Film bitti…

İlgilenmiyorsunuz biliyorum.

Haksız da sayılmazsınız.

Bunca acının, kahrın, gözyaşları ve hüznün, içeride dışarıda salyalar saçarak savaş çığlıkları atan bir ülkenin yurttaşı olarak gündeminizde sanat ve sanatçı düşmanlığının olmasını beklemek zaten tuhaf ötesi olsa gerek.

Yetmedi karşımızda kendi koruma güçlerini, kendi bütçesini, kendi danışmanlarını, yardımcılarını, bakanlarını, polisini, silahlı güçlerini, yargısını, yazlıklarını, kışlıklarını oluşturmuş "devlet benim" diyen bir güç var.

Her şeyin üstünde bir güç.

Meclisin, mahkemelerin ve sistem adına tüm mekanizmaların üstünde bir güç.

Burada kimin ne söylediğinin hiçbir önemi yok.

Mürit durumuna erişmiş kadrolar zaten ağızları açık, gelecek talimatları beklerken, dışında kalan insanlık ise yan yana gelememenin verdiği çaresizlikle suskunluğa boğulmuş durumda.

Sözü uzatmayalım.

Görünen köy ortadadır.

Işıksız, çiçeksiz, havasız, susuz, çaresiz.

Elbette bu kara tabloya adım adım gelindi.

Cumhuriyet kurumları yok edilirken; tüm kamu malları, fabrikalar, dereler, ormanlar, göller bile satılıp talan edilirken, eğitim sistemi imamlaştırılıp, bilimsel akıl kovulurken, sağlık sistemi parası olana göre düzenlenirken, her şeyimiz bir avuç madrabaza peşkeş çekilirken kara aklın "bir türlü düzene sokamadığı yer sanat" alanlarıydı.

Ne yaptılarsa olmadı.

Milyarlar aktarıp devşirmeler yaptılar, işe yaramadı.

Yasaklamalar, susturmalar işe yaramadı.

Mitinglerde, TV ekranlarında düşmanlaştırmalar, hedef göstermeler, küfürler, hakaretler işe yaramadı.

Sansürler işe yaramadı.

Tersini denediler, üreterek yanıt vermenin peşine düştüler. Oyun diye beşinci sınıf müsamereler, film diye çöp yığınları ürettiler, rezil rüsva oldular, işe yaramadı.

Şimdi ta göreve geldikleri o ilk yıllarda yapacaklarını söylediklerini yapıyor, kurumların içini boşaltarak ortadan kaldırmayı gerçekleştiriyorlar.

Önce devletin ödenekli tüm sanat kurumlarının yüreklerine kezzap dökerek işe başladılar.

Zaten sınırlı sayıda sanatçı kadroları ile acınası durumda kıvranarak üreten bu yapıların bünyesindeki sözleşmeli sanat emekçilerini kurumlardan atıyorlar.

Taşeronlaştırdıkları bu alanda ne hak var, ne hukuk, ne adalet bu yüzden cinayetleri işlemek basit.

Son 20 gün içinde bu kurumlardan atılan sanatçı sayısı 350.

Devlet Tiyatrolarında bazı oyunlar perde kapattı, Opera-Bale'de o günler yakın!

Bana ne diyebilirsiniz.

Deyin.

Çıkın bağırın ya da bağıranlara eşlik edin, mesela "devletin sanat kurumu mu olur, kimin parasıyla kimleri besliyoruz" deyin.

Olmadı "beni zaten tiyatro, opera, bale, senfoni, danslar ilgilendirmiyor" deyin.

Ancak bilin isterim ki su kadar, hava kadar, aş kadar, aşk kadar yaşama tutunmamızı sağlayan ne varsa, şeref kadar, onur kadar vicdan kadar ne varsa hepsini kaybetmenin eşiğindeyiz. 

Ülkenin sanat kurumları Cumhuriyet’in ortak değerleridirler ve kimsenin babasının malı değildirler.

Bütün ortak değerler gibi bu alanları da yok ederek, zifiri karanlıkta kör döğüşü amaçlanmaktadır.

Elbette istediğiniz kadar susabilirsiniz.

İstediğiniz kadar kendi kendinizi sansürler, yetmez ise kendi kendinizi ötekileştirebilirsiniz.

Özgürlükse bunun adı, alın size özgürlük, tepe tepe kullanın!

Ancak bu ülkenin barışıklığı bombalanırken susanlar, varı yoğu talan edilirken onaylayanlar nasıl ihanet içinde iseler bu duruma susup seyirci kalmak hepsinin ötesindedir.

Kendinizi düşünmüyor olmanız haklılığınızı çoğaltmıyor. Ya çocuklarınız, ya onların yaşamak zorunda kalacağı zifiri karanlık?

17 yıldır birlikte, sonu belli bir siyah-beyaz melodram izler gibi olanları izledik.

İçinde kan olan, öfke olan, nefret olan, düşmanlık olan tuhaf bir melodram.

Şimdi film bitti.

Film bitti ama bilinsin ki bazı inatçı seyirciler salonu terk etmiyor, etmeyecek.

İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların ve gençlerin birlikte yazdıkları yeni bir senaryo, oyuncularının, yönetmenlerinin kendileri olduğu, şarkılarını kendilerinin söylediği, danslarını kendilerinin yaptığı yeni bir film izlemek istiyorlar.

Aşk için, barış ve kardeşlik ve eşitlik ve özgürlük için.

Yol ayrımı çok belirgindir.

Ya bu filmin yaratıcılarından emek verenlerinden biri olacak, birlikte coşacağız ya da karanlığın içinde ışıksız birer küçücük kör nokta.

Seçim sizin.

[email protected]