Yerel seçim sonuçları üzerine

Geçen hafta 1989 ve 2009 yerel seçim sonuçlarıyla olası 2019 sonuçlarını karşılaştırırken, anamuhalefet açısından 2019'un 1989 ile 2009 sonuçları arasında bir yerde duracağını yazmıştık. Bu öngörümüz esas olarak gerçekleşti ama şimdi daha yakından bakma zamanı.

2019 seçimlerinde CHP'nin oyu yüzde 30 civarında oluşarak 1989'daki SHP oylarını yakalamış durumda. Bunun arkasındaki neden, her iki seçimde de Kürt kökenli seçmenlerin anamuhalefet partisine (veya içinde yer aldığı İttifak'a) yönelmiş olmasıdır. 1989'un farkı, Doğu/Güneydoğu illerinde de -bir bölge partisinin yokluğunda- benzer bir yönelişin olmasıydı. Neticede 1989'da 67 il belediyesinin 39'unu yani toplamın yüzde 58'ini SHP kazanmıştı. 2019'da CHP'nin kazandığı belediye sayısı, 10'u büyükşehir olmak üzere 21'dir veya toplamın (21/81=) yüzde 26'sıdır.  (Aslında bu illere, CHP'li Mehmet Siyam Kesimoğlu'nun, CHP yönetimine adeta ders vererek bağımsız olarak kazandığı Kırklareli de eklenebilir). AKP'nin bu seçimlerde Cumhur ittifakı içinde kazanabildiği il sayısı ise 39'dur yani toplamın (39/81=) yüzde 48'dir.

Bununla birlikte farklı siyasi konjonktürlerde yer alan 2019'u 1989'la niceliksel bir karşılaştırma içine sokamayız. Buna iki neden daha eklenebilir: Birincisi, İstanbul ve Ankara'nın iktidar partisinden alınmış olması bakımından 2019 seçim sonuçları 1989'la niteliksel bakımdan karşılaştırılabilir önemdedir. Üstelik, bu iki ilin 1994-2019 döneminde yani çeyrek yüzyıldır AKP zihniyeti elinde olduğunu hesaba katarsak, daha bile önemli sayılabilir. İkincisi, 17 yıldır merkezi iktidarı da elinde tutan ve girdiği yolda yeni meşruiyet desteklerine ihtiyacı olan bir siyaset açısından, ivmeyi tersine döndüren bir başlangıç da olabilir. Ekonomik ve siyasi merkezleri elinde tutamayan bir iktidar otokratik yapısını korumakta zorlanacağı gibi teokratik rejim inşasını da sürdüremez.

2019'u 2009 yerel seçimleriyle karşılaştırırken ise iki boyutta ele almak gerekir. Birincisi, CHP'ce 2019'da kazanılan 21 il, üstelik bunlara İstanbul ve Ankara eklenince, 2009'da kazanılan 13 il düzeyini çok aşmıştır. İkinci boyut, AKP'nin 2019'da yüzde 44,5 oy oranıyla 2009'da gerilediği düzeyin (yüzde 38,8) oldukça üzerinde tutunabilmesi, üstelik MHP'yle birlikte yüzde 51'i aşan bir oranı koruyabilmesidir. Kuşkusuz AKP ve MHP cenahı bunun altını şimdiden çizmeye özen göstermektedir. Bu, hem bir kaybeden tesellisidir, hem kitlesini ayakta tutmanın bir aracıdır, ama hem de dayanacağı bir meşruiyet zemininin -iddiası zayıflasa da- sürdüğünü kanıtlama ihtiyacıdır.

AKP 2019'daki kriz konjonktüründe tahminlerin üzerinde oy almış, hatta 2018 seçimlerine göre dahi oy oranını arttırmıştır. Bununla birlikte RTE/AKP bu yerel seçimleri kaybetmiştir, zira iddiasının çok gerisinde kalmıştır. Çünkü AKP/RTE'ye tepki bu defa büyükkentlerde ve cumhuriyetçi geleneği olan kentlerde daha belirgin olmuştur. AKP ülke düzeyinde oylarını genelde korurken, bu oyların dağılımında çalışan ince seçmen ayarları aleyhine sonuçlar vermiştir. Bunu, yerel seçimlerin cilvelerinden saymak da mümkündür.

***

Cumhur İttifakı bu seçimlerin kaybedeni olmakla birlikte, MHP seçimlerden kazançlı çıkmış, AKP'nin tersine oylarını koruyamadığı halde elindeki belediye sayısını 8'den 12'ye yükseltebilmiştir.

İYİ Parti ise, hem oy oranı hem de kazandığı belediye sayısı bakımından bu seçimlerin kaybeden partisidir. Hiçbir il merkezini alamadığı gibi, ilçelerdeki başarısı da sınırlıdır. Bununla birlikte, CHP'nin bazı illeri almasının HDP ile birlikte belirleyicisi olmuştur. Balıkesir ve Uşak gibi illerin CHP'li bir adayla daha kolay kazanılabileceği de ortaya çıkmıştır. Her durumda, bu seçimlerin İYİ Parti'yi karıştıracağı ve önümüzdeki 4-5 yıl içinde varlığını korumakta zorlanacağı varsayılabilir.

