soL’u yargılayacaklarmış. Haziran Direnişi’nde yitirdiğimiz kardeşlerimizden biri olan Ahmet Atakan’ın ölümünün ardından soL’un yaptığı haberler, savcılık tarafından suç sayılıyormuş.
Soma katliamı ile gündeme geldi maden çocukları. Onlar kimi zaman babaları madenlerde çalışanlar, kimi zaman da kendileri madende emekçi olarak çalışanlar.
Resmi rakamlar ölen işçi sayısının 301 olduğunu söylüyor. Soma’da yaşanan katliamı yerinde gören herkesin söylediği ise, ölen işçi kardeşlerimizin sayısının bu sayının çok üzerinde olduğu. Bu durumda en az 301 maden emekçisinin, kömür ocağında vahşi şekilde hayatını kaybettiğini söylemek mümkün. Bu cinayet hep bildiğimiz kimi gerçekleri bütün çıplaklığıyla bize tekrar hatırlatıyor ne yazık ki.
MEB’in yürüttüğü FATİH (Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) projesinden bahsediyorum. Proje, Elazığ’da bir lisede aidat ödeyemeyen ve derslerinde başarısız olduğu iddia edilen öğrencilere dağıtılan tabletlerin geri toplanmasının ardından, öğrencilerin durumu şikayet etmesi üzerine geçtiğimiz hafta yine gündeme geldi.
“İmam hatip okulları, bu ülkenin ve bu milletin göz bebeği olacaktır.” “İmam hatip okullarından terörist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından verilen ‘müjdelerin’ ardı arkası kesilmiyor. Avcı en son, başarılı öğretmenlerin para ile ödüllendirileceğini açıklamış. Başarısızlar olanlar da “mesela terfi edemeyecek”miş!
Takvimler 23 Nisan’ı gösterdiğinde sokaklarda, stadyumlarda, ekranlarda, her yerde çocuklar daha görünür oluyor. Giydikleri güzel kıyafetlerle gösteriler yapıyorlar, oyunlar oynuyorlar, dünyada çocuklara ait tek bayram olduğu belirtilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorlar. Ne güzel.
11-12 Nisan tarihlerinde Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) üyesi eğitim fakültesi öğrencileri tarafından düzenlenen Eğitim Bilimleri Konferansı’nın ilki, “Eğitime ve Eğitimciye Dair Güncel Değerlendirmeler” başlığıyla ODTÜ’de toplandı.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2013-2014 istatistiklerini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Veriler AKP’nin 11 yıllık iktidar döneminde, din temelli eğitimin ve eğitimde özelleştirmenin geldiği noktayı göstermesi açısından önemli bilgiler sunuyor. Bu yazıda eğitimin dinselleşmesine ilişkin kimi noktalara bakacağız.
Seçimlerin ardından en çok tartışılan başlığın seçimlerde yapılan usulsüzlükler olması nasıl bir ülkede yaşıyor olduğumuzu da gözler önüne seriyor. Sandıkların oluşturulmasından, oyların sayılması ve sonrasında merkezi olarak birleştirilmesine kadar bir dizi boşluk, seçimlerin hileli olarak sonuçlandırılmasına olanak sunuyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, öğretmen stratejisini gözden geçirdiklerini, öğretmenlerin iş performanslarını ölçerek ona göre bir ücret modeli oluşturmayı düşündüklerini söylemiş.
Hatay’ın Defne ilçesinde bir seferberlik var. Kadınlar, gençler, anneler, çocuklar... Herkes kenetlenmiş TKP adayı Sevra Baklacı’nın ilçelerine Belediye Başkanı olması için, Defne’yi birlikte yönetmek için çalışıyorlar.
Berkin’i kaybettik, bugün toprağa veriyoruz. Haziran Direnişi’nde yitirdiğimiz sekizinci canımız, onların en küçüğü.
Gamze Filiz Aslan, ataması yapılmayan bir öğretmendi, geçtiğimiz hafta Sinop’ta ailesinin evinde bulunan bir av tüfeğini ateşledi ve kendisini öldürdü. Tüfeği ateşleyen kendisi olunca, yaşanan bu acı olay intihar olarak kayıtlara geçti. Ancak duruma biraz daha yakından bakınca, göz göre göre gelen bu ölümü “intihar” olarak adlandırmak o kadar kolay değil.
