yoldan ünlü olup para kazanma sevdası, meslek eğitiminin de içini boşaltmış durumda.

Okullardaki eğitmen-hoca çıtasına baktığınızda, başka bir gerçek pis pis sırıtıyor.

Deyim yerindeyse, birçok okulda ve kurs, atölye gibi dersliklerin büyükçe çoğunluğunda, EĞİTİM ALMASI GEREKENLER EĞİTMENLİK yapıyorlar!

Eee adı üstünde serbest piyasa!

İşin içinde bir de para olunca, her şeyi ile ‘serbest bir sanat eğitimi’ almış başını gidiyor.

Aynen Hoca Nasreddin fıkrasında olduğu gibi, “parayı veren düdüğü çalar.”

Bu durumu olumluya evirmek ise, yine sanat yaratıcılarına ve alandaki örgütlenmelere kalmış gibi görülüyor.

***

Onlarca sorunu maddelerle alt alta sıralayarak, bunların çözüm önermelerini tüm alanla paylaşmak için toplu bir çalışma gerektiği açık.

TÜRKİYE TİYATROLARI GÜÇ BİRLİĞİ GİRİŞİMİ bu anlamda bir önerme çalışması yapma kararı aldı.

Bu çalışmaya güç katmak, çözüm önermelerimizle birlikte ortak bir ses oluşturmak, birilerinin işine gelmeyebilir.

Varsın öyle olsun. Biz sahnelerimizden ve bulunduğumuz mevzilerden sesimizi yükseltmeye devam etmeliyiz.

Bugün tüm tiyatro yaratıcılarının, iş güvenliği ve özlük hakları sorunları can acıtıcıdır!

Devlet ve şehir tiyatrolarındaki meslektaşlarımızın giderek üvey evlat durumuna itildikleri her tür haklarının budandığı ve acımasızca yalnızlığa itildiği bu süreçte, özel tiyatroların bu sorunları, tanım yerindeyse kangren olmuş durumdadır.

Sormak istiyorum.

Ülkemizde profosyonel anlamda tiyatro yapan oyuncu kardeşlerimin, KAÇ TANESİ SİGORTALIDIR?

Kaç oyuncu arkadaşımla ‘patron’ durumunda olan taraf, SÖZLEŞME YAPMIŞTIR?

Kaç tiyatro patronu, kaç sanatçısı arkadaşımın VERGİLERİNİ VERİYOR?

Söyleyelim, profesyonel tiyatroların yalnızca yüzde yirmi beşi.

Bu sonuç, bu çağın en büyük ayıbıdır.

Oysa, her yıl Kültür Bakanlığı’na ‘yardım’ almak için başvuran tiyatro toplulukların sayısı giderek çoğalıyor.

Ülke özel tiyatro cenneti!

Ama nasıl oluyorsa, yardım alıp, oyun yapıp, gazete ilanı verip sonra da oyun bile oynamayan topluluk haberleri çığ gibi.

Birileri bunu Nişantaşı’nın göbeğinde yaparlardı, şimdi yurdun her yerinde bu kurnazlığa sığınılıyor!

O oyunlarda çalışan arkadaşlarımın iş güvenliği, daha oluşmadan gasp edilmiş olmuyor mu?

Evet bizde biliyoruz, o fonlarla oyun üretmek sonra onu seyircisi ile buluşturmak çok zor ama, çalışanlarınızı,oyuncularınızı sigorta bile ettiremiyorsanız, vergisini veremiyorsanız, özlük haklarını koruma altında tutamıyorsanız, zorunuz ne kardeşim, üretmeyin o zaman!

Açmayın perdelerinizi, zorlayan mı var?

Tüm tiyatro alanlarında tartışıp, üstüne konuşabileceğimiz en temel meselelerden birinin bu olduğu açık.

Bu işin takipçisi olacağımıza söz vermeli ve kendi onurumuzun çiğnenip ayaklar altına alınmasına asla izin vermeyeceğimizi karar altına almalıyız.

[email protected].