Gemicik…

Ne içlerinde ortaya saçılan bir kargaşa belirtisi var, ne yakın tarihte yok olup gideceklerini gösteren belirgin bir iz. İpler her anlamıyla “4.5 yıl daha buradayız” diyenin elinde.

Evet, yükselen ufak-tefek sesler yok değil ama bu 17 yıllık saltanatın çökmesini sağlayacak bir yapıdan yani işçi-emekçi örgütlemesinden yükselmiyor.

Ekonomideki yuvarlanışa zavallıca ses eden işbirlikçisi sermaye, yalnızca kendi çıkarlarını dile getiren bir yerden fısıltılar halinde konuşuyor ve had bildiren azarı yiyip susuyor.

Adaletsizliğin sermaye dolaşımını engellediğini, yatırımcının kaçtığını, üretimi bitirdiğini söyleyenlere yanıt yeni adaletsizliklere imza atarak veriliyor.

Çevre-doğa katliamlarına ses edenlere ise hem yapılan çifte saray inşaatıyla, hem Kuzey Marmara Otoyolu için kesilecek binlerce yeni ağaçla, hem Kanal İstanbul talanıyla yanıt veriliyor.

Sanatçıları ötekileştirme geriliğinde, gazetecilerin içeri atılmalarında, sokak ortalarında linç edilmelerinde, halka yalan söyleme geleneğinde, basın açıklamalarına tahammülsüzlükte tek adım bile geri atılmadı, atılmayacak.

Daha onlarca durum ve hepsine karşı küstahça dikleniş hallerini sıralayabiliriz.

Ne ABD, ne Rusya ile yaşanan krizler, ne Suriye’de olup bitenler ne sınırların boydan boya yeni göçmen yığınaklarıyla dolacak olması umurlarında değil.

Varsa yoksa İstanbul’da iptal ettikleri seçimi kazanmak yani kaleyi vermemek.

Bunun için yapılamayacak yok.

Yeni yalanlar, kumpaslar bir program dâhilinde servis edilmeye başlandı. “Çaldılar” çıkışı bilinçli bir yönlendirmenin ilk belirtisidir.

Öcalan için kaldırılan görüş yasağı üstüne gelişen söylemlerden, Samsun’da 19 Mayıs törenlerindeki müsamere görüntülerine kadar her şey aynı hedefe yönelmiş kurmacanın birer parçası.

Samsun’da o arkadaki geminin önünde çektirilen fotoğrafın bu coğrafya için hiç bir karşılığı yok.

Çünkü orada barış yok, eşitlik yok, orada emeğin, işçinin emekçinin hakları yok, orada adalet yok.

Orada tek adam saltanatının “milli” diye yırtındığı ittifak falan hiç yok.

Yalnızca zamanı kurtarma yalanına figüran olmuşlar var ve gücü oradaki hamasetle sınırlıdır.

Fotoğrafın bir önemi varsa o da (birkaç eksikle) kimlerin aynı gemide olduğunun tarihsel belgesi olmasıdır.

AKP için 23 Haziran simsiyah bir duraktır.

Yalnızca Sayıştay raporlarına göre, İBB’nin 1 yıllık yolsuzluk karnesindeki rakam 753 milyon lira!

Hani o uzunca listedeki vakıflara, şirketlere, lağım medyasına aktarılan milyonlarca lira bu raporun ne kadar içinde ne kadar dışında bilmiyoruz ama arpalık o kadar büyük ki, milyonlarca üyesi bulunan bir partinin yöneticilerinin ve yancılarının büyükçe bölümü buradan besleniyor, hem de araç kiralarından oturdukları villaların, yalıların giderlerine kadar.

Bu başlık birçok gazeteci tarafından yazıldı, belgeleri yayınlandı, yalanlayan olmadı.

İşte bu yüzden ekonomik kriz daha da derinleşirmiş, işçiler-emekçiler, halk daha da yoksullaşırmış, enflasyon, döviz kurları tavan yaparmış, borsa batarmış umurlarında değil.

Yalnızca kendi saltanatlarını düşünüyorlar.

En büyük korkularıysa İstanbul düşerse yolsuzluklar, talan ortaya saçılır ve işte o zaman karşıt sesler çoğalır, kargaşa dağ olur, iş kontrolden çıkar ve erken seçim fısıltıları çoğalır.

Buna bir an bile tahammülleri yok.

Bu saptamayı yapanlar kendi yazarları, yorumcuları ve aynı çanaktan beslenen eski siyaset cambazları.

İşte tam da şimdi; aynı gemide olanların kendilerini ele verdiği şu süreçte; ülke emekçilerinin, yoksullarının, işçilerinin, aydınlanmacı insanlığın kol kola girip saf tutması gereken günlerin içindeyiz.

Ya o gemi yol alıp talanı sürdürmeye devam edecek ya da batırılıp yeni özgür eşit bir ülke için meydan ateşleri yakılıp, halaylar kurulacak.

[email protected]