Aslında halkçılarla da kavga ediniz

Dün günümden önce yazdığım yazıyla ilgili (Halkla kavga ediniz) gördüğüm tepkilerden birisi kendisinin “halk” olduğunu iddia eden bir arkadaşın yazdığı bir twit ile geldi. Bu arkadaş kendisinin halk olduğunu ve benimle istediğim kanalda kavga etmeye hazır olduğunu söyledi. Andy Warhol'un da işaret ettiği gibi halk da artık bir alem!

Bu arkadaşa, bir komüniste söz hakkı vermeye hazır bir “kanal” bulursa kendisiyle “kavga” edebileceğimi ilettim. O da kendisinin halk olduğunu hatırlattı ve “kanal bilmem, kanalcı bilmem. Siyasetçi sensin, kanalı da sen bul” deyiverdi. Ben halkım, kanal da sana... gibi bir şey yani.

Arkadaşın öyle çok çok büyük bir yanılgı içinde olduğunu sanmıyorum. Yani “halkla kavga etmek istiyorum, bizi ana haber bülteninde konuk eder misiniz?” diye kapısından içeri girebildiğimiz onlarca kanal olduğunu sanmıyordur herhalde. Muhtemelen, “halkım gel, hadi gel kavga et” goygoyu ile mesela Halk TV'nin kapısından içeri girebileceğimizi zannediyordu.

Bence adı Halk TV olan bir televizyon kanalı da halkla kavga edebilir. Dün yazdığım gibi gerçek halk sevgisi (değiştirmek istediğimize göre seviyoruz değil mi?) halkla kavga edebilmeyi gerektirir. Ve örneğin biz Halk TV adında bir televizyon kanalı kursaydık... Kurabilirdik demek istiyorum. Proletarya TV kuracak halimiz yok. Vatandaşa eziyet. “Koministler protarya kanalı kurmuşlar.”

Halk TV böyle bir şeye izin verir mi peki? Yani “koministlere” kucak açma kısmını da bir kenara koyarsak, Halk TV halkla kavga etmeye nasıl bakar? Hiç iyi bakmaz herhalde. “Asgari ücret 1300 lira olacak, yetmezse çuvalla para dağıtacağız. Sizi seviyoruz şapşikler!” reklamlarının arasına...

Konu da bu aslında.

Halkla kavga etmek, mesela Konya'da tribünleri dolduranlara öyle hemen fayda etmez zaten. Faydası önce sana bana, “bizim halkımıza” olacaktır. Gericiliğin sürüleştirdiği halkla mücadele etmek Bizim Halkımız'a iyi gelecektir.

Oysa bizim halkımıza empati vazediliyor.

Denilene bakılırsa, AKP seçmenini zayıflatmadan, yani AKP'lileri de yavaş yavaş ikna etmeden AKP'yi indirmek mümkün değil. Gerçekten de çok gerilediğinde (!) bile yüzde 37 ile yine Türkiye'nin en büyük partisi oluyor. Öyleyse bu yüzdeyi geriletmek lazım. Bunun için de “AKP seçmenine seslenmek lazım.” Gerçek islam bu değilden başlamaya ne dersiniz? “Gezinin imamı”nın sahne aldığı, “yeryüzü iftarları” ile mütedeyyin vatandaşın vicdanının gıdıklandığı hamleler AKP'yi ne geriletti ama!

Bu şekilde gerilese gerilese, Bizim Halkımız geriler.

“Halkı değiştirmek için önce onunla kavga ediniz” yalan mıydı yani? Dert “Bizim Halkımız” mıydı? Bunun böyle olmadığını görmek zor değil. AKP'nin sürüleştirdiği toplulukta zaman zaman yaratılan etkiye bakmanız yeterli. “AKP tabanını” biraz olsun gerileten de gezinin imamları değil, ona “yahu yoksa bende mi bir gariplik var” dedirten gaz maskeli, mini etekli kadınlarımız olmuştu. Bizim kadınlarımız...

“Peki şu kanal işi ne oldu, kanal işi?” diyorsunuz değil mi? Kabul edin, siz de her Türk gibi (eyvah Türkiyeli demeliydim, ya da Türk ve Kürt. Öyle dedim sayın) sokakta kavga gördüğünüzde merakla izlemeye dalıyorsunuz.

Andığım Konyalı arkadaşa (unuttum söylemeyi, 42li bir mahlasa sahipti kendisi) kanal fantezilerini boşverip Konya'daki komünistlere ulaşmasını söyledim. Kavgaysa kavga. Hem açıkçası akıllı birine benziyordu. Kim bilir?