İkiyüzlülük…

Günlerden 25 Kasım 2018 Pazar.

Fransa’da insanlar sokakları, meydanları doldurmuş akaryakıt zamları ve  hakları için direniyor Macron hükümetinin istifasını istiyorlar.

Paris’de metro çalışmıyor, her tür ulaşım durdurulmuş, polis havadan karadan eylemcilere saldırıyor, görüntüler tıpkı 2013 Haziran Direnişi gibi. Tazyikli su ve biber gazı ile coplanan insanlar yerlerde sürüklenip ters kelepçeyle gözaltı yapılıyorlar.

Bu görüntüler aslında birkaç gündür tüm yandaş medya kanallarında birinci haber olarak veriliyor.

“Polis aşırı güç kullanıyor”, ”Sarıların eylemi bir hak arama eylemidir ve demokratiktir” diyor türbanlı bir TRT muhabiri. “Şanzelize kana bulandı” diyor başkası, “Faşist Macron hükümeti şiddeti doruğa taşıdı” diyor diğeri. 

Aynı zaman diliminde Dışişleri Bakanlığı sözcüsü “Macron hükümetinin, eylemleri aşırı şiddet yöntemiyle bastırmasının demokrasi ile bağdaşmayacağını” söyleyip, “Türkiye olarak hakları için mücadele eden insanların demokratik davrandıklarını, orantısız gücün kaygı verici” olduğunu ekleyerek Macron hükümetini kınıyor.

Aradan yalnızca 4 saat geçiyor.

Tünel meydanı denen yerde ülkemin onurlu, erdemli kadınları toplanıyor, “Kadına Şiddete Hayır” tek slogan.

Polis havadan helikopterlerle, karadan binlerce kasklı maskeli polisle kuşatıyor insanları.

“Eyleminiz yasal değildir” diye bağırıyor megafon tıpkı Macron polisinin bağırdığı gibi.

Yürüyüşe geçmek istiyor binlerce kadın.

Kuşatmanın çemberini daraltıyor polis. 

İnsanların hedefi Taksim Meydanı.

Hani şu 2013 yılından beri yalnızca dinci yobaza, AKP ve yandaşlarına açık betona gömülmüş ucube meydan!

İstiklal caddesine açılan tüm ara sokaklar bariyerlerle kapatılmış, kuş uçurtmuyor polis.

Kalabalık artıyor, sloganlar çoğalıyor, sabırsızlanıyor polis şefleri, emirler yağdıran telsiz konuşmaları birbirine karışıyor.

Havada helikopterler fırr dönüyor.

Önce biber gazı ile saldırıyorlar, ardından joplar uçuşuyor havada, 

Kadınlı-erkekli 23-24 yaşındaki polisler; öğretmenlere, mimarlara, doktorlara, oyunculara, mühendislere, öğrencilere, kız kardeşlerine, annelerine, komşularına saldırıyorlar.

Gözlerimin önünde, Şiddete Hayır diyen anası yaşındaki kadından hırsını alamayan kadın bir polis, telefonuyla görüntüleri kaydeden bir başka kadına tekme tokat saldırıyor.

Elinde kamerası ile haber yapmaya çalışan gazetecinin yüzüne 1 metreden gaz sıkıyor bir başkası.

Kendi vatandaşına ana-avrat küfrediyor, tekme savuruyor, suratına tükürüyor bir diğeri.

Dahasını detaylandırmam anlamsız.

Polis eylemi bastırdığını sanıyor, kadın dövmenin, dünyanın gözü önünde işkence yapmanın gururuyla çekiliyor İstiklal caddesinden.

Geride gaza bulanmış ve her tarafı bariyerlerle kelepçelenmiş bir İstiklal Caddesi kalıyor.

Çoğunluğunu Arapların oluşturduğu müdavimler eylemin bitirildiğini görüp tekrar hücum ediyorlar caddeye, anında akrep yuvasına dönüyor ortalık.

Acıkmışlar, kebapçı dükkânları tıka basa doluyor.

Akşam haber bültenlerine göz atıyorum.

Yine ilk sıralarda Fransa var. 

En kısa haber 10 dakika, Fransız polisinin tüm şiddet görüntüleri, yaralanan, tutuklanan eylemciler, yakılan ateşler, sıkılan gazlar ve Macron hükümetini yerlere çalan sunumların bini bir para.

İstanbul’daki Kadına Şiddete Hayır eyleminden tek kare görüntü yok.

Lağım medyası ağız birliği etmiş; “Kadına şiddet yapılıyor bahanesi ile terör örgütlerince kışkırtılan bir grup kadının eylem yapmasına izin verilmedi” diye haber yapıyorlar.

Şimdi bunun adı ikiyüzlülük değilse nedir?

Her iki yüzü de sahtecilik, her iki yüzü de yalan, her iki yüzü de tapınmacı, her iki yüzü de ceberut ve her iki yüzü de ülkesine, halkına düşmanlık.

[email protected]