Yok nenemin başörtüsü

Bir ülkede üniversite kampüsünde caminin ne işi var sorusu sorulmazsa, kadının o saatte sokakta ne işi var sorusu sorulur.

2 yaşında çocuğa namaz kıldırmak ve hele bu durumu kendi reklamı için kullanmak ana babaya “yasaklanmazsa” devletin verdiği din dersine girmek 11 yaşında çocuklar için zorunlu olur.

2 yaşında çocuğa namaz kıldıran şarkıcılara “çocuğudur yapar” diyen bir halkın ülkesinde, 8 yaşında çocuklara kafa kesmeyi, 14 yaşında çocuklara adam öldürmeyi, 17 yaşında çocuklara kent meydanlarında kendini patlatmayı öğreten örgütlere, cemaatlere, tarikatlere devlet seyirci kalır. Buyur geç der.

“5 yaşında çocuğa cehennemi anlatırsanız, anlattıklarınızı soyutlayamaz, çok şiddetli bir korku filmi seyretmiş gibi olur” diyen psikiyatra “din düşmanı” olarak bakanların olduğu ülkede gölgesinden korkan, kompleksli ve yaralı ruhlar potansiyel tecavüzcü olarak sokakları doldurur.

10 yılda kârlarını 5 katına çıkarmış bir sermaye grubunun başındaki kişiye, “onbinlerce işçiye ekmek veren, iş sağlayan işçi babası” gözüyle bakılırsa bir ülkede, inşaat asansörü yere çakıldığında yaşananlar ya can veren işçilerin dikkatsizliğine verilir ya da kadere.

Bir ülkede tecavüze uğrayan bir kadını bekleyen belki de en “hayırlı” son tecavüzcüsü ile evlendirilmek olursa, bunun mümkün olmadığı yerde kurban kadının katline karar veren aile meclisleri kurulur.

Bir ülkede üç gün önce “Hitler de seçimle gelmişti ama diktatördü” diyen muhalefet lideri, “seçilmiş cumhurbaşkanı, saygı duymak lazım” diyebiliyorsa, “seçilmiş Cumhurbaşkanı” da Hitler'i görüşleri için örnek gösterebilir.

Bal peteğindeki basit iki geometrik şekilde “allah yazıyor” diyerek mucize bulanların olduğu ülkede, haç şeklinde doğum lekesi olan 7 aylık çocuğunu benzin döküp yakmaya kalkan anneler de olur.

Bir ülkede okur yazarlık oranı 60 yılda 4 katına çıkarken, yani 60 yıl önce doğmuş olanların çevrelerinde gördükleri okuma yazma bilen insanın 4 katı insan bugün doğan bebelerin çevresindeyken, o ülkede kadınların başlarını örtmeleri “nenelerimiz de örterdi” denilerek savunulursa, başörtülü bir “nene” aile ve sosyal politikalar bakanı olur ve “kadına dönük şiddet yok algıda seçicilik var” buyurur.

Türkçesi, geri vitese takarsanız bir defa, gaza basmasanız da geri gidersiniz.

Kesin ve keskin bir şekilde tutuculuğu susturmazsanız, yobazlık tarafından boğulursunuz.

Nenenizin başörtüsünü kutsarsanız, bilgisayarların bulunmasından 60 yıl, uzaya çıkan ilk insandan 40 yıl, Plütonyumun bulunuşundan 20 yıl önce doğmuş, genç yaşta evlendirilmiş ve belki hiç okutulmamış sevgili nenenizi, sevimli, dünya tatlısı bir ihtiyar olmanın ötesinde örnek alınacak bir bilge olarak görürseniz...

Ya neneniz gibi evinizde kocanızın dizinin dibinde oturursunuz ya da mini etek giyseniz de giymeseniz de hava karardıktan sonra sokağa çıkmaya korkacağınız bir cehenneme “hayat” dersiniz.