Türban eylemi ve laiklik

Onur Seçkin'in “Türban eylemi ve laiklik” başlıklı yazısı 22 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

soL okurları arasında Eğitim Bir Sen adlı sendikayı duymayan kalmış mıdır? Hani şu, 2002’de AKP iktidara geldiğinde 18 bin üyesi olan ve 2012’de üye sayısını 231 bine çıkararak büyümede dünya rekorlarına imza atan sendika. Hani, 18. Milli Eğitim Şurası’nda 4+4+4 sistemini öneren ve karar olarak aldıran, sonrasında da “Şura’ya damgamızı vurduk” diye açıklamalar yapan sendika. Bunları duymadıysanız, MEB’e tüm okullara mescit açılsın talebinde bulunan eğitim sendikasını hatırlayın. İşte o sendika Eğitim Bir Sen.

Bu sendika ve bağlı olduğu konfederasyon Memur-Sen, Pazartesi gününden bu yana, tüm üyelerine görev yaptıkları kamu kurumlarına serbest kıyafetle gitme çağrısında bulunuyor. Temel hedefleri kadınların başörtüsüyle kamu kurumlarında görev yapmalarının önünün açılması. Bunu da özgürlük adına yapıyorlar. Merak edenler, bu sendikanın internet sitesine bir göz atıp, genel merkez yönetim organlarının üyelerin, şube yöneticilerini, eylemlerinden görüntüleri, yaptıkları açıklamaları görebilir. Bu sendikada, kadının adının bile olmadığı bir bakışta rahatlıkla hissediliyor. Bu sendikanın Ocak ayı başında bir günlük serbest kılık kıyafet eylemlerinin fotoğraflarına bakın. Ellerinde “başörtüsü inancımın gereğidir” dövizleri taşıyan ve başlarına başörtüsü takan erkeklerin olduğu, eylem fotoğrafları. Eğitim Bir Sen’in AKP tipi erkekleri, hararetle kadınlara başörtüsü özgürlüğü istiyor!

Açıklamalarına bir bakın. Mücadelelerinin temel hedefi eğitimde dinselleşmenin alanını genişletmek. Bir gün “her okula mescit”, ertesi gün “karma eğitime son verilsin” talebiyle ortaya çıkıyorlar. 10-11 yaşında çocukların başlarını örterek okula gitmelerinin önünü açmak için öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğine yönelik mücadelelerinin ardından, şimdi de öğretmenleri de başörtüsüyle sınıflara sokmak için mücadelelerini “büyüttüler.” İşte Eğitim Bir Sen’in özgürlük mücadelesi!

Eğitimde Sınıf Tavrı’nın (EST), bu özgürlük masallarının ipliğini pazara çıkaran “Memur Sen’in Özgürlüğü Bizim Esaretimizdir!” başlıklı açıklamasını soL portal’dan okumanızı tavsiye ederim. EST’nin bu esarete çağıran özgürlük anlayışını teşhir eden açıklamasının sonundaki “Eşitliğin ve aydınlanmanın mücadelesini sürdüren emekçiler özgürlük düşümüzü bu konfederasyonun karanlığına bırakmamalı” vurgusu, eğitimde hızlı bir şekilde yaygınlaşan gericiliğe karşı bir mücadele çağrısını içeriyor.

4+4+4 sistemi ile yoğun bir talep olmamasına rağmen açılan yüzlerce imam hatip okulu ve açılmak istenen yenileri, zorunlu din dersinin yanında, okullarda adeta zorunlu seçmeli hale getirilerek uygulamaya sokulan yeni din temelli dersler, öğrenciler için değiştirilen kılık kıyafet yönetmeliği... Bütün bu adımlarla eğitim alanında artan dinselleşme, özgürlüklerin alanını giderek daraltırken, Eğitim Bir Sen güya özgürlük peşinde!

Bilimden yana eğitim emekçilerinin, dinselleşmenin eğitim alanını kimi zaman yeni derslerle kimi zaman dinsel sembollerle sürekli yeni alanlar zorlayarak tamamen istila etmesine karşı mücadelesini güçlendirmesi gerekiyor. 60’lı yıllardan bugüne Türkiye’de bilimsel ve laik eğitim mücadelesinin tarihsel sürdürücüsü olan Eğitim Sen üyesi ilerici eğitim emekçilerine, bu noktada büyük görev düşüyor.

Mücadele hedefimiz, “biz de darbe yönetmeliğine karşıyız” ya da “o zaman biz de şöyle giyinelim” gibi Eğitim Bir Sen’in başörtüsü eylemine meşruluk sağlayabilecek yaklaşımlar olamaz. Elbette bireysel karşı karşıya gelişlerden de bahsetmiyoruz. Hedefimiz, Eğitim Sen’in, bu eyleme yönelik açıklamasındaki, “bilimsellik ve laikliğin eğitim hakkının önemli bir güvencesi olduğu” vurgusunun gerçekten hakkının verilmesidir. Hedefimiz KESK’in açıklamasındaki “kamu hizmeti veren emekçilerin herhangi bir dinsel simge (türban, sarık, takke, haç vb) kullanarak kamu kurumlarında çalışmasına karşı durmaya devam edecektir” yaklaşımını eğmeden, bükmeden savunmaktır.

Bu mücadele yaklaşımını güçlendirmenin yolu ise eğitimde laikliği, öğretmen arkadaşımızla, velimizle ve öğrencimizle okullarımızdan başlayıp çevremizle birlikte daha güçlü savunmaktan geçiyor.