İlle dostun gülü yareler

Denir ki, Hızır Paşa Pir Sultan'ı Toprak Kale'ye hapsetmiştir ve darağacı kaçınılmaz kaderidir.

Hızır Paşa yetinmez bu kaderle, Pir Sultan'ı halkın içinden geçirip yollar darağacına. Ve buyurur ki, halk taşlayacaktır Pir Sultan'ı.

Halkın içinden geçer Pir Sultan, taşlayan taşlayana. Rivayet odur ki atılan taşların hiçbiri değmez Pir Sultan'a. 

Ve yine rivayet odur ki, Pir Sultan musahiplerinden Ali Baba da oradadır. Korkusundan kanlı zalim Hızır Paşa'nın emrine uyası vardır, lakin eli varsa aklı varmaz. Yüreği tartışmalı...

Gül atar Pir Sultan'a. 

Ve Anadolu'da oportünizmin tarihi kadar eski deyiş bu olay üzerine kurulur.

“Şu illerin taşı hiç bana değmez, ille dostun gülü yareler beni”

“Şu kanlı zalimin ettiği işler

Garip bülbül gibi zar eyler beni

Yağmur gibi yağar başıma taşlar

Dostun bir fiskesi yaralar beni

 

Dar günümde dost düşmanım bell'oldu

On derdim var ise şimdi ell'oldu

Ecel fermanı boynuma takıldı

Gerek asa gerek vuralar beni

 

Pir Sultan Abdal'ım can göğe ağmaz

Hak'tan emrolmazsa ırahmet yağmaz

Şu illerin taşı hiç bana değmez

İlle dostun gülü yaralar beni”

Kardeşim Vedat Aslan AST'ın Pir Sultan oyununda sahnelenen bu olayda seyircilerin tepkisini anlatmıştı. Sahnede Pir Sultan'a gül atıldığında coşkuyla alkışlamış izleyici. Taşa tutulması istenen Pir Sultan'a gül atılıyor, ah! İlle dostun gülü yareler. Seyirciyse, alaturka oportünizmin bu jestini alkışa boğuyor.

Kimseyi kırmak istemem ama Özgür Özel'in mecliste yaptığı konuşmayı okuyunca bu deyiş geldi aklıma. Ve aklıma gelen sadece bu deyişti. 

Milletvekili Özgür Özel, hükümetin “muhalefeti anlıyoruz” deyişinden şikayetçiydi. “Muhalefeti anlıyorsunuz ama Türkiye'yi yine eskisi gibi yönetiyorsunuz” diyordu.

“15 Temmuz ruhu” diyordu, “böyle bir ruh yakalanacaksa o sadece birbirimizin darbe karşıtlığını alkışlamakla olmaz.”

Erdoğan ve çetesinin Yavuz Selim köprüsü adını vermeye kalkıtığı köprüye alternatif isim öneriyordu: Köprüye Pir Sultan Abdal adını verelim. Yerleşik devlet aklıyla alevi vatandaşlar arasında bir gönül köprüsü olacaktı bu isim.

“Bu mu yareledi seni” demeyin.

Sözünü şöyle tamamlıyordu Özel: Abdullah Tayyip Olçok da Türkiye’nin şehidi olmalı, Berkin Elvan da Türkiye’nin şehidi olmalı. Çünkü 15 Temmuz öncesi davrandığın gibi davranmayacaksan, Gezi sürecinde de kendinde kusur göreceksin.

Erol Olçok, Hitler'e çokça benzetilen Erdoğan'ın yanında Goebbels'e benzetilebilecek bir kişiydi. Hemen “hadi ordan” demeyin. Alaturka Hitler'e, alaturka Goebbels!

Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok darbe girişimi gecesi köprüye gitmiştiler.

Darbe tanklarına kafa tutmaya.

Demokrasi için? O kadar uzun boylu değil, Erol Olçok'un 1993'ten beri reklamcılığını üstlendiği Erdoğan'ın iktidarı sallanıyordu ve onlar bu iktidara göğüs siper etmek için köprüdeydiler. Öldürülmeleri neyin ürünüydü, köprüdeki cemaatçi (öyle miydi gerçekten?) keskin nişancı Olçok'u ve oğlunu keskin bir bilinç ve kesin bir bilgiyle mi öldürmüştü? Bilemiyoruz.

Bildiğimiz, Abdullah Tayyip'in demokrasi için değil, Erdoğan için köprüye çıktığıdır.

Demokrasinin değil, Erdoğan'ın yolunda şehit olduğudur.

Samimiyetle söylüyorum, politika falan da yapmıyorum.

“Şu kanlı zalimin ettiği işler” gözünüz dolmadan dinleyebileceğiniz bir deyiş değildir. Ama Özgür Özel'in bu sözlerinden sonra...

Yapmayın dostlar.

Erdoğan'ı köprüye çağırmayın. Gericileri köprüden geçirmeyin.

Hem o köprüye bir isim bulunacaksa Kanlı Yavuz Köprüsü daha uygun olur. Yapımı sırasında onlarca işçinin ölüme yollandığı bir köprüye Pir Sultan'ı ortak etmeyin.