Dershanelerin kapatılmasına yönelik tasarı olarak bilinen kanun tasarısı AKP tarafından hızlı bir şekilde yasalaştırılmaya çalışılıyor. Tasarı cuma ve cumartesi günlerinde Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda görüşüldükten sonra, birkaç küçük değişiklikle kabul edildi. Tasarının bu hafta TBMM Genel Kurulu’na getirtilmesi bekleniyor.
Bu FATİH, Alo Fatih değil. Ama artık Fatih adını duyduğunuzda burnunuza pis kokular geliyorsa yine haksız sayılmazsınız. Bu FATİH, MEB’in yürüttüğü “Eğitimde Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi” projesinin kısaltması. Bir süredir pek dillendirilmiyordu, zamanlaması manidar bir şekilde, seçimlere yaklaşık 1,5 aylık bir süre kala tekrar ortaya çıktı.
AKP tarafından hazırlanan “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile gerekçesi TBMM Başkanlığı’na gönderildi. Böylece geçtiğimiz hafta yazıda “Giderayak özel seviciliği” başlıklı yazıda yer verdiğimiz kimi noktaların detaylarını bu tasarıda görmüş olduk.
AKP iktidara geldiğinde ilkokula başlayan çocuklar liseyi bitiriyor, üniversiteye giriyorlar. Yani bir kuşak ve aileleri tamamen AKP’nin müdahaleleriyle şekillenen eğitim sisteminden etkilenerek ilkokuldan ortaöğretimin (lise) sonuna kadar bir dönemden geçti.
Kaldığımız yerden devam edelim, İstanbul’dan sonra Ankara’da eğitim göstergelerini gözden geçirelim. Başkent Ankara, bürokrasinin en geniş yapılarından biri olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nı da içinde barındıran, bürokrasinin şehri, siyasetin merkezi.
30 Mart’ta Türkiye, yerel yönetimleri belirlemek üzere sandığa gidecek. AKP hükümetinin seçimleri görüp görmeyeceği bile belirsizliğini korusa da, yaşanan gelişmelerin ardından seçmenlerin yerelliğe hapsolmadan, genel gündemi değerlendirerek sandığa gideceği açık.
Pazar günü İstanbul’da Sınıf Tavrı Kurultayı vardı. Sabah oturumlarında sektör toplantıları yapıldı, önümüzdeki döneme ilişkin mücadele takvimi tartışıldı. Öğleden sonra birleşik oturumda buluşan 14 farklı sektörden yüzlerce emekçi, yaklaşık dört saat boyunca aralıksız tartıştı, sonrasında hep beraber Sınıf Tavrı Manifestosu ve kararları oylandı.
12 Ocak Pazar günü İstanbul’da Sınıf Tavrı Kurultayı düzenleniyor. Türkiye, üç haftadır ortaya dökülen yolsuzluklarla, rüşvetle çalkalanırken, “Sınıf Tavrını Koyuyor” sloganıyla gerçekleştirecek Kurultay büyük önem taşıyor.
2013’e girerken, AKP’nin ODTÜ’nün aydınlık yüzüne ve mücadeleci birikimine yönelik saldırısı ODTÜ’yi ayağa kaldırmıştı da, akıl, kararlılık ve cesaretle verilen mücadele, hepimizin yeni yılda umudunu artırmıştı. Haksız değilmişiz. AKP’nin dayatmalarına karşı ODTÜ’den yükselen itirazın ölçeği, Haziran Direnişi ile katlanarak tüm ülkeye yayıldı.
Türkiye, bir operasyonun eşliğinde AKP ile Cemaat arasındaki kavganın yansımalarıyla, bir haftadır rüşvetle, yolsuzlukla, talanla, yalanla memleketin nasıl tarumar edildiğine şahit oluyor. Kutulardan çıkanlar, rüşvetler ve ortada dönen diğer paraların hacmi çeşitli oranlarda ülke bütçesiyle karşılaştırılır hale gelmiş durumda.
On bir yıllık AKP iktidarı döneminde okullarda çocuklara dağıtılan, okutulan ya da yasaklanan kitaplar hep gündem oldu. Bir taraftan ciddi bir mali pazarı olan çocuk kitapları, diğer taraftan bu kitapların küçük yaşta çocukların akıllarına, duygularına dokunarak onları belli yönde şekillendirmesi konunun önemini artırıyor.
