Ne günlere kaldık!

- Sizi devlet mi gönderdi evladım?
- Hayır teyzeciğim.
- THY’den misiniz?
- Hayır amcacığım.
- Peki kim gönderdi?
- Mustafa Koç!

Zamanında Lübnan'da kaçırılmış olan iki Türk pilotunun hikayesini hatırlatan bir yazı yazdı Yılmaz Özdil. Konu pilotlar değildi tabii. Mustafa Koç'tu! Şarkıda denildiği gibi “yine falda sen çıktın, yok ki senden başkası.”

ÖSO'cuların kaçırdığı Lübnanlı Şiilerle takas amacıyla kaçırılan pilotların ailesi perişan halde çocuklarından müjdeli haber beklerlerken kapıları çalınıyor.

Yözdil'in zaman zaman başvurduğu sinemaskopik anlatımla “Takım elbiseli, güleryüzlü iki genç adam” kapılarını çalıyor. “Oğlunuzla ilgili olarak geldik” deyince, içeri buyur ediyorlar.

“Genç adamlar”, yine Beyrut'ta daha önce aynı şekilde kaçırılmışlar. Bir ay sonra kurtulmuşlar. Aileyi teskin ediyorlar, birisi “emin olun, sağ salim gelecekler. Yeter ki üzüntüden size bir şey olmasın” diyor.

Aldı Yözdil:

“Sonra diğer genç adam konuşmaya başladı, 'size patronumuzun ve grubumuzun selamını getirdik, başımıza aynı şey geldiği için neler hissettiğinizi biliyoruz, yalnız değilsiniz, maddi manevi yanınızdayız, özel uçağımız dahi emrinizde, inşallah çok yakında oğlunuzu getirmek için o uçakla beraber gideriz' dedi.”

İşte Koç grubu böyle bir grup, Mustafa Koç böyle bir Koç! (Yalnız Koç çalışanıysanız bunu kendiniz evde denemeyin. Patronun özel uçağına 'özel uçağımız' demeyin yani. Aydın Doğan'ın kardeşi olduğunuz falan düşünülebilir.)

Yözdil'in MK (silüete dikkaaaat!) yazılarından birisi bu. Herhangi birisi değil ama.

Yözdil, Mustafa Koç'u övmek, “insaniyetinin” altını çizmek için yazmış gibi gelmedi bana. Yazının başlığı “İnsan” ama “Devlet gibi adam” daha uygun bir başlık olurdu.

Bizim alışık olduğumuz devletin sınıf aidiyetinin gizlenmesidir.

Hiç şüphesiz, burjuva devletinin sahibi burjuvalardır. Paşalar, başbakanlar, bürokratlar... Gelirler ve giderler. Ama holdingler, “Koçlar, Sabancılar” hep oradadır. Ve şüphesiz devletin asıl sahibi onlardır.

Lakin, bu öyle halkın gözüne gözüne sokulacak bir şey değildir. “Devlet” kamunun ortak ve soyut çıkarının temsilcisi olarak görülmelidir. TÜSİAD açıklama yapar, Koç ailesi ya da bazen Koç Holding kaygılarını dile getirir. “Devlet politikalarını eleştirir.”

Alışık olduğumuz, burjuva sınıfının “yoksa bu hakem taraf mı tutuyor” dedirtmeden “heyete” talimatlar geçmesidir.

Ne günlere kaldık!

Şimdi durum tersidir. Bir köşe yazarı eliyle, Koç Holding “devlet gibi” olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyuyor.

“Bizi çikolata yapan, market işleten, yıllarca tapon demirleri buzdolabı, araba niyetine sattıktan sonra yabancı ortaklarıyla fabrika kuran esnaf takımı sanmayın. İcabında devlet gibiyizdir.”

Bunu demiş oluyorlar aslında.

Yözdil'in şu satırlarına bir bakın:

“Bu hadiseden bir sene sonra, aynı yerde THY pilotları kaçırılınca… Mustafa Koç ilk iş yine, Arçelik’in Afrika-Ortadoğu Direktörü Murat Büyükerk’i çağırdı, 'yanına Tufan’ı al, derhal pilotlarımızın ailelerine gidin, tecrübelerinizi aktarın, yaşadıklarınızı anlatın, moral verin, maddi manevi yanlarında olduğumuzu söyleyin, devletimiz elbette gereğini yapıyordur ama, Lübnan’daki ortaklarımızı, imkanlarımızı pilotlarımızın kurtarılması için seferber ettiğimizi söyleyin' dedi.”

Tufan, Arçelik'in Afrika Bölgesi Satış sorumlusuyken, THY pilotlarından bir yıl önce Beyrut'ta kaçırılan kişi.

Yözdil “insan efenim insan” gibi hamasi palavralara başvurmuş ama yazının özü, ana fikri belli: Koç Holding bu boru değil. Devlet değil belki ama devlet gibi!

Şimdi buradan bazı utanç payları çıkaralım isterseniz.

Gökten düşen iki elmanın birisi köklü, birikimli, maşallahı olan Türkiye burjuvazisine.

90 yıl sonra “bakmayın böyle badem bıyıklıların fırçasını sabah akşam yediğimize, aslında devlet gibi falan da değil düpedüz devletiz” deme ihtiyacı duydukları için. İmam takımı nasıl bir maymun ettiyse artık...

İkinci elma ise memleketimizin Koçsever solcusunun başına -başına ne- tepesine düşsün.

90 yıllık burjuva devletinde burjuva demokratik devrim hayalleri kurduğu için.

* * *

Okur uyuma! Gökten elma yağmaya başladı mı, allah hakkı üçtür, iki değil.

Üçüncüsü de görgüsüz burjuvazimizin “doğan görünümlü şahin” laikliğinin tepesine.

En etkili ve militan yazarının şu cümleleri için:

“Ve dün, Mustafa Koç’un yedinci gün mevlidi vardı. Hiç kimsenin haberi bile olmadan hayatına dokunduğu insanlar… Ruhuna fatiha okudu.”

Laiklik! Ruhuna El Fatihaaa...

 

Haftanın #AzizNesinlikÜlkeyizVesselam hikayesi

Nasılını niyesini sormayın. “Yahu ne gerek vardı, başka kimse mi kalmadı sataşacak” da demeyin. Sataşmak değil derdim.

Ama Mustafa Yalçıner'in, tarihsel miras ve “ecdat” sorunu hakkında yazı yazıp, Osmanlı Hanedanı'na şu sözlerle değinmesi, bence bayağı AzizNesinlikÜlkeyiz durumudur: Türklükse, kurucu Osman’ın Şeyh Edibali’nin kızı olan eşi bir yana tek bir “milli” Sultan Ana yoktur!

Yalçıner'in Resneli Niyazilerin, Namık Kemallerin, Mustafa Kemal'in “mirasına” sahip çıkmak için 2016'yı beklemesinin kendisi de “AzizNesinlikÜlkeyiz” durumu olabilirdi, bu arada. Aynı günlerde Emine Ayna siyaseti bıraktığını açıklamamış olsaydı.