Işıklar Ülkesi…

Likya uygarlığından bugüne kalan topraklarda, sanat yeniden diriliyor diyebilir miyiz? Onu bilmem ama gördüklerim, yıkılıp gitmiş taşların yerine konması için, canla başla yapılan bir çabanın izini taşıyorlar.

9-12 Temmuz tarihleri arasında, Kalkan Yeşilköy’de ikincisi yapılan Köy Seyirlik Oyunları ve Köy Tiyatroları buluşmasından söz ediyorum.

İşi gücü tarım işçiliği olan köylülerden izlediğim gösteri, önemli bir başlangıcın kalıcı bir ilk adımı olacağa benziyor.

Doğrusu iki şeye çok öykündüm.

Birincisi, tüm köylülerin İlköğretim Okulu Müdürü ve öğretmenleri ile ortak bir akıl oluşturup, Yeşilköy Kültür ve Dayanışma Derneği’ni kurmaları sonra da okul bahçesine 2 bin kişilik, bir açık hava tiyatrosu inşa etmeleri.

İkincisi, Köy Tiyatroları Buluşması'nı gerçekleştirmek için yola koyulmuş olmaları.

İki yıl önce, tıpkı İzmir Bademler Köyü gibi, “bizim bir tiyatromuz olmalı, biz tiyatro yaparak dertlerimizi anlatmalıyız, komşu köylerle, ülkedeki köylü yurttaşlarla dostlaşmalı varlığımızı bu yolla anlatmalıyız” diyen Yeşilköylüler, yedisinden yetmişine tüm çevre halkın da desteğini alarak işe koyulmuşlar.

İlk yıl kendilerini anlatmada yaşanan zorluklar, kendisinden söz ettiren bir süreç olarak yaşanınca, ikinci yıl sorunların önemlice bir kısmı kendiliğinden aşılmış.

Dört oyunluk bu ikinci buluşmadaki seyirci katılımı, bunun en iyi örneği.

Toplam sekiz bin izleyen.

Bölgede gezinen turistlerin de ilgisini çeken seyirlikler tam adıyla barışın, kardeşliğin buluşması olarak adlandırılabilir.

Son gün, Yeşilköy Halk Tiyatrosu’nun ‘Komşu Köyün Delisi’ oyununu izlerken, yine Erkan Yücel ile çıktığım o uzun yolculuk düştü aklıma. Köy köy, kasaba kasaba, kent kent dolaşıp oyunlar götürdüğümüz o dost kalabalığın, en önemli parçasıydı şimdi sahnede olan.

Yeşerdim.

Köylüler kostümler kuşanmış, makyajlar yapmış, dekor çakmış, şarkılar bestelemiş, danslar kurmuş bir şenlik sunuyorlardı.

Ayin gibi!

Yeşilköy’ün bu çağdaş Donkişotları elbette yalnız değiller.

Uzunca zamandır Kalkan’da yazlayan Ahmet Gülhan ustanın katkıları saygıya değer.

Köylü oyuncu dostlarımızın, içlerindeki çocukların ortaya çıkmasını kışkırtan usta, kendi içindeki binlerce çocuğun da, yeniden ellerinden tutmuşa benziyor.

Anlayacağınız Ahmet Gülhan, tiyatro için yeniden çiçeğe durmuş.

Bir yandan, bölgede tarihe tanıklık etmiş dört Antik Tiyatronun yaşamla yeniden buluşması için çabalarken, bir yandan da insanlığın ortak biçimde ısınacağı, bir başka meydan ateşinin yanmasına katkı sunuyor.

Kalkan’da İlköğretim Okulu bahçesine, bin kişilik bir Açık Hava Tiyatrosu yapılması için kollar sıvanmış. Proje çizilmiş, gün sayılıyor.

Kıskanıyorum!

Sahnenin konumu ve kulisler, eşsiz manzaraya tanıklık edecekler.

Usta’nın tasarladığı sahnede oyuncu kardeşlerimin işleri zor!

Karşılarında, ışıklar ülkesi Likya’nın Kalkan’ı olacak.

Her oyun gecesi üstlerine koskoca ay doğacak, yıldızlar gökyüzünü kuşatacak ve lacivert geceler ışıklara bulanacak!

Seyircilerin de işleri zor. Onlar da, aynı ışıklı gecelerde aynı resmi, Kalkan’ın en güzel yamacından izleyecekler.

Heyecan verici!

İşleri yalnızca beton inşaatlar dikmek, kültürel alanları talan etmek olmayan akıllı dostlar, katkılar sunuyorlar. Yalçın Gülhan da tutmuş işin ucundan, Kalkan şenleniyor.

O, mavi düşü gerçeğe dönüşmek üzere olan sahneye çıkmak için can atıyorum!

Varsın Devlet, antik tiyatrolarımızı insanlığa kazandırmak için hiçbir şey yapmıyor olsun.

Örneğin, insanlık tarihindeki ilk meclisin toplandığı Patara Antik Tiyatrosu’nun kumlara gömülmek üzere olan hazin öyküsü, iç burkuyor olsun.

Ya da Meis adasına karşı alkışa durmuş, Kaş Antik Tiyatrosu’nun sahipsiz kalışı yürekler yaralasın.

Varsın, döneminin en önemli mimarisi ve insanlık tarihinin en görkemli yapılarından biri olan Side Antik Tiyatrosu’nda yalnızca belirli bölümler ziyaretçilere açık olsun.

Aspendos bir şirkete ‘pas edilmiş’ olsun.

Kaş Antik Tiyatrosu’nun yazma satıcısı Nihayet Hanım gerçeği biliyor nasıl olsa:

”Burayı 15 yıldır ben açıp, ben kapatıyorum. Burası taş, karşısı yaş. Devlet arada bir uğrar sonra varır yoluna gider. Bu yüzden buranın sahibi biziz. Aha, ben ve şu seksenlik Nermin Nine. Hadi düşün ardına da, sizi buradaki mezarlara götürsün. Kimse bilmez onları”.

Yol alıyoruz ve anlıyoruz ki Işıklar Ülkesi’nin parlayan yıldızları hiç sönmeyecek.

[email protected]