AKP-cemaat gerilimi artarak devam ederken, dershanelerin AKP’nin ifadesiyle “dönüşümünün”, cemaatin ifadesiyle “kapatılmasının” bir süre ertelenme kararı alınmasıyla, bu başlıkta tartışmalar belli ölçüde durulmuş görünüyor.
Hatırlayacaksınız, AKP liselere girişte sınavları kaldırıyoruz diye ortalığı ayağa kaldırmış, sonrasında SBS’yi kaldırıp, adına Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı dediği, 6 dersten birinci ve ikinci dönemde birer tane olmak üzere 12 sınavın uygulanmasını içeren sistemi getirmişti.
Polislerin artık sıradanlaşan gazlı, tazyikli sulu, coplu saldırılarının hafta sonu bölümünde hedeflerden biri de Eğitim Sen’in çağrısıyla “mesleğine, onuruna, geleceğine sahip çıkmak için” Ankara’da buluşan eğitim emekçileri idi.
Belli ki, iki taraf da hazırlık yapmış bir süredir. Dershaneler meselesinde AKP ve Cemaat’in karşılıklı aldıkları pozisyonlardan bahsediyorum. AKP dershanelerin kapatılacağını geçtiğimiz aylarda gündeme getirdiği zaman durumu daha sakin bir şekilde karşılayan Gülen Cemaati, bu defa dershaneleri gündem eden taslağı gazetesinin manşetinden duyurarak savaşı önden açtı.
Başbakan’ın gündeme getirdiği “kızlı-erkekli öğrenci evleri” tartışması, gericilere, karma eğitime yönelik düşüncelerini ve heveslerini ortaya atmak için fırsat vermiş oldu.
Bugün Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kuruluşunun 32. yıldönümü. Kurulduğu günden bu yana üniversiteler üzerinde bir baskı aygıtı olarak çalışan YÖK, dünya neoliberal politikalarla birlikte şekillenirken, paralel olarak ülkemizde üniversiteleri sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenlemek için 32 yıldır elinden geleni ardına koymadı.
Gündem Çocuk Derneği, “Van-Erciş Depreminin İkinci Yılında Durum Değerlendirme Raporu” başlıklı bir çalışma yayımladı. Rapor, 23 Ekim ve 9 Kasım 2011’de yaşanan depremlerin üzerinden iki yıl geçmişken bölgede özellikle depremzede çocukların yaşadığı sorunlara dikkat çekerek mevcut durumu ortaya koyuyor.
29 Ekim 1923 Cumhuriyeti’ni ortadan kaldıran dinamikler, eğitimin de kamucu ve aydınlanmacı kazanımlarını bitirdi.
Başlık aldatmasın, bayram günü uzun uzun AKP’nin 11 yıldır eğitimde yaptıklarını anlatmayacağım. Başlık soL gazetesi okurlarının yakından tanıdığı Rıfat Okçabol’un geçtiğimiz günlerde yayımlanan son kitabının adı. Kitap, “AKP İktidarında Eğitim: Eğitimin Piyasalaşması ve Gericileşmesi” adını taşıyor.
Belli ki hazırlıklarda epey yol alınmış, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı açıkladı: “1 Ocak 2014’ten itibaren dershanelerin ruhsatları yenilenmeyecek.” Önce işin adını doğru koyalım. Bu proje dershanelerin kapatılması değil, dershanelerin özel okullara dönüştürülme projesidir. Gizli saklı bir şey değil. Başbakan ve Bakan başta olmak üzere, AKP’liler açıkça ifade ediyor.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı geçtiğimiz günlerde Gülen cemaatine ait olduğuna bilinen bir TV kanalına konuştu. Program sunucusu tarafından kendisine atılan “Başörtülü öğretmenlik şu an için serbest mi?” pasını, “Öğretmenlerimiz kendilerine ne yakıştırıyorsa onu giysin” diyerek gole çevirdi.
Başlıktaki ifadeleri Başbakan’ın Pazar günü yaptığı konuşmadan ödünç aldım. Kendisi Malatya’da velilere böyle seslenmiş.
MEB öğretmenlerin ilk atama için başvurularını, geçtiğimiz günlerde sonuçlandırdı. Son KPSS’ye giren yaklaşık 150 bin öğretmenden, 98 bin 833’ü atanma umuduyla başvurusunu yaptı. Bu öğretmenlerden 36 bin 489’u, bir okula atanarak Pazartesi günü itibariyle öğrencileriyle buluştu.
