AKP’nin üniversiteler için 2014 planı

Bugün Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kuruluşunun 32. yıldönümü. Kurulduğu günden bu yana üniversiteler üzerinde bir baskı aygıtı olarak çalışan YÖK, dünya neoliberal politikalarla birlikte şekillenirken, paralel olarak ülkemizde üniversiteleri sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenlemek için 32 yıldır elinden geleni ardına koymadı. AKP dönemiyle birlikte de tamamen siyasi iktidarın güdümüne giren YÖK, açılan onlarca yeni üniversite ve mevcut üniversitelere yönelik müdahalelerle, AKP’nin üniversiteleri tamamıyla teslim alması için araçsallaştırıldı.

AKP hükümetinin 2014 yılı programı Resmi Gazete’de yayımlandı., Program, üniversiteleri önümüzdeki yıl neleri beklediğini gösteriyor. “Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum” başlığının altında eğitime ve üniversitelere de yer veriliyor. Değerlendirmenin ardından, önce amaçlar ve hedefler, sonrasında da politikalar ve tedbirlere yer veriliyor. 10. Kalkınma Planı’ndan alıntı yapılarak yer verilen “Yükseköğretim sistemi, hesap verebilirlik temelinde özerklik, performans odaklılık, ihtisaslaşma ve çeşitlilik ilkeleri çerçevesinde kalite odaklı rekabetçi bir yapıya dönüştürülecektir” ve “Yükseköğretim kurumlarının sanayi ile işbirliği içerisinde teknoloji üretimine önem veren, çıktı odaklı bir yapıya dönüştürülmesi teşvik edilecek ve girişimci faaliyetler ile gelir kaynakları çeşitlendirilecektir” ifadeleri önümüzdeki yıl içerisinde üniversitelere yönelik politikanın ve YÖK’ün işlevinin ne olacağını da somutluyor.

Programda eğitim başlığında yer verilen 32 politika/tedbirden bir bölümü yükseköğretime ilişkin ve YÖK’ü de sorumlu kuruluşlar kapsamında ele alıyor. Bunlar kısaca: “Mesleki ve teknik eğitim programlarının işgücü piyasası ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi üniversite yönetiminin, üniversitelerin idari ve mali özerkliğini sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması ve yeni yükseköğretim kanunu hazırlanması YÖK’ün planlama ve eşgüdümden sorumlu olarak ve özel sektör temsilini de içererek yeniden yapılanması yüksek öğretimde kalite güvence sistemi oluşturulması üniversitelerde performans esaslı bütçeleme anlayışına geçişin altyapısının hazırlanması özel üniversitelerin kurulmasına imkan veren mevzuat düzenlemesi hazırlıklarına başlanması yabancı öğrenci sayısını artırmak için Uluslararasılaşma Strateji Belgesi’nin hazırlanması, uluslararası değişim programlarının yaygınlaştırılması.”

Politikalar AKP’nin önümüzdeki yıl içerisinde üniversitelerde piyasalaşmayı ve ticarileşmeyi derinleştirecek, üniversiteleri tamamen sermayenin uydusu konumuna getirecek son vuruşları yapma ve YÖK’ü de bu sürecin yürütücüsü yapma niyetinde olduğunu gösteriyor. Elbette bu sürece kendilerini güvenceye alacak bir şekilde üniversitelerin daha da gericileştirilmesinin, polisiye önlemlerin yoğunlaşmasının eşlik edeceği açık. Son günlerde Doğuş Üniversitesi’nde Serdar Değirmencioğlu’nun başına gelenler, ticarileştirilmiş bir üniversite anlayışının üniversite bileşenleri açısından ve toplumsal olarak ne gibi sonuçları olduğunu bir kez daha hatırlatması açısından önemli.

Tüm bu yaşananlara ve hedeflere karşı üniversite bileşenleri de mücadelelerini güçlendiriyor elbet. Bu noktada, son yıllarda özellikle bilim emekçileri cephesinden Üniversite Konseyleri Derneği’nin (ÜKD) gericiliğe ve piyasacılığa karşı bütünsellik içerisinde yürüttüğü inatçı ve kararlı mücadeleye dikkat çekmek gerekiyor. ÜKD’nin geçtiğimiz günlerde, “Çağrımız Haziran’ın Çağrısıdır!” başlığıyla yaptığı ve “Bugün, insanlığa hizmet etmek adına emek veren akademisyenin aynı zamanda örgütlü mücadelenin bir parçası olması gerekiyor” ifadelerine yer verdiği örgütlenme çağrısı oldukça anlamlı. Yeni bir üniversite için verilecek mücadelenin başarısının önemli bir ayağı da bilim emekçilerinin, AKP’nin saldırı paketine karşı güçlü bir örgütlü çıkışı olacak.