Gözaltı müsameresi ve hayat…

15 gün içinde üç ülke dolaşıyorsunuz, gecenin köründe İstanbul’dan uçağa biniyorsunuz, İzmir Urla ‘da yapılacak Tiyatro Festivali için Urla’da otelinize yerleşiyorsunuz kimlik veriyorsunuz, 15 dakika sonra iki polis “Hakkınızda GBT” var diye karşınıza dikiliyor.

Gece saat 3, önce hastahaneye sonra karakola götürülüyorsunuz, hakkınızdaki dosyayı görmek istiyorsunuz, “Dosya yok, yalnızca gözaltı emri var dosya savcılıkta” deniyor, avukatlarınız dostlarınız geliyor, nafile 7.5 saat karakolda bekleşiyorsunuz sonunda yine hastahane ve savcının karşısına çıkarılıyorsunuz.

2016 yılında açılan bir hakaret davası ile karşı karşıya geliyorsunuz.

Savcıyı görmek istiyorsunuz, “O siz miydiniz“ diye bakınıyor yüzünüze.

-Çeteler, katiller ellerini kollarını sallayarak dolaşırken bana bu yaşatılan düşmanlık değil mi, yatar uyurdum sabah kalkar karşınıza gelirdim, ne bu?

Yanıtlayamıyor hiç kimse.

Dosya açılıyor, IŞİD katillerini öven gazeteci yazar olduğu söylenen bir gerici için yapılan paylaşıma yorum yapıp hakaret etmişim.

-Peki, bu davayı açmış olmanın utancını sorgulamayacağım hangi ülkenin yurttaşı olduğumu biliyorum, durum belli, ancak neden bana bildirim yapılmamış?

-Yapılmış, işte adres.

İstanbul Beyoğlu, Sıraselviler caddesinde bir adres okunuyor.

-Bu nasıl iştir, benimle ilgili birçok dava var, nerede ise her ay Adliye koridorlarında karakollardayım, adresim nasıl bilinmez?

-Onu bize değil dava açan savcılığa sorun.

Durum anlaşılıyor ifadeyi veriyorum.

-Bu kadın bunları söylediyse ben söylediklerimin arkasındayım, IŞİD katillerini övmek insan dışılıktır, bunu din ile inanç ile örtmeye çalışmak halka, inançlı insanlara düşmanlıktır, katil sevicilikle katil olmak eş değerdedir.”

İmzalıyor, çıkıyorum. Kapının önünde oyuncu arkadaşlarım, dostlar, basın. Telefonum hiç durmuyor, ülkemin her köşesinden iletiler yağıyor, havuz medyası dâhil durumu haber yapıp yayınlıyor.

CHP, HDP, ÖDP, meslektaşlarım sonra sendikalar, her alandan sanatçı dostlar, çevre örgütleri arıyor.

Mutlanıyor insan, yalnız olmadığınızı bilmek güzel.

Akşam önce festival yürüyüşü yapıyoruz, katılan tiyatrolar, halk, vekiller, belediye başkanı, dostlar kalabalığız.

Tiyatro hayatın sevinci.

Aynı gün Urla Malgaca pazarında söyleşi var, sanat ve hayat konuşacağız.

Kalabalıkça bir kitlenin karşısına alkışlarla çıkıyoruz.

Durumumu değil, AKP’nin sanat düşmanlığını anlatırken ezan okunuyor, soruyorum halka “devam” deniyor, söyleşiyoruz, bitiyor.

Sonrasında bana iletilenden anlıyorum ki, 4 MHP’li ezan okunurken konuştuğum için üstüme yürümeye kalkıyorlar, Belediye başkanı ve oyuncu arkadaşlarımla halk “haddiniz değil” diyerek engel oluyorlar.

Bu 4 kişiden birinin 12 yaşındaki bir çocuğa tecavüze yeltenmekten 8 ay hapis yattığı bilgisi uçuşuyor havada, gülüyorum.

“Görünmesin ortalıklarda” diye tehdit savuruyorlar.

Umursamıyorum, inadına Urla sokaklarını yalnız başıma, çay-kahve-yemek ikramları, “geçmiş olsun” bağırışları arasında dolaşıyorum, bir gün değil her gün.

Akşamları meydanda kurulan sahneyle, köylerde oynanan oyunlarla Urla sevinçleniyor.

Umudum çoğalıyor, çocukların, kadınların göz bebeklerindeki gülüşler yeşertiyor hayatı.

3. gün, İstanbul ve Ankara’da Suruç’da IŞİD adlı canavarlığın katlettiği çocuklarımızı anmak isteyen insanlığa polis saldırıyor, şaşırmıyorum.

IŞİD çetesini övene hakaretten hakkında dava açılan biri olarak hiç şaşırmıyorum.

Festival şenlikle bitiyor.

Sahneden alabildiğince “Yaşasın hayat, yaşasın tiyatro” diye bağırıyorum, dostlarım eşlik ediyorlar.

İçinde barış olan, kardeşlik olan, eşitlik ve özgürlük olan alkışlarla selamlanıyor Urla.

Bir kez daha sanatın açtığı çiçekli pencerenin umut ışığı olduğunu anlıyorum.

Urla Toprak Sahne emekçilerine, Anadolu’nun dört bir yanından gelen genç arkadaşlarıma, Urla halkına, Belediye başkanı dosta alkışlarımı çoğaltarak dönüş yollarına düşüyorum.

Dilimde bir oyun şarkısı.

“Gardiyanları ve yargıçları ve savcıları
hepsi halka karşıdır.
Kanunları, yönetmelikleri, bütün kararları
hepsi halka karşıdır.
Dergileri, gazeteleri, bütün yayınları
hepsi halka karşıdır.
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak,
durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.
Panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları
hepsi halka karşıdır.
Zindanları, tutukevleri, işkenceevleri
hepsi halka karşıdır.
Borsaları ve şirketleri ve iktidarları
hepsi halka karşıdır.
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak,
durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.”

[email protected].