Talan...

Kültürel varlıkların korunması ve geleceğe taşınıp insanlığın ortak değerleri olarak güvence altına alınıp yaşatılması, ülkemiz için koca bir yalan.

Uygarlıkların ev sahibi Anadolu topraklarındaki tüm antik yerleşim alanları üzerinde yapılan araştırma bilinçsizliğin, vurdum duymazlığın ve ilgisizliğin kurbanı olmuş durumda.

İstanbul’un ‘dünya kültürel mirası’ listesinden çıkarılması ve ‘tehlike altındaki kültürel miraslar’ listesine alınması, artık yakın bir tehlike!

UNESCO yayınladığı son raporda, gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

* Zeyrek ve Süleymaniye bölgelerindeki geleneksel yapıların durumu, Tekfur Sarayını içine alan bölgenin ve surların restorasyon kalitesi, kültürel miras alanlarındaki denetimsiz yapılaşma, yerel ve merkezi yönetim arasındaki koordinasyonsuzluk temel sorun olarak karşımızda duruyor.

Altı yılda tam sekiz kez, hem de başkanlık düzeyinde İstanbul’u ziyaret edip incelemeler yapan kurulun raporlarından anlaşıldığı üzere kültürel varlıkların durumu kent ve ülke yöneticileri için hiçbir şey ifade etmiyor.

Belediye Başkanı çıkıp, “ne isteniyorsa yapıyoruz, tarihi yarımada kurtarıldı” diyor.

Kültür Bakanı onlarca sorun sıralayıp, “Elimizden geleninin en iyisini yapmaya çalışıyoruz ama kent tahrip edilmiş, öyle kolay olmayan bir sürecin içindeyiz, yarımada ve giderek İstanbul kültürel miraslar listesinden çıkartılırsa, sorumluluğu ağır olur” diyerek itiraflarda bulunuyor.

Kentin valisi, bu konuda da vurdum duymaz bir cahillik içinde!

UNESCO raporuna dönersek, bu cahilliğin ve vurdum duymazlığın ifade ettiği gerçekleri daha iyi algılayabiliriz.

Sevilla toplantısının sonuçları, söylenenlerin çok daha ötesinde saptamalar yaparak acil çağrıda bulunuyor.

* Anıtları kapsayan tüm çalışmaların uluslararası standartlara uyması ve yeterli dokümantasyon ve analiz yapıldıktan sonra başlatılması konuları hâlâ garanti altına alınmamıştır.

* Tarihi yarımadadaki önemli altyapı projeleri ile kent topraklarını kullanıma açmaya odaklanan ve dolayısı ile Dünya Mirası listesindeki önemli bölgeler için uygun olmayan kentsel yenileme projeleri kaygı vericidir.

Bu sonuç, İstanbul kentinin haramiler tarafından nasıl üleşildiğinin yalın ifadesinden başkaca hiç bir şey değildir.

Ortaya çıkıp dillendirilen, ‘kentsel dönüşüm projeleri, talan projeleridir’ diyen kurum kuruluş ve bireylerin bire bir doğrulandığının da açık ifadesidir.

* 5366 sayılı, ‘Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun’ çerçevesinde önerilen kentsel yenileme projelerinde önemli hiçbir değişikliğin yapılmadığı görülmüştür. Bu projeler, Dünya Mirası ile bağdaşacak, koruma planlarını içerecek şekilde düzenlenmemiştir. Böylelikle 5366 sayılı kanunun tatbikatta uygulanması, Dünya Mirası konumundaki bölgelerin önemli bir potansiyel tehdit altında olmasını sağlamaktadır

AKP’nin Topbaş’ı ne diyor? ‘Ne deniyorsa yapıyoruz’.

Oysa yalan büyüyor.

Hem de beyefendinin planlı, programlı olduğu çok açık olan uygulamaları ile hayat bularak!

Marmaray denen o akıllara şenlik projenin sonuçlarının, ‘İstanbul’un Kuzey bölgesindeki trafik yoğunluğunun doğrudan Kültür Mirası’nın bulunduğu alana kayacağı’ saptaması beyefendileri hiç ilgilendirmiyor.

