Ormanda ateşle oynamak yasaktır

O gitsin de sonrasına bakarız...

2018 seçimlerine muhalefet “cephesi” bu cümleyle giriyor. Ne ara cephe olduk, “hayır cephesi” derken ne oldu da birden hep birlikte “demokrasi cephesi”ne doluştuk? Bunu bir kenara koyalım.

Cümlenin kendisini de fazla kurcalamayalım. Hakikaten Erdoğan giderse sonrasına bakarız.

“Bu cümle yanlıştır, Erdoğan’ın gitmesiyle her şey çözülmüş olmaz, hatta daha kötü bile olabilir” diyemeyiz. Gerçekten böyle düşünen varsa ülkeyle tüm bağları kopmuş olmalıdır. Her şeyden bağımsız olarak baktığınızda Erdoğan gitsin. Gitsin ve biz sonrasına bakalım.

Yalnız sorun bu değil.

“Erdoğan’ın gitmesini önemsizleştirenler ne yaptıklarının farkında değil” diyenler, sorunun ne olduğunu anlamıyor.

Kim önemsizleştiriyor ki!

Ortada bir önemsizleştirme varsa, bu Erdoğan’ın gidişi ile ilgili değil. Erdoğan’dan kurtuluşun “strateji ve taktiklerinin” yıkıcı sonuçları, bu düzlemde ortaya çıkan ağır ilkesizlik tablosu, solun en temel insani değerlerinin samimiyet ve gerçekçiliğin soldan uzaklaştırıldığı bir politika düzlemi... Önemsizleştirilen, hafife alınan, görmezden gelinen bunlar. “Olur böyle” denilip geçiliyor.

Ve üstelik mesele ahlaki bir sorun olmaktan da hemen çıkıyor.

Orhan Aydın’ın Halk TV’de Ayşenur Arslan’ın konuğu olduğu programı izledim.

Söylemek zorundayım. Ayşenur hanım... Ve aynı şekilde hareket edenler...

Ateşle oynuyorsunuz.

“Orman yanıyor” diyerek yaptıklarınızın 15 yıllık gerici karanlığın aydınlatılması için son çare olduğunu düşünüyorsunuz ama tersine 100 yıllık gericiliği cesaretlendiriyorsunuz.

Sivas katliamı belediye başkanının başında olduğu parti oy alsın, AKP’den oy çalsın, meclise girsin istiyorsunuz. Peki... İsterseniz gidip oy da verebilirsiniz. Sonuçta 5 yılda bir sandıkta yapılan bir tercihin dünyanın sonunu getireceğine inanmıyoruz, bunu da büyük bir felaket olarak görmeyiz.

Ama aklamak nerden çıktı!

İyi Parti MHP’yi didiklesin istiyorsunuz. Dediğim gibi, buyrun, bir oy da sizin katkınız olsun.

Ama Koray Aydın’ları, Meral Akşener’leri temizlik timsali olarak sunmak nerden çıktı!

Muharrem İnce çıkıp da Abdüllatif Şener’i “bay namuslu” olarak tanıttığında, “bu namusluluk dediğin şeyi bu kadar ayağa düşürecek değiliz tabii ama Muharrem bey çok müthiş bir taktik adamı” diyorsunuz. İnanmadığı şeyleri söylemek, olur olmaz insanları olur olmaz iltifatlarla yüceltmek... Bunlar varsa solculuk yoktur. Daha doğrusu solculuk en çok “bizde bunlar olmaz” diyerek saygınlık kazanır.

Ateşle oynuyorsunuz. İnanmadığınız şeyleri söylüyor, olmadık günahlara kefil oluyorsunuz.

Bugün kefil olduğunuz, topluma bambaşka ambalajlar içinde sunduğunuz gerici ve faşistler bu fasıl kapandığında yeniden baltalarını bileyip bizim üzerimize gelecekler.

“Türban özgürlüktür, genç kızlar türbanlarını takabilmek için ne güzel ve kahramanca direniyorlar” diyenler başımıza sarılan 15 yıllık belanın güç aldığı haklılık zeminini inşa etmişlerdi. Sonrası malum. Şimdi, “Saadetli, İyi Partili gençler de ne güzeller, bak üniversite eylemlerinde de varlar” sözleriyle yanlış yapıyorsunuz. Hele bu sözleri ODTÜ’lü gençlerin Devrim stadyumu görüntüleri ile paketlediğinizde, ayıp da ediyorsunuz.

Yapmayın. Ateşle oynamayın.

* * *

Bu Düzen Değişmeli Platformu adıyla seçimlere giren bağımsız adaylar, herkesin (çıldırmış olmalılar) ateşle oynadığı ormanın gerçek yangın söndürücüleri. Solu, bu tablonun dışına çıkarmak, işlenen bu büyük günahtan en azından manevi kimliği ile solu, solculuğu arındırmak gibi bir şeyi başaracaklar...

Ateşle oynamayın. Ve ateşle oynamayanlara saldırmayın. Onların sözünü ağızlarına tıkmayın.

Yarın yangını söndürecek cephane o sözlerden çıkacak, o sözlerle birikecek unutmayın