Kafaları en çok karıştıran soru: HDP ne yapacak?

HDP’nin 23 Haziran seçimlerinde nasıl bir yol izleyeceği çok merak edilen bir konu. Öcalan Mektubu ile “HDP ile AKP anlaşacak, hatta anlaştı” diyenler oldu ama hemen ardından HDP ve Kürt siyasetinden gelen açıklamalar bu doğrultuyu göstermiyor. soL’da aynı günlerde yayımlanan bir söyleşide gazeteci Erdal Emre HDP’nin AKP’ye destek vermesinin mümkün olmadığını ifade etti. Şimdi hem sonuç merak ediliyor hem de süreç.

HDP’nin, 31 Mart öncesinde bir iddia olarak ortaya attığı “kilit parti” konumuna yerleştiği en azından kendisinin durumu böyle yorumladığı anlaşılıyor. “AKP’ye açık destek” gibi bir ihtimalin olmadığını söylemek hiç yanlış olmaz. HDP’nin sosyalist bir parti olduğunu düşünmüyorum elbette, Kürt siyasetinin AKP ile “pazarlık” yürüttüğü dönemler de oldu ve bunun maddenin tabiatına aykırı olmadığı çok açık ama HDP’nin artık tek niteliği onun ulusalcı karakteri değil; belirleyici niteliğinin bu olduğu tartışılmaz ama örneğin Ortadoğu’da kartların yeniden karılıp ellerin yeniden dağıldığı bir yeni durum oluşana kadar, bu partinin sosyal demokrat kimliğini hırpalayacak adımlar atması zor. Üstelik, bu kimliğin hem Kürt gerçeği hem de Uluslararası siyasetin gerekleri ile ilgili temelleri de var.

Üstelik şunu da vurgulamak lazım. Türkiye’nin (ve bölgenin) bugünkü durumunda “kilit parti” türü sıfatlar çok tartışmalı. Daha büyük, sınıfsal öznelerin hareket halinde olduğu bir zeminde “oy kaymaları” ancak bir sonuç olabilir. Dolayısıyla HDP’nin oylarıyla seçim sonuçlarını belirlemesinden daha mantıklı olan seçim sonuçlarını belirleyecek bazı gelişmelerin HDP’nin oylarını etkilemesi olabilir.

Türkçesi, AKP’nin ve İmamoğlu’nun kaderini HDP’nin yapacağı tercih ve oyların belirleyeceği tersinden bir doğru da olabilir. “HDP, AKP’yle anlaşarak ona seçimi kazandırabilir” ya da “AKP’yle anlaşmayı reddeden bir HDP ona seçimi kaybettirebilir” gibi cümleler temelden zayıflık taşıyor. Türkiye’nin, AKP’nin ve Erdoğan’ın yakın ve orta vadeli “kaderini” belirleyecek kararlar alınırsa Kürt oylarıyla ilgili kesin (ya da kesin olmayan) tercihler ortaya çıkabilir.

TARTIŞMA SÜRÜYOR

Birgün aracılığıyla sızdırılan MYK toplantısında İmamoğlu’na tam destek kararı çıktığı haberi kısa sürede muteberliğini yitirdi. Görülüyor ki, HDP içinde tartışma sürüyor. Kabaca iki alternatif olduğunu varsayarsak (sonuçta seçim iki aday arasında!) her iki alternatifin de bu süreçten HDP ve Kürt siyasetinin en büyük yararla nasıl çıkacağını esas alarak değerlendirildiği görülüyor. Kürt siyasetinin yararcılığı devreye girdiğinde “matematiksel olarak iki seçenek var” cümlesi de biraz değişiyor tabii. İkisinin ortası da bir seçenek haline gelebiliyor!

AKP ve dolaylı olarak etkileyebildiği unsurlar (Barzanici Rudaw oldukça aktif) HDP'nin İmamoğlu'na kazandıracak adımlar atmasını önlemeye ya da sabote etmeye çalışıyor.

AKP de Millet İttifakı da HDP ve Kürt oylarına oynuyor ama aynı anda karşı tarafı da "PKK ile anlaşmakla" suçlayarak yıpratmayı ihmal etmiyor.

DTP eski eş Başkanı Nurettin Demirtaş'ın dün Rudaw’da haberleştirilen yazısı HDP'nin AKP'ye destek vermesi olasılığını korumak ya da bunu savunmaktan çok İmamoğlu'na verilecek bir desteğin karşılıkları olması gerektiğini hatırlatmak amacı taşıyor kanımca.

