Hayal…

-Geçtik tabi hocam %11.5,12 bandındayız, daha vaktimiz var %13,5 ile tamamlarız.

-Gün itibariyle %35 olduk, yükleniyoruz, göreceksin ağabey %38 ile bitireceğiz bu işi.

-Bizi %17 gösteriyorlar yetmez, iktidarı istiyoruz.

-Barajı patlattık, milli hükümet geliyor.

-Saadet’in farkına geç varanlar şimdi bizimle.

-Koalisyon memleket için ölümdür. Eski Türkiye yok artık, Yeni Türkiye başkanlık sistemi ile yüzyılın devi olacak.

Ben bu söylenenlerin hiç birine inanmıyorum.

Hatta meydanlara, sokaklara, birebir konuştuğum yurttaşlara kulak verince, ülke binmiş bir alamete gidiyor kıyamete durumu var.

Bu hafta içinde yaşadığım bir kaç olay anlatayım.

*Vapurun kıç tarafında yolculuğu severim. Boğazı yarıp giden geminin ardından çığlaşan martılara simit atma alışkanlığım var. Deneyin, yazılmamış senfoni gibi bir şenlik.

Son yolculuğumda 25 yaşlarında kara yağız bir delikanlı seslendi.

-Resim çekinebilir miyiz?

-Tabi buyurun.

Sokuldu yanıma, tütün kolonyası sürmüş, gömlek cebinde ince uçlu tek dal  sigara.

-Bitti memleket ağabey, 2 aydır işsizim.

-Ne iş yapıyordun?

-Hiç, inşaat.

-İnşaat biter mi, AKP gece-gündüz ‘inşaat sektörü’ diye böbürleniyor!

-Her şey durdu ağabey, TOKİ’nin işlerini yapan taşeronlar paralarını alamıyor, ee onlar alamayınca iş duruyor, bizler yine aç, açıktayız. Zaten günde 11 saat çalışıyorsun, hiçbir güvencen yok, yevmiye 70 lira.

-Seçimlere bir şey kalmadı, düzelir belki?

-Düzelmez ağabey, büyük balık küçük balığı yutar. Hırsız her yerde.

Bakakalıyorum ardından.

*İstiklal Caddesi’nde kitapçı dostuma uğruyorum.

-Ne haber?

-Ne olsun gördüğün gibi.

Çay söylüyor, kitapların arasına ilişiyoruz.

-Dükkân arı kovanı gibi, ne güzel.

-Sen birde kasanın o tarafa bak bakalım kaç arı var?  %80’i bakınıp, bakınıp gidiyorlar.

Kitap sayfalarına sığınmış insanların gözbebekleri hep gülüyor.

-Ne olacak seçimler?

-Benim oy vereceğim parti tarihinin en düşük oyunu alacak biliyorum, düşünsene; halkının %71 opera, bale, senfoni, tiyatro, resim galerisi, kütüphane, müze bilmiyor, kitap okuma oranı %3, ne olur o ülkede?

Mutsuz insanlar edebiyata sığınsa, ülkenin geleceği şiir gibi olur.

Bakışıyoruz.

Çayımı içip, kitaplarımı alıp çıkıyorum, yolcularken ardımdan sesleniyor.

-Bitti bu iş, 35 yıllık mesleğim öldürüldü, basıp gidiyorum köyüme, ya da bir deniz kenarı kasabaya.

-Zaten İstiklal’de üç kitapçı kaldınız, yapma bunu.

-Yaptım bile, satılık ilanı haftaya çıkıyor.

Islık çalıp öfkemi dindirmeye çalışıyorum, kalabalık üstüme panzerler gibi geliyor.

Fazla değil 15 sen öncesi tiyatroları, sinemaları, kitapçı dükkânları ile eşsiz bir yerde burası diye düşünüyorum. Bu nasıl iş arkadaş 13 sene yetti her şeyin bitirilmesine.

Mayamız bozuk!

*Eve giriyorum, telefonum çalıyor.

-Duydun mu ağabey Ferhan Şensoy’un başına gelenleri. Ferhangi Şeyler oyununda bir grup türbanlı, çember sakallı sahneye laf atıp, protesto edip çıkmışlar.

Ferhan’ı arıyorum.

Bir küfürdür kuşatıyor bedenimi.

Hiç mi güzel bir şey olmaz şu 77 milyonluk ülke de, ne bu kâbus mu?

Oy hesaplarına, yüzdelik oranlarına dolanıyor aklım.

Ekrandaki resim ilişiyor gözüme.

Ortada Vedat Türkali, sağında Halil Ergün, Solunda Ufuk Uras.

‘Oyumuz onurumuzdur’ diyorlar.

Halil Ergün “AKP’ni destekliyorum bıktım bu ulusalcı cahillerden” demişti, Ufuk Uras ‘yetmez ama evet’ diyen sürünün başıydı!

Sonra meydanlarda kendi meşrebince barış-özgürlük seslerini çoğaltıp, ‘seni başkan yaptırmayacağız’ diyen insanlığa bakınıyorum.

Dün bu ülke halklarının başına ‘yetmez ama evet’ diyerek en büyük belayı açanlardan size ne fayda gelir diye söyleniyorum.

Hiddetle gazetemin sayfalarına dikiyorum gözümü.

‘Sandığın çözüm olmadığını anlamaya az kaldı.’

Hayal gören bir ülkeyiz.

Milyonlarca insan, siyah-beyaz hayaller kuruyoruz. Nasıl oluyorsa oluyor, onları da sürekli çalıyorlar ve biz susuyoruz.

Vapur yolculuğunda yanıma sokulan işçi kardeşimin sözleri yapışıyor aklıma, ‘Hırsız her yerde.’

[email protected]