Bakan Avcı toplumu yanıltıyor

Nabi Avcı, yedi aydır Milli Eğitim Bakanı. Avcı, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı görevini yürütürken 4+4+4 eğitim sisteminin yasalaşması sürecinde canhıraş bir çaba göstermesiyle dikkat çekmiş, Ocak ayında Ömer Dinçer’in yerine yeni Bakan olarak göreve getirilmişti.

Avcı geçtiğimiz günlerde özel bir TV kanalında bir programa katılmış, 4+4+4 sistemine de yönelik çeşitli değerlendirmelerde bulunmuş. Avcı’nın söylediklerinde ortak nokta bütün sözlerinde toplumu yanıltmaya yönelik değerlendirmeleri var. Bakan çok iddialı. “4+4+4 bir başarı hikayesidir” şeklinde değerlendiriyor sistemin bir yılını.

Avcı, 4+4+4 sistemi yasalaştırılırken AKP’nin kullandığı en önemli argümanlardan biri olan zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığı yönündeki sözleriyle başlıyor değerlendirmelerine. Avcı, bu sözlerle sistem yasalaştırılırken olduğu gibi toplum bir kez daha yanıltılmaya çalışılıyor. Çünkü zorunlu eğitim kavramı tarihsel olarak ve uygulamalarıyla örgün eğitimle ilişkilidir. Örgün eğitim, belirli yaş grubunda olan öğrencilere, belli bir program dahilinde düzenli olarak okulda verilen eğitimi kapsar. Bu tanımın dışındaki eğitim ve öğrenme deneyimleri, eğitim bilimleri alanında ve dünyanın her yerinde yaygın eğitim kapsamında ele alınır. AKP 4+4+4 sistemi ile ikinci dörtten, yani ortaokuldan sonra lise eğitiminin açık liseler yoluyla tamamlanabilmesinin önünü açmıştır. 4+4+4 ile bir lise diploması almak zorunludur evet, ama bunun için okula gitmeye gerek yoktur. Öğrenci okula gitmeyerek, öğretmen yüzü görmeyerek lise diploması alabilir. Ki geçtiğimiz yıl 4+4+4’ün uygulanmaya başlanmasıyla yaklaşık 150 bin öğrencinin okulları terk ederek açık liseye gitmesi, uygulamada zorunlu eğitimin süresinin uzamadığını göstermiştir. Bu çocuklar için erken yaşta okuldan ayrılmak ya çocuk işçiler olmak ya da özellikle kız çocukları için eve kapanmak anlamına gelmiştir.

Devam edelim. Avcı, 4+4+4 sistemi ile öğrencilerin “tek kulvarlık eğitime tabi tutulmaktan” vazgeçildiğini, “seçimlik derslerle öğrencilerin kişisel özelliklerine cevap verebilecek, özelliklerini geliştirmelerine imkan” sağlandığını iddia ediyor. Avcı bir taraftan imam hatip ortaokullarının (İHO) tekrar açılmasına gönderme yapıyor, diğer taraftan aralarında üç tane din temelli dersinin de yer aldığı seçmeli derslere. Bakan bu sözleriyle de toplumu yanıltmayı sürdürüyor. Hiçbir meslek okulunun orta kısmı yokken İHO’ların açılması, 8 yıllık zorunlu eğitimle kapatılan bu okulların, “dindar nesiller yetiştirme” gayesiyle ve bir intikam güdüsüyle tekrar açılması anlamına geliyor. Geçtiğimiz yıl onca yönlendirmeye ve dayatmaya rağmen İHO’ların boş kalması ortada toplumdan bir talep olmadığını da göstermektedir. Seçmeli derslerin oluşturulmasında temel amaç ise okullarda zorunlu din derslerinin yanında, yine yönlendirmelerle ya da başka ders için öğretmen yok gibi söylemlerle, din temelli seçmeli derslerin adeta zorunlu seçmeliler haline getirilmesiyle, bütün okulların imam hatipleştirilmesi çabasıdır. İHO programlarıyla diğer ortaokulların programları karşılaştırıldığında, bu din temelli dersler seçmeli dersler olarak seçildiğinde, programlar arasında bir fark kalmadığı rahatlıkla görülebilir. Bir AKP’li vekilin, “4+4+4 ile bütün okulları imam hatip yapma şansını elde etmiş durumdayız” sözleri zaten bu durumu açıklıyordu.

Avcı, devam ediyor: “Tartışmaların şiddetine rağmen bu sene ilk defa eğitim sistemine yönelik köklü değişiklik yapılırken sivil siyaset konuşmuştur. Bu sivil toplum ve siyaset tarafından tartışılarak geliştirilmiş bir düzenlemedir.” Burada bahsedilen sivil toplumdan ve siyasetten, Eğitim Bir-Sen adlı sendikadan imam hatip mezunları derneklerine uzanan yandaş ve gerici kurumları anlarsak, sözler doğrudur! Oysaki Boğaziçi, ODTÜ, Hacettepe, Ankara gibi köklü üniversitelerin eğitim fakülteleri, çeşitli eğitim örgütleri, bilimden yana sendikalar, çocuklarımızı bir karanlığın içine iten 4+4+4 sisteminin bugün daha net gördüğümüz sorunlarını o günden ortaya koyacak uyarılarda bulunmuşlar, sistemin yasalaştırılmasına karşı çıkmışlardı. Avcı’nın bahsettiği sivil toplum ise buralardan değil yandaş kuruluşlardan geçmektedir.

Avcı, “4+4+4’ün bir başarı hikayesi” olduğunu göstermeye çalıştığı bu sözlerle 4+4+4 sisteminin yasalaştırılma sürecinde söylenen yalanları sürdürüyor. Ancak bu kez ortada, öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve velilerimizin bu gerici sistem içerisinde bir yıldır okullarda yaşadıkları zorluklar var. Bir yıla bakıldığında, başarıdan söz etmek mümkün olmasa da 4+4+4’ün bir hikaye olduğunu görmek artık çok daha mümkündür!