HDP de aslında bu seçimlerin kaybedenidir. Batı illerinde Millet İttifakını destekleyerek oy kaybını göze aldığı biliniyordu. Ancak çekildiği "bölge partisi" konumunu dahi AKP'ye karşı korumakta zorlanmış ve iddialı olduğu illerde başarılı olamamıştır. Tunceli'de merkez ilçeyi yitirmesi bir yana, hiçbir ilçeyi alamamıştır. Bu arada Muş ve Şırnak gibi güçlü olduğu illeri de yitirmiştir. İlginç olan şey, AKP'nin HDP'yi ötekileştiren konuşmalarının ilk bakışta Batı'dan çok Doğu'da sonuç vermiş gözükmesidir. Gerçi bu tam doğru değildir; Balıkesir, Denizli, Uşak, Zonguldak ve Giresun gibi illerden İzmir gibi bir ilin kırsal yaşamı yoğun çevre ilçelerine kadar AKP'nin kutuplaştırıcı konuşmalarının sonuçlarda etkili olmadığı söylenemez. Her durumda, HDP'nin bu seçimlerden sonra bir siyasi muhasebeye yönelmesi beklenebilir.

Bu seçimlerin parti olarak bir diğer kazananı TKP olmuştur. TKP, Türkiye'nin bütün illerinde ve bazı önemli ilçelerinde (toplamda 160 yerde) seçimlere katılarak kendi nicel gücünü aşarak sınayan bir kampanya ve örgütlenme içine girebilmiştir. Daha önemlisi, Dersim Demokratik Halk Dayanışması'nın ortak adayı Fatih Mehmet Maçoğlu'nun TKP adayı olarak Tunceli'yi kazanmış olmasıdır. Bu, çok önemli bir tarihsel ve simgesel başarıdır. Türkiye siyaset yaşamına komünist bir siyasal seçeneğin girmiş olması, kuşkusuz Ovacık örneğinden çok daha anlamlı olacaktır.

***

İstanbul seçimlerini tartışılır kılmaya yönelik AKP atraksiyonlarını çok fazla ciddiye almamak gereğini belirtmeden bitirmeyelim. Bir kere, YSK'nın seçimin geçici sonuçlarını açıklayarak Ekrem İmamoğlu'nun seçildiğini işaret etmesi, tersine kolay çevrilebilir değildir. YSK Başkanının dünkü açıklamasında, iktidarın özel ajansı gibi davranarak suçüstü yakalanmış olan Anadolu Ajansı ile arasına mesafe koymaya özel çaba sarfetmesi de anlamsız değildir. İkincisi, AKP'nin itirazının gerekçesi yapmaya çalıştığı geçersiz oylar meselesi, her seçimin bir sorunudur ve 2019 seçimlerindeki geçersiz oy sayısı önceki seçimlerden daha fazla değildir. Kaldı ki, bu oylara ilişkin itirazlar zaten sandık başkanlıklarına yapılmış ve sonuca bağlanmış olduğu için, buradan oy devşirmek pek mümkün değildir. Üstelik, bazı oyların geçerli sayılması halinde, bunların hepsinin iktidar hesabına yazılması da imkansızdır. Üçüncüsü, CHP ilk kez ıslak imzalı sandık seçim tutanaklarını hiç olmazsa İstanbul için eksiksiz toplamış durumdadır. Dolayısıyla elinde ciddi bir koz bulundurmaktadır ve hem iktidar hem de YSK'nın bunun farkında olmadığı düşünülemez.

Peki AKP neden bu yaygarayı yapıyor? Çünkü, hezimetin kendi tabanınca sindirilmesi ve bu arada "birşeyler yapılıyor" görüntüsü vermeye ihtiyacı var. Ankara'yı dahi "itiraz"a dahil etmesi, İstanbul'da itiraz gerekçesini güçlendirmek içindir. Ayrıca, zaman kazanmaya çalışmasının bir nedeninin de, kaybettikleri belediyelerin malvarlıklarının kazandıkları ilçe belediyelerine aktarılması operasyonuyla ilişkili olabileceğini görmek gerekiyor. Nitekim bu usulsüz işlemlerin Ankara'da kokuları çıkmaya başladı bile. Başka kirli hesapların kapatılmak istenebileceğini de dikkate almak gerekir.

Sonsöz anamuhalefet partisine. Bu seçimlerde çeşitli uygun koşullar biraraya geldi ve CHP'nin oyu yüzde 30 eşiğini aşmış göründü. Ancak emanet oylara bakıp ileriye dönük hesap yapılamaz. Seçim akşamı CHP Başkanının seçim yorumu yapmak yerine 1 Nisan'dan sonra ekonomik krize karşı çözüm üretmeye dikkat çekmesi, iktidar ile sanki bir kader birliği içindeymiş gibi konuşması, CHP yönetiminin geleceğe yönelik mücadele planlarının sermayenin gölgesinden çıkamayacağını bir kez daha göstermiştir. Bu, CHP gibi düzen içi bir parti açısından dahi umut kesicidir. CHP tabanı gecikmeden bunun farkına varmak zorundadır.