Bırakın geçen 10 yılı, son bir haftadır olanlara bakın. AKP okulların açılması öncesinde bir hızlı atak daha yaparak gerici ve piyasacı eğitimi daha da derinleştirmek için adımlar attı, bu iktidarın çocuklarımızı nasıl bir geleceğe doğru sürüklemek istediğini bize gösterdi.
Yıllardan 2002. Daha AKP’li iktidar yılları başlamamışken dönemin yükseleni Tayyip Erdoğan seçim çalışmalarına başlamış ve İzmit’ten sesleniyor: “Şu sisteme bakın hele. Ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın, önüne niye engel koyuyorsun.
Nabi Avcı, yedi aydır Milli Eğitim Bakanı. Avcı, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı görevini yürütürken 4+4+4 eğitim sisteminin yasalaşması sürecinde canhıraş bir çaba göstermesiyle dikkat çekmiş, Ocak ayında Ömer Dinçer’in yerine yeni Bakan olarak göreve getirilmişti.
AKP, gerici ve piyasacı 4+4+4 sistemiyle, çocuklarımızla adeta oyun oynuyor. Çocukların erken yaşta ilkokula kaydedilmesine ilişkin, geçtiğimiz hafta yapılan değişiklik AKP’nin de bu durumun farkında olduğunu ancak “dindar ve kindar nesiller yetiştirmek” için çok bel bağladığı bu büyük değişiklik için inadını sürdürdüğünü gösteriyor.
Geçtiğimiz hafta, AKP iktidarının 4+4+4 yasasının ardından oynadığı imam hatip oyunlarından bahsetmiştik. Geçtiğimiz yıl açılan bini aşkın imam hatip ortaokulunu ve talep olmamasına rağmen bu yıl açılmaya devam eden yenilerini yazmıştık. Bu hafta yine eğitim sisteminde yapılan yeni değişiklikler ile AKP’nin gericilik ve piyasacılık üzerinden yürüttüğü bir başka Ali Cengiz oyununa değineceğiz.
Eğitimde geçtiğimiz yıl uygulamaya başlanan 4+4+4 düzeni ile birlikte imam hatip okulları daha yoğun bir şekilde tekrar gündemimize girdi. AKP geçtiğimiz yıl bini aşkın imam hatip okulu açmıştı ve bu yıl yenilerini açmaya devam ediyor.
Mehmet öğretmen 28 yaşındaydı. Mersin’de Türkçe Öğretmenliği okumuştu, Siirt’te yaşıyordu. KPSS’ye girdi, henüz sonuçlar dahi açıklanmadan sınavı iyi geçmeyince bunalıma girdi, önce bileklerini kesti, sonra bir tepeden kendini aşağı bıraktı. Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun (AYÖP) yaptığı açıklamaya göre, intihar eden 37. ataması yapılmayan öğretmen olarak kayıtlara geçti.
Yeni Türkiye derken, Haziran Direnişi ile birlikte girdiğimiz yeni dönemden bahsediyorum. Direnişte yaklaşık iki ay geride kaldı. AKP'nin gittikçe daha fazla yönetemediği, yönetmek için sadece baskı unsurunu kullandığı, diğer taraftan yeni Türkiye'nin, ayağa kalkan halkın AKP'nin attığı her adımı boşa çıkardığı bir dönemden geçiriyoruz.
Her yıl yaklaşık 2 milyona yakın öğrenci üniversiteye ya da liselere girmek için, merkezi sınavlara katılıyor. Gerek sınavlar gerekse sınavlarla ortaya çıkan skandallar, ülke gündeminde önemli yer tutuyor. Bunlara bir de sınavlara hazırlanmak için her yıl milyonlarca para dökülen dershaneler ve bunlara ilişkin tartışmalar eklenince konunun yakıcılığı derinleşiyor.
Adına 4+4+4 denilen eğitim sistemini dayatmayla geçirmişlerdi bir yıl önce. Sistem ilk defa bu yıl uygulandı ve bir eğitim öğretim yılı böylece kapandı. Eğitime ilişkin bilimsel verilerin karşısında olan ve baştan çökmeye mahkum olan bu sistemin uygulanması sonucunda ortaya çıkan yaralar, şimdi kimi Bakanlık yetkililerince de dile getiriliyor.