Yenikapı’da yapılması planlanmış metro istasyonu ve cadde çalışmalarıyla Neolitik çağa ait tüm buluntuların yitip gideceği gerçeği de umursanmıyor.

Vali, Marmaray için, ‘Kent trafiğine çözüm arıyoruz’ diyor.

Başbakan ‘Allah’ın izniyle bitiriyoruz‘ diyor.

Ama gerçek, tarihi yarımadanın bağrına sokulacak bir kara hançere işaret ediyor..

Koruma kurulu kararlarına, bu anlamdaki uluslararası hukuka hiçbir saygısı olmayan bu ifadeler, açıklamalar ve uygulamalar cahilliğin kendini ele verişi değil ise nedir?

Bu beyler için, UNESCO açıklamalarının hiçbir şey ifade etmediği gerçeğini görmek de öyle zor olmasa gerek.

Bizans sarayı üzerine beton dökülerek yapılan Four Seasons otelinin ek inşaatları için alınan yürütmeyi durdurma kararı, alandaki yağmanın başka bir ifadesi olarak ortada duruyor.

Karar, Kültürel Miras kapsamında olan bu alanda artık ‘hiçbir işlem yapılamayacağını’ saptıyor.

Ama saray buluntuları üstüne kurulacak ek otel binası için, eserlerin üstüne atılmış tonlarca beton ve çelik malzeme, dünyanın gözü önünde orada öyle duruyor.

Yok edilip, sarayın ortaya çıkartılması için yapılması gereken hiç bir çalışma yok.

Açıkçası olması da beklenmiyor.

Bütün bunları geçtik

* İstanbul’un bir kültürel envanter çalışmasına gereksinmesi vardır. Bu yapılmadan atılacak her adım Dünya Mirası durumundaki tüm varlıklara geri dönülemez zararlar verir. Tehdit altındaki mirasların kurtarılması insanlığın bir sorunu olarak algılanmalıdır deniyor.

Bu gerçek, bu kenti yöneten beyleri hiç ilgilendirmiyor da, 2010’da İstanbul’u Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlayan(!) 2010 Ajansı bu konuda ne yapıyor peki?

Hiç. Hem de kocaman bir hiç.

Ama haklarını yemeyelim. Onlar kafayı, Atatürk Kültür Merkezi’ne takmış durumdalar.

O bina yıkılıp, o alan rant alanı oluncaya kadar, ne gerekirse yapılacağa benziyor!

Kendi hazırladığı şartnameyle ihaleye çıkıp, ortaya çıkan sonuçlara gerekçeler uyduran Ajans’ın ne işe yaradığını da yeniden anlıyoruz.

‘Pahalı, bu parayla yenisini yaparız. Sendikanın aldığı yürütmeyi durdurma zaten elimizi kolumuzu bağlıyor’ deniyor.

Ayıptır ayıp.

Sendikanın aldırdığı karar, koruma kurulu kararlarına uyulması gerektiğini söylüyor. Dış cephe üzerindeki reklam tasarrufunuzu onaylamıyor ve o binanın amacı dışında kullanılmamasını öngörüyor.

Anlaşılıyor ki, bu günler İstanbul’un iyi günleri..

Sulukule yetmedi, daha Çalık grubuna peşkeş çekilen ‘Tarlabaşı Kensel Dönüşüm Projesi’ var. Sonra, sırada bekleyen Galata, Haydarpaşa talanları var.

Yetmedi, bütün bir İstanbul Boğazı ne güne duruyor, alın size 3. köprü…

Kasırlar, saraylar, surlar, havralar, kiliseler, camiler, sarnıçlar, tersaneler, konaklar… Her biri birer ganimet!

Satın savın dönüştürün, ezin, çiğneyin, yiyin yok edin!

Dünya insanlığının ortak mirası olan, kültürel kalıtlara karşı saygısız ve sorumsuz davrandıkları UNESCO raporlarıyla kesinleşen ve bu yüzden kara listeye alınan Afganistan, Irak, Pakistan, Etiyopya, Mısır, Hindistan, Nijerya, Senegal, Tanzanya, Yemen ve Sırbistan’dan hiçbir farkınız yok.

[email protected]