Yarın 1 Mayıs…

Sözüm size ey kardeşlerim.

Haftanın her günü her saati köle gibi alın teri döken set işçileri.

Uykusuz gecelerin şafağında işbaşı yapmak zorunda kalan ışık, görüntü, dekor, kostüm tasarımının emekçileri.

Bir haftalık zaman diliminde, büyük kahırlar ve acılar içinde, her bölümü bir uzun metrajlı sinema filmi süresindeki dizi çalışmasının içinde yer alan oyuncu kardeşlerim.

Bu senaryoları yazanlar, çekenler, montajlayanlar, müziklerini üretenler.

Karın tokluğuna çalıştırılan ve hiç bir hakkı olmayan figüranlar, ulaşım görevlerini üstlenen kardeşlerim.

Yaşadıklarınız ülkeme yaşatılanların gerçekliğidir.

Çoğunuzun sosyal güvencesi yok, üretimin satışından, tekrar yayınından elde etmeniz gereken telif hakkınız hiç yok.

Hepsini sözleşme adıyla önünüze konan kölelik belgelerini imzaladığınız an kaybediyorsunuz.

Ayda 4 gün izin yapıp, 26 gün kahır çekip, 4 bölümlük bir dizi çekiyor ve yalnızca tek bölümün parasını alabilirseniz, kendinizi anlık bir mutlulukla aldatıyorsunuz.

Ülkemizde işsizlik, pahalılık, talan ve adaletsizlik sizlerin ürettiği yalan dünyanın hayallerini kurduran işlerin sayesinde perdeleniyor.

İçinde olduklarınızın hiç birinde ne insan, ne hayvan, ne doğa, ne dün, ne geleceğe dair tek gerçeklik yok.

Bununla yüzleşmeniz zor biliyorum ama söylemek zorundayım, zalimin zulmüne ortak oluyorsunuz.

Akıl yıkama malzemesi olarak kullanılmak hangi erdemli insanın işi olabilir?

Üç kuruş uğruna değer mi çocukların gözyaşlarına sırt dönmek, acılar içinde kıvranan yoksulluğu, işsizliği, çaresizliği, adaletsizliği görmemek?

Eğitimin dinci soytarıların maskarası haline getirilmesini seyretmek çok mu eğlenceli?

Doğanın üç beş kan emici tarafından talanına bakakalmak, hayvan katliamlarına ses etmemek, kadın cinayetlerini kutsamak, içimizin-dışımızın betona gömülmesine razı olmak, hangi öğretinin uşağı olmaktır hiç düşündün mü?

İşçiler kapının önüne konurken; fabrikalar, dereler, nehirler, göller, tarım arazileri peşkeş çekilirken kör ve sağır olmak mı onurlu olmak?

Şimdi bir olanağın var kardeşim.

Şimdi 1 Mayıs günü meydana çıkıp, “yeter buraya kadar” diyerek kendini erdemli insanlığın içine atıp barışın, kardeşliğin, eşitliğin sesine ses katabilirsin.

Tıpkı 1977 yılında “Sansüre Hayır” diyerek yollara düşen haksızlığa, hukuksuzluğa direnen yüzlerce yaratıcı gibi.

Mesela adını benim kadar iyi bildiğin Süheyl Eğriboz olma vaktidir, Erol Batıbeki olma vaktidir, Aytaç Arman, Tarık Akan, Memduh Ün, Atıf Yılmaz, Ahmet Sezerel, Arif Keskiner, Şerif Gören, Zeki Ökten, Tanju Gürsu, Erdoğan Kar, Yusuf Çetin, Fikret Hakan, Fatma Girik, Türkan Şoray olma vaktidir.

1Mayıs’lar kazanılmış bir haktır.

Fabrikalar, okullar durmuşken sen de hakkını kullan çalışmayı reddet.

Çık meydana ve buradayız de.

Sansüre, hak yiyiciliğe, ötekileştirmeye, sanat ve hayat düşmanlığına set ol.

Çok mu zor?

[email protected]