Her durumda HDP'nin AKP'yi açıktan desteklemesi ihtimali çok zayıf. Birincisi (ve en önemli olmayanı) AKP bunu sağlayabilecek ödünleri veremez. Sadece seçim hesapları nedeniyle değil, devletin ve egemen sınıfın tercihleri de şu anda Kürt siyasetini tatmin edecek ödünleri çok sınırlı hale getiriyor. Zaten bu cephede yapılan manevralar (Öcalan mektubu dahil) “Kapıyı ilerde bir gün açabileceğime dair söz verebilirim sözünden” başka bir ağırlık taşımıyor. Bu ağırlığın sıfır değer taşıdığı ya da Kürt siyaseti tarafından dikkate alınmadığı yine de söylenemez.

Ayrıca HDP bir nedenle AKP ile bir uzlaşma yolu bulsa bile bunu açık bir seçim desteği şeklinde yapamaz, yapmaz.

“Sadede gel, Kürt siyasetinin 23 Haziran seçimleri ile ilgili yapacağı ne olacak?” denilirse, tekrarlamak durumundayım:

Bir, Kürt siyasetinin seçim sonuçlarını belirleyeceği doğru değil. Sonuca dair veriler “büyük resimde” ortaya çıkarsa bu Kürt siyasetinin seçim tavrına son şeklini verebilir.

İki, Kürt hareketinin seçimlerde “hangi tarafı desteklediği” sorusunun yanıtı yapılacak açıklamalarla değil atılacak adımlarla ortaya çıkacak.

Üç, İmamoğlu’na açık ve aktif bir destek sonucu ortaya çıkabilir. Bu olduğunda açık pratiklerle görürüz. Aksi durumunsa “açık ve doğrudan” pratiklerle gözlenemeyeceğinden emin olabiliriz.

HDP'nin İmamoğlu'na desteğinin ölçütü yapacağı açıklamalar değil sahada yapacağı çalışma olacak.

Her şey bir yana, HDP'nin İmamoğlu'na desteğinin fazla güçlü şekilde dillendirilmesi AKP'ye İmamoğlu’nu yıpratma olanağı verebiliyor. Öyle ki, örneğin Bese Hozat’ın yaptığı açıklamanın İmamoğlu’nu desteklemek için değil AKP’ye koz vermek için yapıldığını ve “PKK İmamoğlu’nu destekliyor” şaibesi çıkartarak İmamoğlu’na oy kaybettirmeyi amaçladığını düşünen CHP’liler çok büyük bir kitleyi oluşturuyor. Bu görüş yanlış olduğu kadar saçma. Bese Hozat’ın görüşlerini yansıtan “video bildiri” daha çok örgütün tabanına verilmiş bir mesajdı ve zaten yayıldığı kanallar da buna göre seçilmişti. Ayrıca “aşırı siyaset” yüzünden kafası allak bullak olmuş muhalif kesimin, siyasetin Alice’in Beyaz Tavşanı’na yakışır karmaşık mantıklarla yapılmadığını anlaması lazım.

Esasen, HDP’nin 23 Haziran’da İmamoğlu’na vereceği olası desteğin işareti/kanıtı, bunun nasıl deklare edildiğinden çok İstanbul'da HDP'nin tabanını yönlendirmek için örgütlü bir şekilde ne kadar çalıştığı olacak.

Bu açıdan, örneğin HDP MYK toplantısı sonrası sızdırılan görüş ya da kararlar arasında asıl önemli olan unsur HDP milletvekili ve kadrolarının seçim döneminde İstanbul'a kaydırılması konusunda söylenenler. Bu gerçekleşirse, yapılacak onlarca açıklamadan daha etkili olur. Bu tür adımların isteksizce atılması ya da zayıflığı ise İmamoğlu'nun 31 Mart'ta topladığı HDP oylarını ciddi şekilde düşürür.

* * *

Bu yazı tamamlandığı sıralarda Bahçeli’nin Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılması için açlık grevinde olan Leyla Güven’den hanımefendi olarak söz ettiği açıklaması geldi.

Bu açıklamayı, AKP’nin Kürt oyları için yapacağı “açılıma” Bahçeli’nin de onay verdiği, dolayısıyla HDP’nin İmamoğlu desteğinin (varsa) zayıflayabileceğine ilişkin bir işaret olarak da yorumlamak mümkün.

Ama daha doğru bir yol, arka planda yürüyen çok özneli pazarlıkların Kürt meselesi ile ilgili çıktılar da üretebileceğini hatırlamak olabilir. Ki bu başta söylediğimiz yere ulaştırıyor bizi: Seçim sonuçlarını da oy kaymalarını da “seçim stratejileri” değil sınıfların stratejileri belirliyor.