Bolivarcı devrim ve eğitim

Onur Seçkin'in “Bolivarcı devrim ve eğitim” başlıklı yazısı 15 Mart 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Venezuella Devlet Başkanı Chávez’in hayatını kaybetmesi, devrimci atılımların, örgütlü bir toplumun neler yapabileceğini dosta düşmana bir kez daha hatırlattı. Chávez’in ardından tüm dünyada milyonlarca yoksul ve emekçi onun bıraktığı mirasa saygısını sunarken, bir avuç asalak ellerini ovuşturarak sevincini ortaya koydu.

1998’de Chávez ile başlayan Bolivarcı devrimin en başarılı adımları eğitim ve sağlık alanında görülebilir. Bugün neoliberalizmin egemenliğinde tüm dünyada nitelikli eğitim sınıfsal olarak küçük bir azınlığın ulaştığı bir hizmet haline geldi. Venezuella ise Küba’nın izinden akıntının tersi yönde kürek çekenler arasında yerini aldı ve başka bir eğitimin bütünlüklü bir sistem olarak ancak devrimci atılımlarla mümkün olduğunu gösterdi.

Chávez ile birlikte yeni bir felsefe, öğretim yöntemleri ve okul modeliyle devrimci Bolivarcı Eğitim Sistemi’nin inşası iki koldan yürümeye başladı. Bir taraftan okul öncesinden yükseköğretime kadar örgün eğitim kapsamında Bolivarcı okullar kuruluyor. Diğer taraftan okumaz-yazmazlardan, imkânsızlıklar nedeniyle üniversite eğitiminden yoksun kalanlara kadar milyonlarca yurttaşı kapsayarak ilerleyen “misyon” adı verilen ve 2003’de başlayan programlar. Sosyal içerme sistemi olarak adlandırılan misyonlar kapitalizmin yıllardır eğitim dışında bıraktığı insanları, dayanışmacı bir çerçevede eğitimle yeniden buluşturuyor.

Yeni kurulan Bolivarcı okullarda 1’den 6. sınıfa kadar öğrencilere, tam gün temel eğitim sunuluyor, üç öğün yemek veriliyor. Çocuklar bir taraftan okulların bahçesinde çalışarak üretimin değerini öğreniyorlar. Eğitimin yaratıcılıkla, sanat ve üretimle buluşması temel hedefler. Öğretmenlerin yeni kaynakları ve yöntemleri kullanma özerklikleri bulunuyor. Okullar bir taraftan da velilerin eğitim sorunlarını tartıştığı ve çözüm ürettikleri toplum merkezleri. Mezunların önünde üniversite öncesinde Bolivarcı liseler ya da teknik okullar bulunuyor. Sonrasında da Bolivarcı Üniversite ve farklı yerlerde kurulan kampüsleri.
2009’da çıkarılan Eğitim Yasası da devrimci adımların derinleşmesinde önemli yer tutuyor. Üniversite eğitimine kadar devletin bütün yurttaşlarına ücretsiz, yüksek nitelikte eğitim sağlama sorumluluğunun ve eğitimin feragat edilemez temel ve evrensel bir insan hakkı olarak vurgulanması yasanın temelini oluşturuyor.

Venezuella’da eğitim sorunu, sadece bir nicelik sorunu olarak görülmüyor. Diğer taraftan, eğitimde ve eğitim yoluyla toplumsal dayanışma sağlamlaştırılıyor, bireyciliğin ve rekabetçiliğin eğitim süreçlerinden tamamen çıkarılması ve çok yönlü bir gelişim amaçlanıyor.

Devrimci atılımların sonuçları ortada. Eğitime ayrılan kaynaklar 1998’den bu yana yaklaşık iki katına çıkarken, ülkenin gecekonduları “barrio”larda yüzlerce okul inşa edildi, kamu okullarına para ödenmesi yasaklandı. Venezuella, Küba’nın bol ödüllü “Evet yapabilirim” metodunu kullanarak, 1,5 yılda 1 milyon 400 bin yetişkini okumaz-yazmazlıktan kurtardı, 2005’de UNESCO tarafından “cehaletten kurtarılmış bölge” ilan edildi. Yükseköğretimde yüzde 83 okullaşma oranına ulaşarak bölgesinde Küba’nın hemen arkasına yerleşti. 1998’de okullarında ücretsiz öğle yemeği alan öğrencilerin sayısı 250 bin iken, bu sayı 2008’de yaklaşık 4 milyona ulaştı. Onbinlerce yerli kendi dillerinde eğitim süreçleriyle tanıştı, eğitimin tüm yurttaşlara ulaştırılmasında onbinlerce gönüllü görev aldı.

Cenazede Karakas’ta sel olup akan milyonlarca insanın Chávez’i neden sevdiğinin sırrını eğitim ve sağlık başta olmak üzere insanların hayatlarında yaşadıkları dönüşümlerde aramak gerekiyor. Bolivarcı devrim tüm yurttaşları kapsayan ve yeni insanı yaratmayı hedefleyen nitelikli ve kamusal bir eğitimin ancak devrimci atılımlarla mümkün olabileceğini dosta düşmana birkez daha gösterdi. İşin özü eğitime devrim gerek, devrime eğitim. Bir kez de bunu tekrar hatırlattığın için teşekkürler ve hoşçakal Hugo Rafael Chávez Frías!