Dayan rüsva etme beni..

- Bütün dengelerle oynandı ağabey, sistemin tüm ayarları yerle bir edildi, yenisini de kuramıyorlar, sıkıştıkça kuduruyorlar. Ekonomik denge diye bir şey hiç kalmadı.

Huzursuzlar. Dışarıdaki bataklıktan öyle kolay kolay çıkamayacaklarını da biliyorlar.

- Hiç gitmeyeceklermiş gibi bağırıp çağırıp ülkenin geleceği ile ilgili talan politikalarını halka yutturmaya çalışıyorlar ya işte o çok komik oysa kasa tamtakır ama Kanal İstanbul’dan, Çanakkale Köprüsü’nden filan bahsediyorlar. Artık Şeker Fabrikaları’ndan başka satacak kamu malı da kalmadı. Faiz lobileri dışında kimse borç vermiyor. Ürettikleri hiçbir şey yok, demir ve betondan başka.

- Turizme güveniyorlar, nasıl olacaksa.

- Dünya insanlığına öfke, nefret düşmanlık kusan bir ülkeye kim gelir?

Savaş çığlıkları atılan bir ülkede kim gelip tatil yapmak ister?

Kadın cinayetlerinin, tecavüzlerin, çocuk istismarlarının yaşandığı, hapishaneleri ağzına kadar dolu, suç oranları tarihinin en yüksek düzeyde olduğu, gazetecilerinin kelepçeli, akademisyenlerinin “terörist” ilan edildiği adaletsizliğin, hukuksuzluğun bayrak yapıldığı bir ülkeye kim gelir de kumlarına uzanır, denizine girer, yemeğini yer, kültürel dokusunun içinde gezinir?

- Zengin savaş kaçkınları gelir. Ama onlar denize girmez, kum ve güneşten, kültürel kalıtlardan nefret ederler. Orman severler, içinde betondan konut severler, akan su severler çevresine ahır gibi talan evleri yapmak için. Yayla severler yeşili kahretmek için, AVM severler betonun içinde çürümek için.

- Karadeniz gibi.

- O bahsi hiç açma. Artık kokusuna doyamayacağın ıhlamur ağaçları bile ağlıyor.

- Avrupalı ve Rus turistler gelir belki, öyle haberler var.

- İnanma. Aç bir turizm şirketine sor, rezervasyonlar dipte.

- Batarlar o zaman.

- Zaten batıklar. Ege ve Akdeniz bölgesi esnafı, turizmcisi, üreticisi çaresizleşmiş, ağlaşıyor.

- O zaman yalan büyük.

- Sen şimdiye kadar küçük yalan duydun mu?

- Yok, hep büyük ve hep en yüksek perdeden bağırılıyor.

- Seçimlere koşturuyorlar işleri güçleri var. Yasal kılıf tamam. Sıra seçim operasyonundan alınlarının akıyla çıkmakta!

- Becerecekler gibi.

- Bence seçimlere gerek yok. Zaten her şey ellerinde, OHAL ile iptal et seçimleri olsun bitsin. Boş yere demokrasicilik oynayıp ülkenin tepesini daha da attırmanın ne anlamı var?

- Dünyadan koptuğunun farkında son kozunu oynamaktan başka çaresi yok, seçimleri yapar ama kendi nasıl istiyorsa öyle yapar, olur biter.

- Bu halk susacak mı bu duruma?

- Hep sustu. Her şeyi sandığa havale etti. Yine öyle olacak. Orada yenilmeye doymuyor bu ülke insanı.

- İyi de bu kez yolun sonu.

- Ben ülke halkının önemlice bir bölümünün, bir avuç para babasının ve çanakçıların böyle düşündüğünü sanmıyorum. Ezilmekten posası çıkanlar bile meydanlarda Rabia işaretleriyle dolaşıp Cumhuriyet’e nefret kusuyorlar.

- Yıkandı milletin aklı.

- Yok, zaten böyleydi bu ülke. Hiçbir zaman çağdaşlığın uygarlığın, eşitliğin, özgürlüğün peşinde koşup mutlu yaşamayı düşünenler çok olmadılar.

Onları hiçlediler.

Baksana bugün de aynı insanlığı görmezden geliyorlar. Komünistler devrimciler, yurtseverler bağırıyor duymak bile istemiyorlar. Televizyonlarda gördükleri kılıç-kalkan ekiplerini kahraman ilan edecek kadar körler.

Yobazların sesini duymuyor musun?

Bir değil beş değil on değil hep bir ağızdan fetva yayınlıyorlar. Rektöründen bakanına kadar bu fetvalara tapınıyorlar.

Eğitim din tacirliği geriliğinde. Ne matematik var ne felsefe ne tarih ne edebiyat  ne sanat.

- Ne yapacağız ağabey?

- İşimizi yapacağız, sonuna kadar işimizi yapacağız. Şiirler bağıracağız, oyunlarımızı oynayacağız, heykel yontacağız, dans edeceğiz, filmler çekeceğiz, tuvaller boyayacağız, romanlar, öyküler yazacağız.

Gericiliği yerin dibine batırana kadar kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü haykıracağız.

Ahmed Arif gibi.

“Dayan kitap ile,

dayan iş ile,

tırnak ile,

diş ile,

umut ile,

sevda ile düş ile

dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım

namuslu genç ellerinle.

Kızlarım,

oğullarım var gelecekte,

her biri vazgeçilmez cihan parçası.

Kaç bin yıllık hasretimin goncası.

Gözlerinden

gözlerinden öperim.

Bir umudum sende,

anlıyor musun?”

[email protected]