Ne kaldı…

Çocukluğumda bayır aşağı seke seke seğirtmeye bayılırdım.

Koşarak yol almak gideceğin yeri yakınlaştırır belki ama bir tepeden aşağı doğru atlaya zıplaya seğirtmek hem zevklidir hem gideceğin yer birden ayağının altına düşüverir.

Bu seğirtme bahsi birkaç arkadaşınla birlikte olunca oyun haline dönüşüveriyor ya işte o zaman çocuk sevinçleriniz çığlık oluyor.

Ben geç anladım.

Meğer bütün ülke seğirtme meraklısıymış!

Yalnız, memleketin yurttaşı ile benim çocukluğum arasında bir fark var, ben ıslık çalarak bu işi oyuna çevirirdim millet ayetler, dualar okuyarak, ağıtlar yakarak, bazen küfürler filan savurarak ama daha çok ağlayıp-sızlanarak seğirtiyor.

Yani hiçbir zevki yok.

Seçim meydanlarına bakıyorum, 8 Haziran günü yaklaştıkça din Allah, kitap düellosu beylerimizi öyle kuşatmış ki hepsi cami avlusundan vaaz veriyorlar.

Kendine ‘muhalefet’ diyenlerin zavallıca dile getirdikleri şu hırsızlık ve katillik bahsi olmasa nerede yaşadığımızı da unutacağız.

Haziran 2013’te çocuklarımız toprağa düştüğünde diktatör ‘emri ben verdim’ demişti.

Arkasından yaşanan süreç ortada.

Başta emri veren sonra hiçbir katil derdest edilip cezalandırılmadı.

Direş sırasında dillendirilen taleplerse hazan yaprağı gibi ortalarda uçuşup duruyor, neredeyse unutuldu.

Yalnızca bağırıp-çağırıp failleri yerin dibine geçirip, çıkıp üstüne tepiniyoruz buda olup biteni sınırlı bir alanda görünür kılabiliyor.

Gerisi yok.

Tersi olsa yasaklar ezilip geçilmiş olur, yalan milyonlarca kez yere çalınır, direnişin yıldönümünde meydanlar dolar, dahası bu Azulüm bitirilmiş, talan çetesinin defteri dürülmüş olurdu.

Zor ülkeyiz zor.

Örgütlenmiş cehaletin yaydığı yalan ve korkuya teslim olmuş, yokuş aşağı seğirte seğirte uçurumun dibine koşuyoruz.

8 Haziran sabahı kaç yurttaş bu gerçeğe uyanacak ve kaçı ‘ne yapıyoruz biz’ diye sorgulayacak bunu kestirmek bile zor.

Hal böyle olunca bu düzeni ve onun tüm pisliklerini sıfırlamadan nasıl özgür-eşit bir gelecek kurulacak, nasıl birlikte barış içinde mutlu olacağız, nasıl aşk içinde şiire şarkıya, oyuna, edebiyata yani hayata dokunup şenleneceğiz?

Bunu anlamak zor!

Oysa katledilen çocuklarımızın gözbebeklerinde yiten sevinci geri çağırmanın vakti çoktan geldi ve geçiyor.

[email protected]