Şen olsun…

2009, getirdiği tüm acılarla ve buruk sevinçlerle geldiği gibi gidiyor.

Elbette insanlık tarihi açısından ardında bıraktığı kazanımlar da var.

Ama ülkemde yokluk-yoksulluk-işsizlik-sahtecilik her tür hak ihlali, darbe dönemlerini aratmayacak bir biçimde yaşandı, yaşanıyor.

Şu son günler, yeni bir alt-üst oluşa doğru hızla iteleniyoruz.

‘Açılımlar’ adı altında ülkeye giydirilen siyah kefen, baskın seçim hazırlığındaki AKP’ nin elini güçlendirmek adına iyi bir aldatmaca olsa gerek!

Ateş-barut ve kan kokusu, kardeşliğin tam orta yerinden tüm ülkeyi sarmadan, barışın egemen olması için ortak bir aklı yaşama katmak gerektiği ise gün gibi açık.

Galiba artık, nar’ın çatladığını ve tanelerin dağılmak üzere olduğunu iyiden iyiye algılamamız gerekiyor!

Kardeşlik, bir arada yaşamının hamurunu oluşturacak bir söylem olmaktan öte bir şey olmalıdır ve mutlak toplumsal gerçekliğimiz yeniden düşünülmelidir.

Bu durum, AKP’nin gerici aklının kavrayacağı bir gerçeklik olmaktan çok daha ötededir.

Bütün meselenin, içimizdeki barışı kışkırtmaktan geçtiği, yaratılan korkunun geliştirdiği düşmanlığı yenecek tek gücün de bu damarda gizli olduğunu algılıyorum.

Dinci gericiliğe, ırkçılığa ve buradan beslenen dönekliğe en iyi yanıt, barışın evet yalnızca barışın kazanımı ile verilecektir.

Biz, bizlere düşeni yapmaya hazırız.

Biliyoruz ki: sanatsal duyarlılıklarını yitirmiş toplumlarda çöküntüler, yok oluşlar, parçalanmalar daha hızlı gelişmiştir. Birbirlerinin kültürel zenginliklerine sırt çeviren halklar, ayrışmanın da ilk adımlarını atmışlardır.

Bu anlamda bu ülke sanatçılarına düşen görevler, önümüzdeki yıl daha da can yakıcıdır.

Eğer bu ülkede barış bir şiirde, bir ezgide, bir dans adımında, bir resimde, bir film karesinde, bir oyunda, bir sözcükte gizliyse onu ortaya çıkarıp, kardeşliğin zeminine serpiştirecek olanlar, elbette yine bu ülkenin sanatçıları olacaklardır.

Akıtılan kardeş kanı üstüne ağıt yakmak yerine, kanı durduracak sözü silah edinmek, tüm sanat alanlarının önündeki en önemli görev olsa gerek.

Bu anlamda yüzünü geleceğin gerçekliğine dönmekten ve hepimizin yüreklerini ısıtacak o güneşin altında birlikte sofra kurmaktan başkaca hiçbir çaremiz yok.

Yoksa gericiliğin ve ırkçılığın siyasal çöplüğünde oluşturulan bu pis kavga, bir kardeş kanı olarak üstümüze sıçrayacak.

Kürt sanatçı dostlarımızın 2009 yılı içinde, ‘birbirimizi tanımalıyız’ diyerek yaptıkları çağrıyı bu anlamda önemsiyorum.

Evet sonsuz doğrudur, birbirimizi tanımalıyız.

El sürmeliyiz şiirlerimize, ağıtlarımıza.

Halaya durmalıyız aynı gökyüzünün maviliğinde.

Demirci Kava ile Nazım’ı, Ahmet Arif ile Sabahattin Ali’yi kuşanmalıyız yeniden.

Fırat ile Kızılırmak gibi coşkun olmalıyız aynı su yatağında.

Aldanmadan namussuzluğun kara yüzündeki pis gülüşlere, uçsuz-bucaksız maviliklere savurmalıyız özgürlük türkülerimizi.

Din cambazlarına ve de ırkçı katliamcılara boş bırakmadan meydanı, eşitliği haykırmalıyız tüm insanlığa.

Bu ülkenin tüm yoksulları için açmalıyız sahnelerimizin perdelerini.

Emekçilerimiz için, hak arayan işçilerimiz ve işsizlerimiz için birlikte çıkmalıyız alanlara.

Soygunculara, hortumculara, hırsızlara, bezirganlara birlikte dur demeliyiz.

Kapıkulu ağalığına, eline silah verilip kardeş kanı dökmeye hazır hale getirilmiş koruculuğa, meydanda cirit atan cinayet şebekesi kafatası avcılarına birlikte hayır demeliyiz.

Birlikte dur demeliyiz aşiret geleneğinin din cambazlığına.
Üniversite avlularında, fabrika önlerinde, gemi tersanelerinde birlikte yükseltmeliyiz iş-eğitim-sağlık ve yaşam hakkını.

Amed’de, Dersim’de, İstanbul’da, İzmir’de aynı özgürlük utku için kol kola girmeliyiz.

Yobazına, ırkçısına, katil övücü namussuzuna, birlikte dur demeliyiz.

Tüm halkların kendi dillerini özgürce kullandıkları, yaşam hakkını savunalım.

Sonuna kadar kışkırtalım barışı, eşitliği ve kardeşliği.

2010 bu kapıyı aralasın bize.

Yürekleri şen olsun halklarımızın.

Birlikte yıkayalım, namuslu genç ellerimizi Munzur Çayında ve birlikte devşirelim Cudi dağının doruğundaki Berivan çiçeklerini.

Biz varız.

oaydinoaydinqgmail.com