Asabiyet ve Sarı Yelek…

-Fransa’da halk sokaklara çıktıkça dünyanın dört bir yanındaki diktatörler ve eşitlik-adalet-özgürlük arayan insanlığa karşı kin, nefret ve düşmanlıkla varlıklarını sürdüren uşaklık uykusuz geceler geçiriyorlar.

-Haklılar başlarına bu tür bir ‘bela’ gelmesi hiç hoş olmasa gerek.

-Baksanıza Macron’nun durumuna, lafı evirdi çevirdi, ‘haklarınızı vereceğiz, yanlış yapmışız’ filan dedi ama kimseye söz dinletemiyor. İşçiler, emekliler, gençler, kadınlar her hafta daha da kalabalık olarak meydanlara çıkıyor, yaşam haklarını savunuyorlar ve hep bir ağızdan ‘Macron istifa’ diye bağırıyorlar.

-Mahmutpaşa’da araştırma yaptırmışlar ‘sarı yelek satışı var mı’ diye. 

-Buna çok güldüm. 

Açıkladı “Sarı yelek satışı yokmuş rahat olun” diye.

-Sonra ağzına geleni söyledi “daha önce ezip geçtik yine ezer geçeriz, sokakları dar ederiz.”

-Linç çağrısını aç kurt başlattı. Parlamento da grup toplantısında ‘bu rüyayı görenler varsa karşılarında bizi bulurlar’ gibi laflar savurdu, sonra herkesin bildiği tetikçi bir meczup kafa kesmekten söz etti, ardından tüm TV ekranlarından, gazetelerinin sayfalarından salyalar saçtılar.

-Benim anlamadığım şu ağabey, gerçekte ülkemizde böyle bir eğilim var da biz mi göremiyoruz?

-Önemli işçi direnişleri var öyle küçük gibi gözükse de haksızlığa karşı sokağa çıkmış durumdalar. Direnişlerinde inatlı bir örgütlülük sürdürüp dayanışmayı büyütenler kazanıyorlar. Kadın-çocuk, çevre-hayvan hakları için yükselen sesler var ama hepsi anında boğuluyor. Çiftçilerin durumu daha vahim. Ağlaşma üstüne kurulu beddua ediyorlar hepsi o.

-Öğrenciler, gençlik suskun.

-Doğru aydınlar-yazarlar-çizerler-sanatçılar da suskun. Halk uyanmak bilmediği bir uykunun orta yerinde. Yani Fransa ile uzak yakın ilişkisi yok burada yaşananların.

Orada güçlü bir örgütlenme geleneği var. Sendikalar, partiler, dernekler, meslek birlikleri, hayvan-doğa-çevre hakları savunucuları örgütlü ve gerektiğinde birlikte meydana çıkma becerisi gösterebiliyorlar.

-Bunu bilmiyor mu bizim asabiyet.

-Bilmez mi, ama seçimlere gidiyor ülke yeni düşmanlara ihtiyaç var, olmadı eskiyi kaşıyarak kanatmaya.

-Haziran Direnişinin üstünde iki de bir tepinmeleri bu yüzden. Öte yandan her gün daha da derinleşen yoksulluk-yolsuzluk-işsizlik-adaletsizlik bu tür üst örtme manevralarıyla kapatılmak durumda. Çünkü ekonomik durum vahim ve artık hiç bir yalan gerçeği kapatamıyor.

-Ama yine meydanlara çıktığında binlerce insana konuşuyor.

-Örgütlü insanlara, partisinin üyelerine, rantın kırıntılarıyla da olsa beslenmeyi alışkanlık edinmiş olanlara.

-Yani öyle söylendiği gibi  ‘taşınmış’ insanlar değil onlar öyle mi?

-Taşınmış taşınmamış oraya gitmiş mi, gitmiş, demek ki bir ortaklığı var ve onu sürdürmekten mutlu.  Bu duruma ‘aldanmamak gerek’ diyenler dağın arka yüzünü göremeyenlerdir. Ya da sosyal medya da gördüğümüz haykırışlar, yakarılar, isyan eder gibi bağırtılar kanılacak durumlar değildir.

“Oyumu veriyordum artık vermeyeceğim” diyenler ilk seçimde yine oy verecek olanlardır. Değil mi ki işin içinde din var, iman kardeşliği var, değil mi ki işin içinde yalana ortaklık var ölse vazgeçmez. Ağlaşır, sızlaşır sonra el etek öper, siner.

-Acımasızca.

-Acımasızca evet. Bu damar bu coğrafya da hep var oldu. Bu ülke kurulduğundan beri aynı iman ve inançla birlikte davranıp aydınlanmanın, uygarlığın, barışın, kardeşliğin, eşitliğin önüne dikilen bir damar bu.

-Güvencesi bu o zaman?

-Yalnız bu olsa iyi, ülke kaynaklarının ve milli gelirden payın en büyük dilimini yiyen haramiler var işin tepesinde. Dünden bugüne gelen sermaye grupları ve 16 yıl da yaratılanlar. Ülke yoksullaşırken semiren ve bir türlü doymak bilmeyen sırtlanlar.

-Tablo ruhumu karartı.

-O zaman örgütlen.

[email protected]