Dershane bahane, özelleştirme ve 
kadrolaşma şahane

AKP tarafından hazırlanan “Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile gerekçesi TBMM Başkanlığı’na gönderildi. Böylece geçtiğimiz hafta yazıda “Giderayak özel seviciliği” başlıklı yazıda yer verdiğimiz kimi noktaların detaylarını bu tasarıda görmüş olduk.

Tasarı bir torba yasa olarak hazırlanmış, dershanelerin dönüşümüne ilişkin olanlar dışında başka birçok madde de içeriyor. Tasarının genel gerekçesinde, amaç “eğitim hizmetlerinin daha etkin ve verimli sunulabilmesi” olarak ifade ediliyor. Ancak, maddelere detaylı olarak bakıldığında amacın, eğitimde yeni bir özelleştirme dalgası ve şu an, içinde cemaatçilerin de bulunduğu, MEB’in merkez örgütünden, okullara kadar mevcut yönetim kadrolarını tasfiye edip yerine Başbakan Erdoğan’ın sözünden çıkmayacak kadroların yerleştirilmesi olduğu açık.

Tasarı ile yapılmak istenenler genel hatlarıyla şu şekilde:

Bugün dershane adıyla faaliyetini sürdüren kurumların 1 Eylül 2015 tarihiyle kapatılması öngörülürken, bunların özel okullara ya da özel açık liselere dönüştürüleceği belirtiliyor. Tasarıda, bu dönüşüme uymayı kabul edenlerin de içinde olduğu özel sektöre güçlü bir teşvik sistemi getiriliyor. Tasarıda, dönüşümü kabul eden dershanelere, bedelsiz olarak 25 yıla kadar arsa tahsisi ve bu arsalar üzerindeki binaların kiraya verilmesi bir madde olarak yer alıyor. Ayrıca “özel okullarda boş kalan öğrenci kapasitesi” için denilerek, özel okullara gidecek öğrencilere “eğitim ve öğretim desteği” verileceği ifade ediliyor. Bu değişiklikler açıkça, eğitimin önümüzdeki dönemde yeni ve yaygın bir özelleştirme dalgasıyla karşı karşıya kalacağını, AKP’nin devlet okullarından esirgediği kaynakları özel sektöre teşvik olarak aktaracağını gösteriyor.

12 yaşın altında çocuklar için, adı dershane olmayan ancak pratikte dershaneden farkı olmayacak “öğrenci etüt eğitim merkezlerinin” faaliyetlerine devam edeceği belirtiliyor.

AKP, Talim ve Terbiye Kurulu’nu Bakanlık hiyerarşisine uymayan bir vesayet kurumu olarak tanımlıyor ve sözde sivilleşme ve demokratikleşme adı altında bu kurulun yıllardır işlevsizleştirilen bilimsel danışma, inceleme ve karar organı olma niteliği, tamamen ortadan kaldırılıyor, Kurul bir icra organına dönüştürülüyor. Bir diğer önemli değişiklik, aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişe ilişkin. KPSS ile atanan ve bir sene aday olarak görev yaptıktan sonra öğretmenlik unvanını alan aday öğretmenlerin önüne bir sınav daha getiriliyor. Aday öğretmenin “herhangi bir disiplin cezası almamış olmak ve performans değerlendirmesine göre başarılı olmak şartlarını” koşullarıyla yazılı ve/veya sözlü olarak yapılacak sınava girmesi öngörülüyor. “Sınava girmeye hak kazanamayanlar ile üst üste iki defa sınavda başarılı olamayanlar aday öğretmen unvanını kaybeder ve memuriyetle ilişiği kesilir” ifadesiyle performansın yasal bir şekilde sisteme girmesinin adımı atılırken, bir taraftan kadrolaşmanın da derinleşmesi hedefleniyor. Dönüştürülecek dershanelerin öğretmenlerinin Bakanlık bünyesinde istihdam edileceğinin belirtilmesi de hem devlet okullarında çalışan mevcut öğretmenleri hem de dershane öğretmenlerini farklı sıkıntıların beklediğini gösteriyor.

Tasarı ile MEB’in merkez örgütlerinden, taşra örgütlerine ve okullara kadar bütün yönetim süreçlerinde çok kapsamlı bir tasfiye öngörülüyor. AKP’nin kadrolaşmada aradan kaçanları dahi kontrol altına almak için işi, okul müdürlerinin ve müdür yardımcılarının atanmasının illerde valiler tarafından yapılmasına kadar vardırdığı görülüyor.

Tasarının detaylarına yazının sınırları nedeniyle daha sonra girebileceğim. Ancak özetle, AKP açısından dershane meselesinin bir bahane, esas meselenin eğitimde kapsamlı bir özelleştirme girişimi, “zayiatsız” bir kadrolaşma olduğu görülüyor.