Gezi Parkı ile başlayan ve sonrasında sokaklarda, meydanlarda, parklarda “Hükümet istifa” talebinin milyonlar tarafından dillendirilmesine yönelen Haziran Direnişi ile birlikte ülkemizde tarihi bir dönem başladı. Bu kadar geniş ölçekli bir direnişin nedenleri üzerine çeşitli değerlendirmeler yapılabilir.
21 Haziran 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Ne sanmıştınız? Hep boynunu eğecek mi sandınız insanlar size? “Ne istersem yaparım, siz dönün evinize” deyince, boyunlarını eğip döneceklerini mi sandınız?
Onur Seçkin'in “Ayağa kalkışın öğrettikleri” başlıklı yazısı 07 Haziran 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
soL’da kendisiyle aynı sayfayı paylaştığımız Rıfat Okçabol, Salı günü “Eylem içinde öğrenme!” başlıklı bir yazı yazmıştı. Bugün kimi gözlemlerim üzerinden, Hocamın bıraktığı yerden devam etmek istiyorum.
Onur Seçkin'in “Kamuda grev zamanı” başlıklı yazısı 24 Mayıs 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
AKP iktidarının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklikleri de içeren bir torba yasayı TBMM’ye sunmasının ardından, KESK ve KESK’e bağlı sendikalar 5 Haziran’da grev kararı aldı.
Onur Seçkin'in “Savaş açanlar ve FKF" başlıklı yazısı 17 Mayıs 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Peki devletten ne bekleyelim? başlıklı yazısı 10 Mayıs 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Şimdi sıra 364 günde” başlıklı yazısı 3 Mayıs Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Eğitim emekçileri ve 1 Mayıs” başlıklı yazısı 26 Nisan 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Türban serbestse gerisi teferruattır!” başlıklı yazısı 19 Nisan 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Laiklik ve aydınlanmacılığı savunmak” başlıklı yazısı 12 Nisan Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Eğitim Sen İstanbul Şubeleri cumartesi günü “Eğitimde Laiklik” başlıklı bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda yapılan tartışmalar, eğitimde laikliği ve aydınlanmacılık üzerine daha çok tartışacağımızı gösteriyor.
Onur Seçkin'in “Dünyayı verelim çocuklara'” başlıklı yazısı 5 Nisan Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Türban eylemi ve laiklik” başlıklı yazısı 22 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Bolivarcı devrim ve eğitim” başlıklı yazısı 15 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in "Bir sempozyumun ardırdan" başlıklı yazısı 08 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Eğitim Sen 5. Demokratik Eğitim Kurultayı (DEK) kapsamında, geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara’da “Dönüşüm Kıskacında Kamu ve Kamusallık” başlıklı bir sempozyum düzenledi.
Onur Seçkin'in “Gericilik ve piyasacılığın uyumlu birlikteliği” başlıklı yazısı 01 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Öğretmenleri bekleyen tehlike” başlıklı yazısı 22 Şubat 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Milyarderlerin ‘devrim’ dediği” başlıklı yazısı 15 Şubat 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “66 aylık çocuklar okulu çok sevmiş (!)" başlıklı yazısı 08 Şubat 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Başbakan'ın çağrısına uymak gerek” başlıklı yazısı 25 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “12 yıllık zorunlu eğitim yalanı” başlıklı yazısı 18 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “YÖK YAsası, üniversiteler ve 12 Ocak” başlıklı yazısı 11 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde çıkan haberlerde, YÖK’ün, yeni yükseköğretim yasa taslağı üzerinde son çalışmalarını yaptığını ve taslağın getirilen bu son halini önümüzdeki günlerde MEB’e göndereceğini öğrendik.
Onur Seçkin'in “Öğretmanlerimiz de ayağa kalkar mı?” başlıklı yazısı 4 Ocak 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “2013 umutla geliyor” başlıklı yazısı 28 Aralık 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Eğitim bütçesi şaha mı kalktı?” başlıklı köşe yazısı 20 Aralık 2012 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Eğitimde kiralık okul dönemi” başlıklı köşe yazısı 14 Aralık 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in “Eğitim ve gericilik” başlıklı köşe yazısı 7 Aralık 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in "AKP'nin kılık ve kıyafet yönetmeliği" başlıklı köşe yazısı 30 Kasım 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Onur Seçkin'in "Öğretmenler(in) Günü (mü?)" başlıklı köşe yazısı 23 Kasım 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
16 Kasım 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır. Onur Seçkin soL Gazetesi'nde her Cuma yazmaktadır.