27 Mart…

Dünya acılar çekiyor kardeşler.

Erdem ve vicdan yittikçe; savaşlar, katliamlar ve doğa talanları emperyalist yağmacıların ve istilacıların iştahını kabartıyor.

Bugün dört kıtanın dördünde de insanlık mutsuz.

Her gün acılar içinde kıvranarak milyonlarca gözyaşı dökülen dünya, yaşanır olmaktan çıkartılıyor.

Ancak zorbalığı, adaletsizliği, yoksulluğu, cehaleti, eşitsizliği, emek sömürüsünü, doğa katliamlarını yenebileceklerini ve bunun için özgürce sanat üretmek gerektiğini bilen milyarlarca insan var ve sanatsal yaratıcılar bu insanlıkla kol kola, yaşanacak hayatı birlikte üretiyorlar.

Yani edebiyatın, sinemanın, heykelin, müziğin, dansın, resmin ve tiyatronun değiştirici gücünü bilenler, çürütülen insan hayatlarına ışık tutmanın peşindeler.

Bugün Latin Amerika sokaklarında şarkılarla danslar ve sokak oyunlarının sesleri birbirine karışıyor.

Avrupa’nın tamamında sokaklar sanatla özgür.

İşçi ve emekçi eylemlerine şarkılar ve oyunlar ve şiirler ve danslar eşlik ediyor.

Gökyüzündeki mavi bulutlar gibi.

Ortadoğu’da süren emperyalist kapışmanın mağduru binlerce sanatçı, ülkelerine yaşatılanlara kan ağlayarak hasretlerini sokaklara taşırıyorlar.

Almanyalı dansçılarla, Suriyeli müzisyenler, Fransız oyuncularla Kübalı şarkıcılar aynı kardeşlik için birleşiyorlar.

Tek dilekleri var barış.

Bunun için Çin’den Afrika’ya, Amerika’dan Rusya’ya kadar ortaklaştıkları binlerce yaratıcı var.

Avrupa sahnelerinin hemen tamamında, savaşa karşı barışı kışkırtan oyunlar oynanıyor, şarkılar söyleniyor, danslar coşuyor, şiirler haykırılıyor.

Geçen yıl 27 Mart günü Suriye’de tiyatro binaları ve diğer sanat mekânları yarı zamanlı revir olarak işlev görüyorlardı. Şimdi çocukların ve anaların ve babaların gözyaşlarını oyunlarla, danslarla, opera ve bale ve müzik ile dindirmeye çabalıyorlar.

Elbette benim ülkemde olduğu gibi oyunlar, gösteriler yasaklanıyor, sansürleniyor, yazarlar, gazeteciler hapse atılıyor.

Elbette sanatsal yaratıcılar ötekileştirilmeye, düşman ilan edilmeye çalışılıyor, düşünceler suç sayılıyor, sanat mekânları, kültürel varlıklar viran ediliyor, emek hırsızlıkları ve hak gaspları çoğalıyor, adaletsizlik gücün demir ökçesi yapılıyor ama güneş balçıkla sıvanmıyor.

Sanat hep kazanıyor.

Tiyatro insanlık tarihinin en eski ve en saygın sanat alanıdır kardeşler.

Bununla ne kadar övünülse azdır.

Hem kendini hem hayatı değiştirmek için çoğalarak, büyük bir insanlık kavgasının içinden bu günlere geldik.

Kim ne derse ne söylerse söylesin, yapsın bizler hep vardık hep var olacağız ve perdeler yalnız biz istediğimiz zaman kapanacak.

Yaşasın 27 Mart Dünya Tiyatro Günümüz.

Yaşasın Hayat.