Dayanışma…

Din simsarı şarlatanlığa karşı erdemli insanlığın gösterdiği tepkinin hiç de azımsanmayacak bir güç olduğunu, gerçeğin peşinde olan yazılı-görsel basının gücünün ise karanlığın ortasında ışık yakmak olduğunu bir kez daha anladım.

Bana yaşatılan adaletsizliğin kendilerine de yaşatıldığını, “suça ortak olmak” istediklerini söyleyerek bağıran insanlığa şükran borcum var.

Öte yandan küfürler ve hakaretler ve tehditler yağdıran bildik güruhun ne denli bir zavallılık içinde kıvrandıklarını gözlemlemiş olmak da bir kazanım olsa gerek.

Uzatmayalım ancak, ülkemin savrulduğu yerin uçurumun ta dibi olduğunu, orada yalnız ahlaksızlık ve hurafelerle örülen bir akıl yeme kültürünün çoğaldığını, haramzadelerin saltanatlarını da bunun üzerine inşa ettiklerine tanıklık ediyoruz.

Adalet bahsini boş geçiyoruz artık.

Ne yaşıyorsak onun o yüce, o dokunulmaz, o kılıcı keskin, terazisi dengeli gücü sayesinde yaşıyoruz!

Ülkem artık bir mahpushane avlusu ya da yarı açık cezaevi.

B. Brecht’in Yuvarlak Kafalılar ve Sivri Kafalılar (Tak-Tik) oyunundaki gibiyiz.

Emir ve komuta altında yaşayan koca bir ülke.

Bu yüzden sahtecilik kuşatmış ruhumuzu.

Gıdanın sahtesi, teknolojik ürünlerin sahtesi, dinin-imanın-hacının-hocanın-mollanın-şıhın-şeyhin sahtesi, siyasetçinin sahtesi, patronun sahtesi, hırsızın sahtesi, seçmenin sahtesi, plastiğin bile sahtesi.

Tek gerçek direnen işçiler-emekçiler ve sanat.

Sözünü eğip büken kaybediyor, kaybedecek.

İki büklüm olup, belinde el bağlayanların ne kendilerine ne bu ülkeye, insanlığa hiçbir katkılarının olamayacağını çok önceleri yaşadık gördük, bu yüzden bugün yaşanan basitliği adlandırmak zor değil.

Şerefini kendin ayaklar altına alıyor, eziyor, yok ediyorsan o fare korkaklığının zamanla seni kemirip yok edeceğini biliyorsundur.

Ovacık Belediye Başkanı kardeşim anlatıyordu.

Orman yangınları sırasında yolun her iki yanındaki ağaçlar yanmış, kül olmuş, toprak yolda ormanların asıl sahipleri hayvanlar can havliyle çırpınıyorlar.

Önce bir kaplumbağa görmüşler. Kaplumbağa insan gördüğünde kabuğuna çekilir diye bilinir ama o kaplumbağa onlara doğru yürümüş imdat ister gibi, almışlar Ovacık’a götürmüşler.

Sonra bir kırmızı karıncayı yolun her iki yanı arasında koşturuyorken görmüşler, önce çözememişler durumu, sonra bakmışlar ki yarısı yanmış bir ağacın tepesinde binlerce karınca sığınmışlar birbirlerine direniyorlar, bir ağaç dalı uzatmışlar ve onların toprak yola kavuşmalarını sağlamışlar.

Şimdi ülke bir yangın yeriyse, “Buradan çıkışın yolu dayanışma” diyor başkan “Dayanışma ama önce devrimcilik.”

Bu günler tam da o günler.

Hiçbir sanat emekçisi bu kara günlerin tapınmacısı olmamalı, çıkmalı yangının orta yerine.

[email protected]